Zahit, Hasan Özkılıç 222- XXVIII
---------------------------------------------------------------
Öyküleriyle
bilinen, romanda, tarif ettiği gibi, “Onlar,
geleceği, yaşananları, yaşayacaklarını; hayatı, hayatın sırlarını, ölümü,
bilenler…Dengbejler!..” Kürt ozanlar, gibi tel, tel, harf, harf işlediği,
yazarın, ilk romanında,
- Zahit: Dil Derneği, Türkçe Sözlüğüne göre, “sorgulamayan, kaba sofu, dinin buyurduğunu olduğu gibi yerine
getiren…” olarak tarif edilirken,
- Yazara göre, “Zahit',
şiir/ilahi'yi yazan, Bezcizade Muhyiddin Muhammed, Bektaşi şair. Doğum
yılı belli değil. Ölüm yılı 1611. Ailesi İran Horsan'ından gelme.
Çocukluğu Horasan'da geçmiş. Horasanlı oldukları için 'Horasan Erenleri'
olarak da anılırlar. Mensubu olduğu Horasan'dan gelen ve 'Baramiler veya
Hamzaviler diye anılan bu Bektaşi göçerler Ehlibeyt sevgisini önde
tuttuklarından rafizilikle (terk eden, ayrılan, bırakan) suçlanarak kıyıma
uğramışlardır. 'Geleneğe göre Hamzaviler zincirlere vurulup Tuzla deresine
atılmaya götürülürken söylenen bir ilahi… ”
Birkaç dizesi şöyle,
Zahit bizi t’an eyleme
Hak ismin okur dilimiz
Sakın efsane söyleme
Hazrete varır yolumuz…
Sayılmayız parmak ile
Tükenmeyiz kırmak ile
Taşramızda sormak ile
Kimse bilmez ahvalimiz…
-0-
Günümüzün “ ……
Süreci ” içinde içeriği ile daha da anlam kazanan romanda, yazar, Geçmişe
dönerek, Şimdiki Zamana gelerek köyleri zorla boşaltılınca Doğu’dan Batı’ya
göçen, şehirde yaşayan ama şehirli olamayan ve giderek dağılan bir aile
bireylerinin, [bir örgütten diğerine savrulan] Zahit, [ölmeye yatan, ilkeli]
Nahit, [her koşulda yaşama tutunmuş] Süsen ve [aile bireyleri tarafından
korumaya alınmış] Gülcan ile beraber onlara yoldaşlık edenlerin öykülerini
romana dönüştürürken:
·
2000 yılında, üstelik de başında demokratik sol bir
başbakan ile aynı partiden bir anayasa profesörünün Adalet Bakanı olduğu zaman,
ölüm orucuna yatanları vazgeçirmeye çeyrek kalmışken yapılan, adı, alaysı “Hayat”a Dönüş” operasyonuna da
gönderme yapıyor.
·
Kahramanlarıyla iç içe yaşan yazarın her bir sayfası bazen
cezaevine, bazen, Romanların Tenekeli Mahallesine, bazen barlara ve pavyonlara,
bazen han odalarındaki işliklere uğrarken hayatın içinden öyküler, kelime,
kelime, cümle, cümle her bölümde bir öyküye, sayfa, sayfa romana dönüşüyor.
12 Eylül’den bugüne yaşanması, soluk alınması
gittikçe güçleşen bir ülkede, her birimiz endişeden endişeye sürüklenirken,
umuda yattığımız bu günlerde içi insan dolu, insana dair derdi olan bu kitabı,
dünya görüşünüz bir yana, mutlaka okuyun derim.
Can Yayınları, 1. Basım, Kasım 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder