31 Ocak 2023 Salı

 


Köpekleri Seven Adam

Leonardo Padura

Çeviren: Volkan Ersoy

“  Stalin, geçmişin bazı itaatkâr figürlerini hiddetinin suç ortakları haline getirmiş, terör, baskı ve zulüm, devletin kaynaklarını kullanan, toplumun yaşam biçimini düzenleyen hükümetin, politikası haline gelmişti.

 s.347

Kötülüğün ve korkaklığın,

özgür ve onurlu bir adamın dudaklarını mühürleyecek kadar güçlü,

olup olmadığını göreceğiz.

Henrik İbsen’in Bir Halk Düşmanı,eserinden  alıntı

 s.268

 

Troçki’nin gözden düşüp, sürgüne gönderilmesiyle başlayan, suikast sonucu öldürülmesiyle sonuçlanan süreci, yani, İçişleri Halk Komiserliği, NKVD tarafından yürütülen, UTKA Operasyonunu ve katil Jaime Ramón Mercader del Río ’nun bu süreçteki hayatını anlatan, 786 sayfalık Köpekleri Seven Adam’ı okumak için uzun bir zaman bekledim. Kalın bir kitabı her yere taşıyıp okuyamıyorsunuz. Üstelik okuduğunuz kitap, yazarı öyle söylese de, bir roman değil. Okuyup bir kenara bırakamıyorsunuz. Bazı yazılarda söylendiği gibi bu kitaba polisiye roman demek de bu kitabı küçümsemek olur. Katili ve sonucu belli olan kitap: Suikasta giden süreçte rol alanların hayatlarındaki bu kesiti, karakterlerinin çözümlemeleri ile sunan, bir tez… Tarihî bir yapıt. SSCB’nin Stalin tarafından yok edilen kuruluş belleğine yenilemeye, gerçeklerin ortaya çıkmasına çalışıyor, elinden geldiği kadar da tarafsız kalıyor.

Lev Davidoviç Bronştayn (=Troçki) ile Josef Stalin arasındaki dramatik ilişkiyi, o meydan okumanın, sosyalizmden komünizme giden ütopyanın kaderinde kimin, nerede, neyi savunduğunu ve temsil ettiğini anlamak için on dört sayfa not tuttum. Fısıldayan, karakterlerin peşine düştüm. Yazılanları doğrulamak, anlamak, kurgu ile gerçeği karşılaştırmak için Wikipedia dışında, üç kitaptan faydalandım. [1] Bolşevik Devrim Sürecinde, sırasıyla, Lenin’den sonra, Stalin’den önce, SSCB tarihinin en önemli siyasal kişilerinden biri olan Troçki hakkında ne yazık ki, Türkiye’de çok az şey biliyoruz. Bu kitapla belki biz de bilmediklerimizin üstüne bir şeyler koyabiliriz. Yukarıda da değindiğim gibi Troçki’nin hayat hikâyesini az bilen benim yaptığım gibi sizler de bu kitabı okurken bir sürü kişinin ve sorunun peşine düşeceksiniz. İyi bir okuyucunun derdidir bu! Ne çare?

***

Yazar, Leonardo Padura da bu kitabın hayata geçirilmesi sürecinin yıllarını aldığını, gerçeklerle, doğrulanabilir tarihle, kurgu arasında bir yere düşen bu denemenin Ramon Mercader’in hayatı kadar diğer karakterler için de geçerli olduğunu söylerken, O, bu kitabı, ben katılmasam da, sadece bir roman olduğunu unutmadan okumamız gereğine dikkat çekiyor.

Kitapta anlatıcı, ben-anlatıcıdır,   kendisini, İvan Cardenas Matırell olarak tanıtmakta, bu kitabı yazmak fikrine nereden ulaştığını sorgulamakta, Roman Mercader’in kendisini adeta bu kitabı yazmaya görevli olarak seçtiği için kızgınlığını küfrederek belirtmektedir. Karakterler hakkında gerçeklere bağlı kalmaya çalışarak yorum yapmakta, kendisi de bir karakter olarak romanda rol almaktadır. 

115 adet dipnot, kısa ve öz yazılmıştır. Açıklamalar, yeterli ve yararlıdır. Okuyucuyu metinden uzaklaştırmamakta, konuyu akademik kulvara sürüklememektedir. Çeviride, bazı gereksiz yardımcı eylemler ile çeviri kokan sözler olsa da kitabı okunur kılmaktadır.

***

Kitap, Troçki’nin 31 Ocak 1928’de ilk sürüldüğü yerde, Kazakistan’ın Almatı yakınlarındaki Semyenov’da başlayıp, Ramón Mercader’in 18 Ekim 1978’de Küba, Havana’da ölmesiyle sona ermez. Anlatıcının kendiyle hesaplaşması, kitabı, yazmaya, yazdırmaya karar vermesi ile son bulur. 

Kitabın I. Bölümü, Küba’da, sahilde, Ramon’un İks ve Daks adlı köpeklerine ilgi duyan İvan ile kendini Lopez adıyla tanıtan Ramon arasında geçer. II. Bölüm Troçki’nin Meksika’daki yaşamı ekseninde yer alan olayların örgüsüdür. III. Bölüm ise Ramon’un Moskova’daki yaşamı, geçmişini sorgulaması, kendisini kılıktan kılığa sokanlarla hesaplaşmasını anlatır. Ancak hiçbir bölümün içinde zaman dizini kendine özel değildir. Bölümlerden, bölüm beğenip ileriye, geriye gidebilir.  Olayların akışı yinelenebilir. Zaman kaymaları yaşanabilir. Ve bütün bunlara rağmen okuyucunun kitaba bağımlılığı ve ilgisi devam eder. 

Ana karakterler:

·         Anlatıcı İvan Cardenas Matırell’dir. Kitap, Küba’da dışlanan bir yazar olan İvan’ın ölümünde, yakın arkadaşı yazar Daniel Fonseca Ledesma, diye etiketlediği üç büyük zarftaki beş yüzü aşkın sayfayı bulan Ramon’un yani Lopez’in anıları üzerine kurgulanır.

·         UTKA Operasyonu Şefi, ana kimliği Nahum Isaakovich Eitingon, (=Orduda adı Leonid Aleksandroviç Eytington, İspanya’da General Kotov, operasyon kod adı Grigoriyev, Meksika’da Andrew Roberts ve Tom),

 

·         Lev Davidoviç Bronştayn,(=Troçki) ve

 

·         Stalin’e yürekten bağlı, kinik karakterli, Suikastçi, ana kimliğinde Jaime Ramón Mercader del Río’ dur. (= Operasyondaki adları: SSCB vatandaşı Roman Pavloviç Lopov, Belçika vatandaşı Jagues Mornard van den Dreschd, ABD vatandaşı Frank Jacson ve Meksika’da tahliyesinde Juan Perez Gonzales, Küba’da Jaime Lopez),

 

o   Ramón Mercader’in annesi, Caridad del Río Mercader ile Ramón Mercader’in karısı, Africa de las Heras, (= Kod adı Patria), Ramon’u Sosyalizm’in zaferi, davanın onurlu bir neferi olması için, her türlü özveriye sahip bir kişiliğe bürünmesinde rol oynayan, ikincil karakterler olarak, öne çıkarlar.  

Josef Stalin, elbette ki, kitabın her yerinde, satır aralarında olan, ancak perde arkasındaki en önemli kişidir. Kitabın her satırında milyonlarca kişinin hayatına yön veren, son veren Stalin, kitabın sayfa, sayfa gelişmesine ve sonlanmasına, yukarıda anılan kişilerin hayatının akışını etkileyen en önemli kişidir.[2]

Kitabı, daha iyi anlamak için bu süreci hazırlayan öncül sürece de bir göz atalım.  Troçki’nin koltuktan düşürülerek, gözden çıkarılmasına ve giderek ortadan kaldırılmasına yönelik öncül süreç, 26 Kasım 1924’de SSCB İşçi Sendikaları Merkez Kurulu’nun Komünist Grubu Plenumundaki Stalin’in Konuşmasında, kısaca, şöyle gerekçelendirilir.

 

·         “Troçkist, sürekli devrim, köylü hareketini devre dışı bırakarak, iktidarı ele geçirme oyunudur.

·         Kurdukları Ağustos Bloğu, Menşeviklerle birlik olmak, Bolşevik Partisinin türdeş birliğine karşı güvensizlik demektir.

·         Troçkizm: Bolşevizm’e ve önderlerine güvensizlik, Lenin’in şahsında Leninizm’e hakaret demektir.”[3]

Kitabın, dört ana karakterinin ortak kümesi, UTKA operasyonunda birleşir. Baskı ve yalanlardan ibaret örgüsüyle temelleri çamurda durur. Anlatıcının, adını bilmediği, “Köpekleri Seven Adam” diye tanımladığı katil ile maktulün kesişiminde ise Troçki’nin Büyükada’da Maya, Meksika’da Azteca, Ramon’un Küba’da İks ve Daks adında Borzoy[4] cinsi köpekleri vardır.

Aşağıda kümeleri oluşturan karakterleri kısaca anlatmamın nedeni, kitabın kurgusunda zamandizinin olmaması, geriye dönüşlerin fazlalığından, biraz karışıklığından dolayı okuyucuya yardımcı olmak içindir. Buna rağmen, 12 sayfa tutan yazdıklarımın, kitabı okuyacaklara kılavuz, okuyanlar için toparlayıcı olmasını dilerim.

 

·     Karakterlerin birincisini, eğitimini edebiyat üzerine yapmış, İvan Cardenas Matırell’ dir. Babası, köleliğin kaldırılmasında, İspanya’ya karşı anti-emperyalist bağımsızlık savaşına kadar pek çok toplumsal olayda rol oynadıkları gibi kadınların da Mason olabildiği Küba’daki masonlardan birisidir. Annesi Katolik’tir. Bu kimliklerini asla saklamazlar. Kimliğini, yani LBGT birey olduğunu saklamayan kardeşi William da iki yıl üniversiteden uzaklaştırılıp, süresiz olarak tıp eğitimi almaktan men edilecek, William’ın yakın arkadaşı Profesör de süresiz Parti’den ve milli eğitim sisteminden süresiz kovulacaktır. İvan, sisteme karşı ilk başkaldırısını bu sırada yapar. Yıl 1971 olmalıdır. Kovulanlardan  “…daha nonoş ve lezbo görünmelerine rağmen, kırmızı kimlikleriyle yerini koruyan başkalarının olduğunu …” söyleyince Genç Elit Komünistler arasına girmesi engellenir. Çünkü, Komünist etik kurallarına, Katolik etik kurallarından daha yakın bir şey yoktur. Ailesi bu olay nedeniyle oldukça hırpalanır. Dönem Küba’nın zor dönemleridir. Ambargolar nedeniyle, günbegün çöken bir ülkede yaşananlar gerçeküstü gibidir.

 

Sistemin ıslaha muhtaç olarak tanımladığı köpekleri çok seven İvan’ın, sahilde İks ve Daks’ı görmesi ve sahipleriyle, ilk defa tanışması 19 Mart 1977, son kez konuşması 22 Aralık 1977’dir. İlk tanıştığı an dâhil,  izini kaybettiği ana kadar  “Köpekleri Seven Adam” diye adlandırdığı kişiyle buluşmalarının öyküsünü anlattığı karısı Ana, ona, “ Tanrı’nın yoluna çıkardığı bu öyküyü yazmalısın.”  dediğinde, tek cevabı “Korkuyorum, yazamam…” oldu

 

İvan’la buluşmalarının sonunda, kendisini Lopez diye tanıtan, “Köpekleri Seven Adam”’  anlatımları içinde çok sık yer alan Lopez’in bir arkadaşının hayatı ve duyguları hakkında bu kadar net bilgilere sahip olmasından şüphelenen İvan, sanında kendisine şu soruyu sorar. Lopez, Ramon Mercader’in kendisi midir? 

