Bir Yeryüzü Tanığı, İlhan Berk, 808-34-XXXX
-----------------------------------------------------
İlhan Berk’in yazdığı şiirlerden
seçerek kitabı derleyen Güven Turan, “Şiirin
İlhan Berk için bir çalışma, yani okuma öğrenme, bilme, peşine düşme savaşma,
ürünü olduğunu… emek isteyen ve okurken
de yazarının verdiği emek kadar emek sarf etmek isteyen bir şiir…” olduğunu
söylüyor ki, buna ben de katılıyorum.
Çünkü bazı şiirlerini bir
değil, iki değil, üç, dört defa okumak zorunda kaldım. Memed Fuat’ın deyişiyle “…şiirin kırk türlü yazılacağını kanıtlamaya
çalışan…” şiirlerinde kurallarını, kendiliğinden getiren İlhan Berk’in
seçilmiş bu şiirlerinden sevdiğim iki tanesini sunayım, siz karar verin, deyin
ki… “Ben bu seçkiyi bir okuyayım.”
ÇIKRIKÇILAR YOKUŞU
Ve yüzünü alıp
çıktım. Öğleye doğruydu
Çıkrıkçılar yokuşuna yağmur yağıyordu
Çıkrıkçılar yokuşuna yağmur yağıyordu
Ellerin ellerimde
sessiz yürüyorduk ve
Kapkara bir oğlan durma bize bakıyordu
Kapkara bir oğlan durma bize bakıyordu
Tuhaf uzun bir
sokaktı ve ben susuyordum
Bir kız memelerini bırakıp gidiyordu
Bir kız memelerini bırakıp gidiyordu
Âşıktım ve hep
seni soyuyordum aklımda
Bir adam çarşıyı üstümüze kapıyordu
Bir adam çarşıyı üstümüze kapıyordu
Kadınların
kızların ardından gittim durdum
Öptüğüm yerlerin içimde durulmuyordu
Öptüğüm yerlerin içimde durulmuyordu
Üç kez yokuşu
indim çıktım boncuklar aldım
Kocaman kırmızı ağzın ki hiç bitmiyordu
Kocaman kırmızı ağzın ki hiç bitmiyordu
Akşama doğru bir
aşçı dükkânına girdim
Sana benzeyen incecik atlar geçiyordu
Sana benzeyen incecik atlar geçiyordu
Sonra birdenbire
büyük bir sessizlik oldu
Bu dünyadan İlhan Berk geçti dedim yürüdüm.
Bu dünyadan İlhan Berk geçti dedim yürüdüm.
s.31
KENT
Bu gün erken kalktım.
Denizi uyandırdım.
Bir adam mürekkep balığını tutmuş gösteriyordu
Eğilip gözlerine baktım,
masmaviydi, tortoptu.
Bir ağır işçiydi sanki
öyle soluyordu.
Üç kişi oturmuş çay içip
göğü okuyorlardı.
Lodosu anlatıyordu biri
lodos kılığına
girip. “Bodrum’da İsa’dan
önce yalnız Salmakis
ve Zifiriya mahalleleri
vardı,” diyordu bir başkası.
Ben Dorları ve Büyük
İskender’i düşünüyordum.
Bir de Saint-Petrum
şatosunu, şövalye Naillac’ı.
Saat altıda güneş çıktı
hepimiz dağıldık.
s.57
YKY Yayınları, 4.Baskı, Ocak 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder