Köpekleri
Seven Adam
Leonardo
Padura
Çeviren: Volkan Ersoy
“ Stalin, geçmişin bazı itaatkâr figürlerini hiddetinin suç ortakları haline getirmiş, terör, baskı ve zulüm, devletin kaynaklarını kullanan, toplumun yaşam biçimini düzenleyen hükümetin, politikası haline gelmişti.
s.347
Kötülüğün ve korkaklığın,
özgür ve onurlu bir
adamın dudaklarını mühürleyecek kadar güçlü,
olup olmadığını
göreceğiz.
Henrik İbsen’in Bir Halk
Düşmanı,eserinden alıntı“
s.268
Troçki’nin gözden
düşüp, sürgüne gönderilmesiyle başlayan, suikast sonucu öldürülmesiyle
sonuçlanan süreci, yani, İçişleri Halk Komiserliği, NKVD tarafından yürütülen,
UTKA Operasyonunu ve katil Jaime Ramón Mercader del Río ’nun bu süreçteki
hayatını anlatan, 786 sayfalık Köpekleri Seven Adam’ı okumak için uzun bir
zaman bekledim. Kalın bir kitabı her yere taşıyıp okuyamıyorsunuz. Üstelik
okuduğunuz kitap, yazarı öyle söylese de, bir roman değil. Okuyup bir kenara
bırakamıyorsunuz. Bazı yazılarda söylendiği gibi bu kitaba polisiye roman demek
de bu kitabı küçümsemek olur. Katili ve sonucu belli olan kitap: Suikasta giden
süreçte rol alanların hayatlarındaki bu kesiti, karakterlerinin çözümlemeleri
ile sunan, bir tez… Tarihî bir yapıt. SSCB’nin Stalin tarafından yok edilen
kuruluş belleğine yenilemeye, gerçeklerin ortaya çıkmasına çalışıyor, elinden
geldiği kadar da tarafsız kalıyor.
Lev Davidoviç Bronştayn (=Troçki) ile Josef Stalin arasındaki dramatik ilişkiyi, o meydan okumanın, sosyalizmden komünizme giden ütopyanın kaderinde kimin, nerede, neyi savunduğunu ve temsil ettiğini anlamak için on dört sayfa not tuttum. Fısıldayan, karakterlerin peşine düştüm. Yazılanları doğrulamak, anlamak, kurgu ile gerçeği karşılaştırmak için Wikipedia dışında, üç kitaptan faydalandım. [1] Bolşevik Devrim Sürecinde, sırasıyla, Lenin’den sonra, Stalin’den önce, SSCB tarihinin en önemli siyasal kişilerinden biri olan Troçki hakkında ne yazık ki, Türkiye’de çok az şey biliyoruz. Bu kitapla belki biz de bilmediklerimizin üstüne bir şeyler koyabiliriz. Yukarıda da değindiğim gibi Troçki’nin hayat hikâyesini az bilen benim yaptığım gibi sizler de bu kitabı okurken bir sürü kişinin ve sorunun peşine düşeceksiniz. İyi bir okuyucunun derdidir bu! Ne çare?
***
Yazar, Leonardo
Padura da bu kitabın hayata geçirilmesi sürecinin yıllarını aldığını,
gerçeklerle, doğrulanabilir tarihle, kurgu arasında bir yere düşen bu denemenin
Ramon Mercader’in hayatı kadar diğer karakterler için de geçerli olduğunu
söylerken, O, bu kitabı, ben katılmasam da, sadece bir roman olduğunu unutmadan
okumamız gereğine dikkat çekiyor.
Kitapta anlatıcı, ben-anlatıcıdır, kendisini, İvan Cardenas Matırell olarak tanıtmakta, bu kitabı yazmak fikrine nereden ulaştığını sorgulamakta, Roman Mercader’in kendisini adeta bu kitabı yazmaya görevli olarak seçtiği için kızgınlığını küfrederek belirtmektedir. Karakterler hakkında gerçeklere bağlı kalmaya çalışarak yorum yapmakta, kendisi de bir karakter olarak romanda rol almaktadır.
115 adet dipnot,
kısa ve öz yazılmıştır. Açıklamalar, yeterli ve yararlıdır. Okuyucuyu metinden
uzaklaştırmamakta, konuyu akademik kulvara sürüklememektedir. Çeviride, bazı
gereksiz yardımcı eylemler ile çeviri kokan sözler olsa da kitabı okunur
kılmaktadır.
***
Kitap, Troçki’nin 31 Ocak 1928’de ilk sürüldüğü yerde, Kazakistan’ın Almatı yakınlarındaki Semyenov’da başlayıp, Ramón Mercader’in 18 Ekim 1978’de Küba, Havana’da ölmesiyle sona ermez. Anlatıcının kendiyle hesaplaşması, kitabı, yazmaya, yazdırmaya karar vermesi ile son bulur.
Kitabın I. Bölümü, Küba’da, sahilde, Ramon’un İks ve Daks adlı köpeklerine ilgi duyan İvan ile kendini Lopez adıyla tanıtan Ramon arasında geçer. II. Bölüm Troçki’nin Meksika’daki yaşamı ekseninde yer alan olayların örgüsüdür. III. Bölüm ise Ramon’un Moskova’daki yaşamı, geçmişini sorgulaması, kendisini kılıktan kılığa sokanlarla hesaplaşmasını anlatır. Ancak hiçbir bölümün içinde zaman dizini kendine özel değildir. Bölümlerden, bölüm beğenip ileriye, geriye gidebilir. Olayların akışı yinelenebilir. Zaman kaymaları yaşanabilir. Ve bütün bunlara rağmen okuyucunun kitaba bağımlılığı ve ilgisi devam eder.
Ana karakterler:
·
Anlatıcı İvan Cardenas Matırell’dir. Kitap,
Küba’da dışlanan bir yazar olan İvan’ın ölümünde, yakın arkadaşı yazar Daniel
Fonseca Ledesma, diye etiketlediği üç büyük zarftaki beş yüzü aşkın sayfayı
bulan Ramon’un yani Lopez’in anıları üzerine kurgulanır.
·
UTKA Operasyonu
Şefi, ana kimliği Nahum
Isaakovich Eitingon, (=Orduda adı Leonid Aleksandroviç Eytington,
İspanya’da General Kotov, operasyon kod adı Grigoriyev, Meksika’da Andrew
Roberts ve Tom),
·
Lev Davidoviç Bronştayn,(=Troçki) ve
·
Stalin’e yürekten
bağlı, kinik karakterli, Suikastçi, ana kimliğinde Jaime Ramón Mercader del Río’ dur. (= Operasyondaki adları: SSCB vatandaşı Roman Pavloviç Lopov,
Belçika vatandaşı Jagues Mornard van den Dreschd, ABD vatandaşı Frank Jacson ve
Meksika’da tahliyesinde Juan Perez Gonzales, Küba’da Jaime Lopez),
o Ramón Mercader’in annesi, Caridad del Río Mercader ile Ramón Mercader’in karısı, Africa de las Heras, (= Kod adı Patria), Ramon’u Sosyalizm’in zaferi, davanın onurlu bir neferi olması için, her türlü özveriye sahip bir kişiliğe bürünmesinde rol oynayan, ikincil karakterler olarak, öne çıkarlar.
Josef Stalin, elbette ki, kitabın her yerinde, satır aralarında olan, ancak perde arkasındaki en önemli kişidir. Kitabın her satırında milyonlarca kişinin hayatına yön veren, son veren Stalin, kitabın sayfa, sayfa gelişmesine ve sonlanmasına, yukarıda anılan kişilerin hayatının akışını etkileyen en önemli kişidir.[2]
Kitabı, daha iyi anlamak için bu süreci hazırlayan
öncül sürece de bir göz atalım.
Troçki’nin koltuktan düşürülerek, gözden çıkarılmasına ve giderek
ortadan kaldırılmasına yönelik öncül süreç, 26 Kasım 1924’de SSCB İşçi
Sendikaları Merkez Kurulu’nun Komünist Grubu Plenumundaki Stalin’in
Konuşmasında, kısaca, şöyle gerekçelendirilir.
·
“Troçkist, sürekli devrim, köylü hareketini devre
dışı bırakarak, iktidarı ele geçirme oyunudur.
·
Kurdukları Ağustos Bloğu, Menşeviklerle birlik
olmak, Bolşevik Partisinin türdeş birliğine karşı güvensizlik demektir.
· Troçkizm: Bolşevizm’e ve önderlerine güvensizlik, Lenin’in şahsında Leninizm’e hakaret demektir.”[3]
Kitabın, dört ana karakterinin ortak kümesi, UTKA operasyonunda birleşir. Baskı ve yalanlardan ibaret örgüsüyle temelleri çamurda durur. Anlatıcının, adını bilmediği, “Köpekleri Seven Adam” diye tanımladığı katil ile maktulün kesişiminde ise Troçki’nin Büyükada’da Maya, Meksika’da Azteca, Ramon’un Küba’da İks ve Daks adında Borzoy[4] cinsi köpekleri vardır.
Aşağıda kümeleri
oluşturan karakterleri kısaca anlatmamın nedeni, kitabın kurgusunda
zamandizinin olmaması, geriye dönüşlerin fazlalığından, biraz karışıklığından
dolayı okuyucuya yardımcı olmak içindir. Buna rağmen, 12 sayfa tutan
yazdıklarımın, kitabı okuyacaklara kılavuz, okuyanlar için toparlayıcı olmasını
dilerim.
· Karakterlerin birincisini,
eğitimini edebiyat üzerine yapmış, İvan
Cardenas Matırell’ dir. Babası, köleliğin kaldırılmasında, İspanya’ya karşı
anti-emperyalist bağımsızlık savaşına kadar pek çok toplumsal olayda rol
oynadıkları gibi kadınların da Mason olabildiği Küba’daki masonlardan birisidir.
Annesi Katolik’tir. Bu kimliklerini asla saklamazlar. Kimliğini, yani LBGT
birey olduğunu saklamayan kardeşi William da iki yıl üniversiteden
uzaklaştırılıp, süresiz olarak tıp eğitimi almaktan men edilecek, William’ın yakın
arkadaşı Profesör de süresiz Parti’den ve milli eğitim sisteminden süresiz kovulacaktır.
İvan, sisteme karşı ilk başkaldırısını bu sırada yapar. Yıl 1971 olmalıdır.
Kovulanlardan “…daha nonoş ve lezbo görünmelerine rağmen, kırmızı kimlikleriyle yerini
koruyan başkalarının olduğunu …” söyleyince Genç Elit Komünistler arasına
girmesi engellenir. Çünkü, Komünist etik kurallarına, Katolik etik
kurallarından daha yakın bir şey yoktur. Ailesi bu olay nedeniyle oldukça
hırpalanır. Dönem Küba’nın zor dönemleridir. Ambargolar nedeniyle, günbegün
çöken bir ülkede yaşananlar gerçeküstü gibidir.
Sistemin ıslaha muhtaç olarak tanımladığı köpekleri
çok seven İvan’ın, sahilde İks ve Daks’ı görmesi ve sahipleriyle, ilk defa tanışması
19 Mart 1977, son kez konuşması 22 Aralık 1977’dir. İlk tanıştığı an
dâhil, izini kaybettiği ana kadar “Köpekleri Seven Adam” diye adlandırdığı
kişiyle buluşmalarının öyküsünü anlattığı karısı Ana, ona, “ Tanrı’nın yoluna
çıkardığı bu öyküyü yazmalısın.”
dediğinde, tek cevabı “Korkuyorum, yazamam…” oldu
İvan’la buluşmalarının sonunda, kendisini Lopez
diye tanıtan, “Köpekleri Seven Adam”’ anlatımları
içinde çok sık yer alan Lopez’in bir arkadaşının hayatı ve duyguları hakkında
bu kadar net bilgilere sahip olmasından şüphelenen İvan, sanında kendisine şu
soruyu sorar. Lopez, Ramon Mercader’in kendisi midir?
1977 yılında Sovyetler emperyalist haşmetinin
zirvesinde, Küba’nın Sovyetlerin benimsediği ekonomik model ile katı siyasi
tutuculuğu kabullendiği bir dönemdir. Küba, Sovyetlere bağımlılığı ile
Sovyetlerin nefesini ensesinde hissetmektedir.