1977 yılında Sovyetler emperyalist haşmetinin zirvesinde, Küba’nın Sovyetlerin benimsediği ekonomik model ile katı siyasi tutuculuğu kabullendiği bir dönemdir. Küba, Sovyetlere bağımlılığı ile Sovyetlerin nefesini ensesinde hissetmektedir.

 

İvan, Troçki hakkında bilgi edinebilmek için Isaac Deutscher’in “Silahlı Sosyalist, Silahsiz Sosyalist ve Kovulan Sosyalist, Üçlemesini” edinir. Okudukları,  Ramon’un şahsında, ideallerin bulanık savunulması, hakikatin çarpıtılması ve gizlenmesi, devlet politikası temelinde suç işlenmesi, büyük yalanın müstehzi inşasıdır. Bu, onu öfkelendirir. Kanısını hayata geçiren,  German Sanchez ve Ramon Mercader’in kardeşi Luis Mercader’in beraber yazdığı kitabından ona bakan suikastçı, köpekleri seven adamın ta kendisidir. Çok geçmeden konuya bir başka bakış açısının gereğini anlar ve Ramon Mercader’in bir kurban olduğunu düşünür. Troçki’nin gücünün doruğunda olduğu günlerde Bolşeviklerin gaddarlığını bilen olmadığı gibi, Stalin döneminde daha iyi bir dünya için gerçekleştirilen barbarlıklar hakkında da kimsenin bir fikre sahip olmadığını, bir şeyleri bilenlerin konuşmadığını düşünür. Ve elinizdeki kitabın oluşum sürecinin başlangıcı da böyle doğar.

 

İvan’ın kitabın 662. Sayfasından 664. Sayfasında “Biz de burada, Küba’da, hiçbir şey bilmeden oturuyorduk… Yoksa bilmek mi istemiyorduk? … Cümlesi ile biten satırları, “insanın gerçek erdeme ve mutluluğa, bütün gereksinimlerinden sıyrılarak ve hiçbir değere bağlı kalmayarak ulaşabileceğini öne süren kinizme,” karşı isyanı oldukça dikkat çekicidir. Zaman geçtikçe bu genel isyanın farkında olan Küba Cumhuriyeti, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, 23 Kasım 2022 tarihinde Ankara’da yaptığı söyleşide özetle şöyle der; “Herhangi bir ekonomik büyüme ancak kolektif refahı getirdiği, toplumsal adalet sağladığı sürece anlamlıdır. Sosyalizmin inşasını, direnerek sürekli büyümek ve ilerlemek ile sağlayacağız. Yaratıcı direniş dediğimiz kavrama böyle varıyoruz.”

 

-0-

 

·       17 Temmuz 1936–1 Nisan 1939 tarihleri arasında, hüküm süren İspanya’daki İç Savaş’ ta nikotin ve ter kokan… Sadece Parti politikalarını ve mücadelelerini düşünen, siyasi bir komiser gibi konuşan androjen bir varlığa dönüşmeden önce, cömertçe harcamalarıyla, tabu yıkıcı eylemleriyle, ana karakter, Jaime Ramón Mercader del Río’ nun annesi, NKVD ajanı, Caridad del Río Mercader, çalıştığı lokantada müşterilerini zehirlemeden önce de bezgin bir ruha sahiptir.

 

Bu süreçte, savaşın başlangıcında, 1936 yılı Ekiminde Jaime Ramón Mercader del Río’un annesinin “Troçkistler yan siperdeki faşistlere göz kırparken, anarşistler muhabere emirlerini oylamaya ve oyalamaya kalkarken savaş kazanabileceğimizi mi sanıyorsun?” diye soran annesinin nedenlerinin haklı olduğuna inanır. Annesi ona, “Merhamet etme. Çünkü kimse sana merhamet etmeyecek. Merhamet kabul etme, kimsenin sana acımasına izin verme! Sen güçlüsün, yenilmezsin ve benim oğlumsun!” diyerek, onu sempatizanlıktan, militanlığa doğru yönlendirmektedir.

***

Aynı günlerde, Troçkistler, Komünist stratejiye karşı çıkıyor ve zamanın en aşkın sorusunu  “Kendilerini devrime götürecek bir savaş mı, yoksa devrim olmadan kendilerini zafere götürecek bir savaş mı?” sorusunu sormaktadırlar. İspanyol Komünist Partisi, PCE,’ nin güncel stratejisi önce Cumhuriyet’i destekleyip sonra radikalleşmektir. Komünistler, sosyalistler, anarşistler, POUM militanları, Katalan milliyetçileri, sendikalistler, düzenli birlikler, milisler ve polisler bir kaleydoskopun içinde savrulan renkli parçalar gibi dağılmıştır. Cephe gerisinde bu kadar kargaşa ve bölünme yaşanırken savaşın kazanılmayacağı genç adama göstermektedir. Zihinsel bir evrim geçirir. Bir kişi özgür olmak istiyorsa, insan haysiyetini yaralayan bu boktan dünyayı değiştirmek için bir şeyler yapmalıdır. Çok geçmeden bunun aynı bayrak altında dirsek dirseğe savaşarak gerçekleşebileceğine inanır. Devrim olması gereken değil, yapılması gereken bir şeydir. 1937 Mayıs’ına gelindiğinde,[5] Ramon ve Caridad POUM Troçkistlerinin, özgürlükçülerin ve Anarşist Federasyonunun çok ileri gittiklerini düşünmekte bunun cumhuriyetçi hükümete karşı ayaklanma ve ihanet olarak nitelendirmektedirler.

 

Ramon’un parti için bilgi topladığı Continental Otelinde, günlerden birinde, adının George Orwell olduğunu söyleyen bir POUM milisi, İngiliz gazeteci, ona yaklaşan günlerde Barcelona’da ciddi bir şeyin olabileceğinden bahseder. Ve “şu köşedeki adamı görüyor musun? O bir Rus ajanı, gazeteciler ve politikacılar hariç ilk kez birisinin profesyonelce yalan söylemeye kendisini bu kadar adadığını görüyorum. “ diyerek,  yakın zamandaki olabilecek şiddetli Mayıs olaylarını adeta resmeder.

 

O sırada, “ Guernica bombalandığında Cumhurbaşkanına hat vermeyecek kadar ileri gittikleri”  söylenen, muhalif güçler, Komünist Parti’nin ardındaki esas güç SSCB’nin İspanya’da NKVD bünyesindeki görevlilerin radarına girmiştir. Nitekim çok geçmeden, Mayıs olayları sonrasında, en büyük muhalif hareket POUM 16 Haziran 1937’de yasadışı ilan edildiğinde, davanın iyiliği için POUM’un kurucusu Andre Nin tutuklanır, Sovyet ajanlarının işkencelerine rağmen konuşmaz ve sonunda idam edilir. Komünistler İç Güvenlik, Ordu ve Propaganda sektörlerine hâkimdir. Şimdi de askeri yardım için koşul olarak nakit ödeme istemektedirler.  Bu nedenle, İspanyol Hazinesinin Sovyetlere emanetinden sonra muazzam miktarda para buharlaşmış, karşılığında verilen silahlar yetersiz kalmış, Cumhuriyetçiler oyalanmıştır.[6]  Daha sonra, yaptıkları provokasyonlarla, cumhuriyetçilerin içindeki radikal sosyalistlerle, uzlaşmacıları karşı karşıya getiren Sovyet ajanları Juan Negrín López başbakanlığındaki Cumhuriyetçi hükümetin yıkımını ellerini ovuşturarak seyrederler. Bütün bunların nedeni, ordudan otuz altı, deniz kuvvetlerinden dört bin subayı temizleyen, on üç komutanı kurşuna dizdiren, komuta kademesinin yüzde altmışını uzaklaştıran Stalin’in Kızıl Ordu’yu yeniden inşa etmek için zamana ihtiyacı olmasından ve o sırada Mihver Devletlerini kollamasındandır. Bu noktada, konuya ilgi duyan okurların, NKVD’nin İspanya’daki İrtibat Sorumlusu, Aleksandr Mihailoviç Orlov’u incelemelerini ve kitapta onun adı geçen her yere dikkat etmelerini öneririm. 

***

Ramon’un kızı Lenina de las Heras ‘ın annesi Africa de las Heras, Ramon’un romantik coşkusunu bastıran ve onu sürekli sınayan bir bilince sahiptir. Gerçek tutkusu Bolşevik Devrimini parlak bir geleceğe taşıyan Stalin’e adanmışlığı, tutkularının kendisini nereye sürüklediğini hayal bile etmeden Troçki’ye nefret duymasına yol açar. Ona göre reformizm restorasyona yol açar, Nitekim 1934 yılı Ekim ayında muhafazakârlar seçim zaferiyle, cumhuriyetçilerin kararnamelerini feshedip, tarımsal bir karşı devrim hareketi ile toprakları feodallere iade ettiklerinde Ramon, henüz bir sempatizanken, tutkuyla bağlandığı genç kadının haklı olduğunu anlar.  Africa’yı devrime adanmışlığını kızını ebeveynlerine emanet etmesinde ve Ramon’a varlığını unutturmaya kararlığında görürüz. Africa, Ramon’a . “Sen de bu değişimin bir parçası olacaksın...” sözleriyle onun hayatına yön veren ikinci kadın olacaktır.

 

***

 

Yukarıda alıntılanan savaş koşulları ve iki yakınının yönlendirmeleriyle, kendini Bolşevik Devriminin önderi (!) Stalin’e adayan… Orlov’un talimatlarıyla, Moskova’ya gönderilen, General Grigoriyev emri altındaki Ramon’a, yeni kimliğine büründürecek ağın kozasını örmesi için gerekli ortam hazırlanır. Kozadaki kelebek, Roman Pavloviç Lopov, UTKA Operasyonunun neferi Asker 13’dür. Moskova’da bir ölüm makinesine dönüştürülen Ramon, göreve hazır olduğunda hafif aksanlı mükemmel Fransızcasıyla Jagues Mornard van den Dreschd adlı Belçikalı ve duruma göre Frank Jacson pasaportlarını da çıkınına katar.

-0-

 

·  Hiçbir Sovyet kuruluşunu operasyonla ilişkilendirecek iz bırakmadan… son darbesi sadece “Şahsen Stalin’in emriyle” vurulacak, UTKA Operasyonu için Stalin tarafından, emrine verilen, gerekli tüm insan kaynakları ve maddi olanaklarla donanmış UTKA Operasyonu Şefi, Nahum Isaakovich Eitingon, (=Grigoriyev), öğrencisi, Ramon’a bakar ve “ Biz yeni kimliğine karar verene kadar Asker 13 olacaksın derken, görevimiz Toçki’yi ortadan kaldırmaktır. Bunun için eğitileceksin. İtaat etmek, sadakat ve gizlilik, ayırıcı özelliklerin olacak…”der. Ramon’un bilmediği Africa’nın da o sırada, bulundukları yerleşkede, Asker 9 olarak eğitilmesidir.

 

Ramon Mercader kendisini tarihin kıyısına götüren bu adamı, Eitingon’u, tekrar öpmesi için 28 yıl bekler. Sovyetler Birliği Kahramanlık Madalyası sahibi, 1946’da Beria’nın istihbaratın başına geçmesinden sonra, 1951’de, tamamı Yahudi kökenli doktorlar, bilim adamları ve rütbeli subaylarla birlikte, Stalin’i, Kruşçev’i ve Melenkov’u zehirlemeye çalışmak suçlamasıyla, tutuklanan… Çan Kay-Şek’in elinden Borodin ve diğerlerini kurtardığı için Kızıl Bayrak madalyası alan Eitigon, Ramon’a  “… madalyayı iade etmeliyim. Çünkü Borodin’i Sovyet halkının düşmanı olduğu için kurşuna dizdiler.” dediği gün, hem kendisinin hem de Ramon’un geçmişle hesaplaşma günleri başlar.  

 

Eitingon, yıllar sonra, Moskova’da yaptıkları ilk görüşmede; Plan, senin Troçki’yi öldürmen, korumaların da seni öldürmesiydi. Stalin böyle olmasını istemişti. Ancak Troçki, korumalarına ‘senin anlatacak hikâyen olduğunu’ söylemesiyle seni kurtardı.”

 

“Küba’da İvan ile İks ve Daks adlı köpekleriyle kendini Lopez adıyla tanıtan Ramon, bıçağın ucunu sağ elindeki yara izinin üzerine bastırır.”  

 

Eitingon, yine görüşmelerden birinde, yukarıdaki başvuru 6)’ya gönderme yaparak, Ramon’a şunu söyler;  Muhalefet sindirildikten sonra İspanya’da hükümetin Sovyetlere boyun eğmesi sağlanacaktı. Faşistlerin yenilmesi için birleşik bir hükümet kurulması yerine POUM’ un ortadan kaldırılması Stalin’in saplantılarından birisiydi.

 

Nitekim, dünyanın La Pasionaria olarak tanıdığı İspanyol Komünist Partisi Genel Sekreteri Dolores İbarruri, aynı günlerde, Sovyetlerin izinde,  Cumhuriyetin kaybedilmesi gerekiyorsa kaybedileceğini söylemişti! Zira komünizmin ana vatanı SSCB kaderi tehlikeye atılamazdı. Bu konuşmadan sonra Ramon, Moskova’da yaptığı incelemelerde İspanyol İç Savaşındaki Cumhuriyet ile Komüntern arasındaki belgelerin yaşadıkları ile ne kadar farklı olduklarını dehşetle fark etti.

 

Eitingon’un ona sorduğu, “İtalya ve Yunanistan’da komünistlerin savaştan sonra en güçlü parti olmalarına rağmen zafere ulaşamamalarını nasıl açıklarsın? Veya Polonyalıları düşün Polonyalıların Komünist olduğunu ve bizi kardeşleri gibi sevdiklerini mi sanıyorsun?” Sözleri beynine mıh gibi çakılmıştır.

 

-0-

 

·     Kitabın en önemli kişisi: Lenin’in yoldaşı, Ekim Ayaklanmasının lideri, muzaffer Savaş Komiseri, Kızıl Ordunun kurucusu, Vladimir İlyiç Lenin ile kurdukları III. Enternasyonalin sözcüsü… Lev Davidoviç Bronştayn, Lenin hariç hiçbir Marksist’in, bir teorisyen ve savaşçının bu derecede bir etik otoriteye sahip olmadığı, bu adam, ne yazık ki iktidar aygıtının bir parçası olarak, şimdi bir fırsatçı olarak yaftalanan bu adamın talep ettiği demokrasinin katledilmesine yardımcı olan da ta kendisiydi. Proleter diktatörlük sömürgen sınıfların yok edilmesi demektir. Doğru. Peki ama işçilerin de baskı altında tutulması gerekiyor muydu? İçinde bulunduğu ikilem hem dramatik hem de Manişeist[7] bir duruma dönüşmüştü.

 

Bu arada Troçki’nin itibarına eski siyasi yoldaşları da saldırmaktadır.  Troçki’nin, Komünistlerin sol ve merkez guruplarla ittifak kurması fikrinin iflas etmiş bir karşı devrimcinin en tehlikeli kuramı olduğunu bizzat Alman Komünist Partisi Sekreteri Ernst Thalmann söylüyordu. Buna karşılık, ödül olarak, Komünist Enternasyonal, Alman Komünist Partisinin siyasi stratejisinin kusursuz olduğunu, Nazilerin zaferinin geçici, ilerici kuvvetlerin sonunda zafere ulaşacağını söylüyordu!

 

Troçki’nin,İhanete Uğrayan Devrim” adlı, dinamik bir sosyal değişime en ateşli Marksistlerin bile hesaba katmadığı ironiyi, taşıyan manifesto niteliğindeki -sosyalist rüya bir kez gerçekleştiğinde proletaryayı kendi devletine karşı isyana bir daha çağırmanın gerçekleşmeyeceğini düşünmenin anti tezi -, sadece kendi çıkarlarını koruyan SSCB’deki azınlık hükümetini küplere bindiriyordu. SSCB Yüce Mahkemesi, Lev Davidoviç, ve müteveffa oğlu Lev Sadov ile işbirliğinde olanları karşı devrimci ilan ederek… Troçki’nin 1921’de Alman, 1926’da İngiliz ajanı olduğunu öne sürer. 1918’de Lenin’i ayrıca Stalin ve ilk Sovyet Başkanı Sverdlov’u öldürmeye teşebbüsten… Polonya Gizli Servisi ile yaptığı işbirliği ile bazı Sovyet vatandaşlarını kitleler halinde zehirlemekle suçlar. Mahkeme, NKVD’nin bu girişimi önlediğini ilan ettiğinde ve yargılamayı ölüme mahkûmiyetle bitirdiğinde, Lev Davidoviç Büyükada’da sürgündedir.

 

Bu Büyük Temizlik Harekâtı sırasında Fransız yazar, Romain Rolland ve Louis Aragon, Stalin’in dürüstlüğünü ilan ederken… Stalin tarafından öne sürülen sosyalizmin, kapitalist ülkelerde değil, az gelişmiş olmasına rağmen Rusya gibi tek bir ülkede geliştirilebileceğini savunan “Tek Ülkede Sosyalizm” tezinin detaylarını hazırlayan Buharin… Üçlü Liderlik döneminde Zinovyev ve Kamenev karşı Stalin’i destekleyen Rykov tutuklanıyor, Lenin’in dulu Nadezda Krupskaya ve kız kardeşi Mairia Ulyanova otuz sekiz militandan oluşa jüriye katılarak tasarlanan yalanları sessizce kabulleniyorlardı. İç savaşın ortasında oluşturulan Kızıl Ordu’nun dayanaklarından genç ve savaşçı Mareşal Tuhaçevski’nin yanı sıra General Yakir, Edelman ve Feldmann gibi Yahudi Komünist generaller III.Reich hizmetinde olmakla suçlanırlarken, bu Naziler için bile inanılmayacak bir şeydir. Stalin’in birçok kez suçladığı Hitler ile uzlaşma adımları atmaktadır. Rykov, Buharin, Stalin’in kirli çamaşırlarını aklayan NKVD Başkanı Yagoda ve gıyabında Troçki, ebedi yardımcısı oğlu Lev Sedov’ un anısını da yargılanmaktadır. Sanıkların on üçü Yahudi asıllıydı ve Yahudileri yargılama ısrarı Hitler’e selam, Stalin’in antisemitizminin de kanıtıdır.  Duruşmalarda en önemli aksama Krestinsky’in kendisinin masum olduğu iddialarında direnmesidir. Ancak ertesi gün o da ikna edilir!

 

Artık, Troçki’nin suçlu olduğu ve Bolşevik Devrimi’ne zarar verdiği, SSCB rejimini devirmeye çalışan bir terörist olduğu algısı yaratılmış, onu ölüme götürecek yolun taşları döşenmiştir.

***

SBKP, parti içindeki bütün muhalif fraksiyonları yasadışı ilan etmiştir! Lenin’in tembelliği, Zinovyev, Kamanev, ve Buharin’in korkaklıkları Lev Davidoviç’in lanet olası gururu da buna yardımcı olmuştur. En korkuncu da Lev Davidoviç’in  Lenin’i Stalin’in zehirlediği savıdır. Oysa, Lenin’in Troçki’yi halefi gösterip genel sekreter yapacağını bilinmektedir.

 

Stalin’in bütün bu ağır baskı ve yıldırma politikası koşutunda Lev Davidoviç, çok yakında Polonya ve Batı Ukrayna’da insanların çoğunun, Nazileri onları Stalin’den kurtaran taraf olarak görmeye başlarlarsa şaşırmayacaktı. Ancak hem Lenin’in hem de Parti’nin, ütopyanın yoldan çıkmasına yol açan hataları, işçi sınıfına yıkılmamalıydı. Bu nedenle, Stalin ülkenin başında olsa dahi SSCB’nin bütünlüğünün savunulması gereği, Kızıl Ordu’nun 30 Kasım 1939'daki Finlandiya işgalini savunur! 24 Ağustos 1939 tarihinde Almanlarla yapılan saldırmazlık Paktını eleştirilenlere de karşı çıkarak tüm komünistlerin görevinin Alman faşistleri veya herhangi bir emperyalist gücün saldırısına karşı Sovyetler Birliği’ni korumak olduğunu söyler.

***

Türkiye'den sonra Fransa’ya, sonra da Norveç’e geçen LD, gerek faşist Faşist, Ouisling Taburlarının saldırıları altındaki kışkırtmalar gerekse de Stalin’in Norveç’in terörist faaliyetlere üs olduğu algısını yaratan baskılarıyla,  Faşistlerin Norveç’e gelmelerinin yakın olduğunu ve hepsinin sürgün olacağı günlerin hızla yaklaşmakta olduğuna…” işaret ederek, Norveç’ten ayrılarak, 09 Ocak 1937’de Meksika’ya sığınır. IV. Enternasyonal’i kurmaya odaklanır.

 

***

Ancak, Troçki’nin Meksika’ya sığınması için Ressam Diego Riviera’nın ikna etmesiyle onay veren Meksika Cumhurbaşkanı Lazaro Cardenas, Komünistler ve İşçi Konfederasyonuna tarafından Meksika Devrimine ihanet ve faşistlerle işbirliği yapma suçlamasına… Troçki ile Stalin’i aynı sanan Burjuvaziye göre de Troçki’nin emri altındaki Kızıl Anarşist damgasını yemeye kadar götürür. Meksika Komünist Partisi’nin iki lideri Hernan Laborde ve Valantin Campa Troçki’yi siyasi bir mevta olarak gördüklerini, Başkan Cardenas ile ilişkilerini zedeleyeceği bahanesiyle de Troçki’ye karşı şiddet içeren hiçbir eyleme katılmayacağını ilan ederler.  

 

-0-

 

·  Kitabın edilgen kişisi, Marx, Engels ve Lenin’in en parlak mirasçısı(!) dünya proletaryasının önderi dünya proleter devrimin vücut bulmuş hali diye sunulan, Genel Sekreter, Rahip okulundan terk, Gürcü, Yoldaş Josef Stalin’in entrika çevirme konusundaki dehasını ve şaibeli işlere kalkışmaktaki edepsizliğini hakkıyla değerlendiremeyen Lev Davidoviç… onun zekâsını hafife aldığını, yeraltı mücadelesinin dehlizlerinde yetişen bu adamın rakiplerini sinsice yıkmanın her yolunu öğrenmiş olduğunu, körlüğünden ve gururundan dolayı çok geç anlar. Lenin, bir seferinde ona Stalin’in sözünden dönmekte son derecede usta olduğunu söylemiştir. Stalin, muhalefetin ekonomik programını kendine mal edip, eski rakipleri, 1936 Sovyet Anayasası hazırlayıcılarından Karl Radek’isosyalizme geçiş sürecinde ekonomiye yön veren, Yevgeni Alekseyeviç Preobrajenski gibi parlak kişileri safdışı etmştir. Uğruna beraberce savaştıkları büyük hedeflere ulaşıldıktan sonra bu çizginin tapusunu  sahiplenmiş, başta Grigori Yevseyeviç Zinovyev olmak üzere hepsi kendi gölgelerinden bile korkarak iktidarı Stalin’e elden teslim etmişlerdi.  Troçki ise bu dönemde, tüm baskıları haklı çıkarmak için Stalin tarafından kullanılacak bir ölçüt olacaktı.  Buharin önderliğindeki muhaliflerin teslimiyeti, Stalin’i rakipsiz bırakmıştı. En yıkıcı olansa Stalin’in Sovyet Tarihi konusundaki yorumuna uymayan unsurları belleklerden silmekteki ısrarcılığıydı. Stalin, artık ülkenin sadece siyasi kaderini değil, ziraatının, canlı hayvan stokunun, madenciliğinin, tarihinin dilinin, hatta mimarisin bile, kaderini ve geleceğini elinde tutuyordu.  İşin en ironik yanı, ülke çapında milyonlarca köylü açlıktan, yüz binlerce kişi tutuklu olarak çalışma kamplarında ölürken, politikası ile Alman ve Avrupalı işçilerin kaderi Nazilere terk edilmişken, Stalin, Parti Kongresinde “Dünyanın İlerici Halklarının Babası“ ilan edilmiştir. Stalin, bir yandan faşizmin yol açacağı korku ortamını bir yandan Stalin’in önderliğinde komünizmin temsil ettiği değerleri kullanarak, halka kırk katır mı, kırk satır mı sunmaktadır. Yandaşları, Beyaz Deniz ile Baltık Denizi arasında açılan Stalin’in adına Maksim Gorki’nin utanmazca yazdığı yazıyla sosyalist mühendisliğin büyük eseri olarak övülen Bolomorsko-Baltiyski Kanal imeni Stalina kanalı girişiminin faydasını soranları bile işçi sınıfı düşmanı ilan etmeye başlamıştır. Gorki’nin verdiği beyanata göre kanalda çalışmaya zorlananlar, Yeni Sovyet İnsanının parlak ve öncü modelleridir! Bu o kadar ahlaksızcaydı ki, bu tür şoklara dayanaklı olan Lev Davidoviç’i bile şaşırtmıştı. Lev Davidoviç, 26 Şubat 1934 yılında, muhaliflerin her türlü yolla etkisizleştirildiği dönemde, partinin “ Muzafferlerin Kongresi”’de beş yıllık plan açıklandığında, Stalin’in muhaliflerinin savaşı kaybedeceklerini söylemişti. Nitekim 23 Aralık’ta Zinovyev ile Lev Kamanev, Georgi Pyatakov gibi Komünist önder ve kuramcılar tutuklandıklarında, Lev Davidoviç, Lenin öldüğünde sırf kendisinin iktidara yükselmesinin önünü tıkayan, devrimin en umut vadeden kuramcısı Buharin dâhil, o gün Stalin ile ittifak kurmasalardı Sovyet Tarihi kuşkusuz ki çok farklı olacaktı… der. Lev Davidoviç’in aldığı haberlere göre, tutuklama dalgasının pençesine düşenler arasında “ azılı haydut Troçki” nin öldürülmesi çağrısında bulunan Karl Radek de vardır. Ama Moskova, eline yüzüne bulaştırdığı 1936 Ağustos duruşmalarını örtbas etmek için Yagoda ve Radek gibi, musluğa süpürülecek, suç ortaklarını kaldırmaya karar vermiştir. Bu kıyıma, Kızıl Ordu Kurmay Başkanı Mareşal Mihail Tuhaçevski de dâhil Kızıl Ordu’nun en itibarlı subayları da Alman İstihbaratı ile birlikte bir darbe düzenleyecekleri savıyla dahil edilir ve hepsi kurşuna dizilir. Bununla da kalmayan Stalin 1937 Şubat ayında Komintern Genel Sekreteri Georgi Dmitrov’a Moskova’daki yabancı komünistlerin düşman gibi olduklarını söyleyerek NKVD Başkanı, Nikolay İvanoviç Yejov’u sorunu çözmekle görevlendirmiştir. Bir yıl sonra üç yüz doksan dört yürütme komitesi üyesinden ancak yüz yetmiş kişi hayatta kalmıştır. Aralarında, Almanya, Avusturya, Yugoslavya, İtalya Bulgaristan Finlandiya, İngiltere, Fransa, Polonya ve Baltık ülkelerinden gelenler de vardır. Yahudilerin oranı dikkat çekicidir. Alman Komünist Partisi liderleri ortadan kaldırılmıştır. Halk arasında Yejov Hadisesi olarak anılan bu dönem sonrası, çok şey bilen Yezhov da izleyen günlerde ortadan kaldırılır. Stalin’in acımasızlığı sadece siyasi hırsından değil, insanlara karşı nefretinden de kaynaklanmaktadır. O sıralarda, yeni doğmakta olan İsrail devleti üzerinde nüfuz sahibi olmakta başarısızlığı Yahudilere karşı nefretini daha da arttırmıştır. Doğrusu onun mu yoksa onun bu kadar yükselmesine izin veren toplumun mu daha hastalıklı olduğunu kestirmek oldukça zor.

 

Ülke, iktidarı korumaya odaklı, bir karakol haline gelmiştir.

 

***

 

Sovyet Güvenlik Sekreteri ve Sovyet Gizli Polisi şefi, Lavrenti Beriya, Stalin tarafından ağlatıldığına bizzat tanık olduğu… Ukrayna’da Meclis Başkanlığında bulunan Nikita Kruşçev’ in imzasını taşıyan yüzlerce idam emrini saklıyordu. Beria onu sefil bir olarak görmüştü. Oysa, Kızıl Orduyu da yanına alarak Beria’yı mindere çeken Kruşçev onu alt eder. Askerler Beria’yı 1937 de mareşallerin tasfiyesinde oynadığı rol nedeniyle affetmemişti. Mareşal Georgi Jukov’ Postdam Sarayından kaçırdığı değerli eşyaların belgesi Beria’daydı. Korgeneral Kryyukov, General İvan Serov ise Jukov ile paydaştı. Generaller Kruşçev ile anlaşıp Beria düşürür ve yerine Serov’u getirirler. Ekip,  Stalin’in tüm evrakını yakmaya karar verir. Böylece hiçbiri Stalin tarafından seçilmiş veya dışlanmış olmanın avantajını veya dezavantajını kullanamayacaktır.

 

-0-

Aynanın arkasında göremediğimiz sırının sırrında, inandıklarımız ve ideallerimiz uğruna, omuz omuza olduklarımızın aynasından baktığımızda ve onların sırında yerimizi ve duruşumuzu nasıl belirlemeliyiz? Neleri feda edebiliriz? Vicdanımızdaki yara izlerinin üzerine ne uğruna, neleri bastırabiliriz, kendimizi iyileştirebiliriz?

Küba’da İvan ile İks ve Daks adlı köpekleriyle kendini Lopez adıyla tanıtan Ramon, bıçağın ucunu sağ elindeki yara izinin üzerine bastırır.

Volkan Ersoy’un akıcı çevirisiyle, bu kitabı, okumayanlara önerirken, kalın sağlıkla, her zamanki gibi kitapla…



31.01.2023 mehmetealtin, 449 / CCXIV

https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/

-----------------------------------------------------------

Bilgi Yayınevi, 1. Baskı, Ekim 2021

 

 



[1] 1) Pietro Nenni’nin, “İspanya’da İç Savaş ve Faşizm”, 2) Josef Stalin’in “Trotskizm mi? Leninizm mi?” ve 3) Fathalı M. Moghaddam’ın “Diktatörlüğün Psikolojisi” adlı kitapları.

[2] Stalin Komünist rejimi devirmek için büyük bir komplo planlandığını, bu nedenle tasfiyelerin gerekli olduğunu söyleyerek, kendini haklı çıkarmaya çalışsa da, gerçekten ortada bir komplo olduğuna dair bir kanıt asla bulunamadı. Oysa bu tasfiyelerin ve kanlı katliamların gerçek nedeni, Stalin’in SSCB’nin kurulmasına destek verenleri ortadan kaldırarak, rejime tek başına hâkim olmak ve gelecek kuşaklara sadece kendi mirasının kalacağı bir ortam yaratmak hevesiydi. Tasfiyeler sonucunda SSCB’nin kuruluş dönemi belleği de yok edildi. Diktatörlüğün Psikolojisi, Liderlik ve Diktatörlük, Fathalı M. Moghaddam, s.228, 3P Yayıncılık, 1. Baskı, Mart 2014

 [3] “Trotskizm mi? Leninizm mi?”, Josef Stalin, Sol Yayınları, Şubat 1976, I. Baskı, s.28-29

 [4] Borzoy, Rusya kökenli köpek ırkı. Yüksek boylu, iri ve uzun, uzun tüylü, ince uzun kafalı bir köpek olan Borzoy, eskiden Rusya'da kurt avlarında kullanıldığından, Rus kurt köpeği diye de adlandırılır.

[5] Bazı illerde anarşizmin pahalıya patlayan tecrübeleriyle oyalanılıyordu. Savaşta gece gündüz üretim yerine haftada 40 saatlik çalışma ve ücretli izin gibi önerilerle sendikacılar demagojik kampanyalara girişmişlerdi. Bireycilik öne çıkmış, kamu düzeni ve genel kararlara karşı çıkışlarla, provokasyon, disiplinsizlik sözde keskin devrimcilik şeklinde gerçekleştiriliyordu. Devrimci disiplin ile askeri disiplinin çeliştiği öne sürülüyordu.  Cabellero hükümetinin otoritesi yok gibidir ve Cabellero ile komünistler arasında, Valencia’daki savaş bakanı ile Madrid’deki komutan arasında görüş ayrılıkları karşında gereği güç birliği atıl ve zayıf kalıyordu.  Pietro Nenni, “İspanya’da İç Savaş ve Faşizm”, Suda Yayınları, Kasım 1973, s.51-52

[6] Bu konuda, aşağıda, Nahum Isaakovich Eitingon bölümünde, daha geniş bilgi alabilirsiniz.

[7] Manişeizm, İranlı Mani’nin kurduğu Hristiyan-Zerdüşt karması düalist dindir. Manişeizm‘in temeli, Zerdüştçülüğün iyilik ve kötülük ilkesine dayanır. Evrende iki ilke egemendir; iyilik ışık ve ruhtur, kötülük de karanlık ve bedendir.

 Evren bir iyilik-kötülük karışımıdır, insanda bundan ötürü ruhtan ve bedenden yapılmıştır. Bedenin içine hapsedilip acı çeken ruhları kurtarmak gerekir. Amaç, iyilik-kötülük savaşının üstündeki birlikte ulaşmaktır. İnsanları bu birliğe bilim götürebilir, bilimse sevgiyle kazanılır. Sevgi, kötülüğü iyilik içinde eriterek insanları birliğe ulaştıracaktır. Bu amaca varabilmek için her türlü tutkudan ve yalancılıktan sakınarak yaşamak yeter.