İvan, Troçki hakkında bilgi edinebilmek için Isaac Deutscher’in “Silahlı Sosyalist,
Silahsiz Sosyalist ve Kovulan Sosyalist, Üçlemesini” edinir. Okudukları, Ramon’un şahsında, ideallerin bulanık
savunulması, hakikatin çarpıtılması ve gizlenmesi, devlet politikası temelinde
suç işlenmesi, büyük yalanın müstehzi inşasıdır. Bu, onu öfkelendirir. Kanısını
hayata geçiren, German Sanchez ve Ramon
Mercader’in kardeşi Luis Mercader’in beraber yazdığı kitabından ona bakan
suikastçı, köpekleri seven adamın ta kendisidir. Çok geçmeden konuya bir başka
bakış açısının gereğini anlar ve Ramon Mercader’in bir kurban olduğunu düşünür.
Troçki’nin gücünün doruğunda olduğu günlerde Bolşeviklerin gaddarlığını bilen
olmadığı gibi, Stalin döneminde daha iyi bir dünya için gerçekleştirilen
barbarlıklar hakkında da kimsenin bir fikre sahip olmadığını, bir şeyleri
bilenlerin konuşmadığını düşünür. Ve elinizdeki kitabın oluşum sürecinin
başlangıcı da böyle doğar.
İvan’ın kitabın 662. Sayfasından 664. Sayfasında “Biz de burada, Küba’da, hiçbir şey bilmeden
oturuyorduk… Yoksa bilmek mi istemiyorduk? … Cümlesi ile biten satırları, “insanın gerçek erdeme ve mutluluğa, bütün
gereksinimlerinden sıyrılarak ve hiçbir değere bağlı kalmayarak ulaşabileceğini
öne süren kinizme,” karşı isyanı oldukça dikkat çekicidir. Zaman geçtikçe
bu genel isyanın farkında olan Küba Cumhuriyeti, Devlet Başkanı Miguel
Diaz-Canel, 23 Kasım 2022 tarihinde Ankara’da yaptığı söyleşide özetle şöyle
der; “Herhangi bir ekonomik büyüme ancak
kolektif refahı getirdiği, toplumsal adalet sağladığı sürece anlamlıdır.
Sosyalizmin inşasını, direnerek sürekli büyümek ve ilerlemek ile sağlayacağız.
Yaratıcı direniş dediğimiz kavrama böyle varıyoruz.”
-0-
· 17 Temmuz 1936–1 Nisan 1939 tarihleri arasında,
hüküm süren İspanya’daki İç Savaş’ ta nikotin ve ter kokan… Sadece Parti
politikalarını ve mücadelelerini düşünen, siyasi bir komiser gibi konuşan
androjen bir varlığa dönüşmeden önce, cömertçe harcamalarıyla, tabu yıkıcı
eylemleriyle, ana karakter, Jaime Ramón Mercader del Río’ nun annesi, NKVD ajanı, Caridad del Río Mercader, çalıştığı lokantada müşterilerini
zehirlemeden önce de bezgin bir ruha sahiptir.
Bu süreçte,
savaşın başlangıcında, 1936 yılı Ekiminde Jaime Ramón Mercader del Río’un annesinin “Troçkistler yan siperdeki faşistlere göz kırparken, anarşistler
muhabere emirlerini oylamaya ve oyalamaya kalkarken savaş kazanabileceğimizi mi
sanıyorsun?” diye soran annesinin nedenlerinin haklı olduğuna inanır.
Annesi ona, “Merhamet etme. Çünkü kimse
sana merhamet etmeyecek. Merhamet kabul etme, kimsenin sana acımasına izin
verme! Sen güçlüsün, yenilmezsin ve benim oğlumsun!” diyerek, onu sempatizanlıktan,
militanlığa doğru yönlendirmektedir.
***
Aynı günlerde,
Troçkistler, Komünist stratejiye karşı çıkıyor ve zamanın en aşkın
sorusunu “Kendilerini devrime götürecek bir savaş mı, yoksa devrim olmadan
kendilerini zafere götürecek bir savaş mı?” sorusunu sormaktadırlar.
İspanyol Komünist Partisi, PCE,’ nin güncel stratejisi önce Cumhuriyet’i
destekleyip sonra radikalleşmektir. Komünistler, sosyalistler, anarşistler,
POUM militanları, Katalan milliyetçileri, sendikalistler, düzenli birlikler,
milisler ve polisler bir kaleydoskopun içinde savrulan renkli parçalar gibi
dağılmıştır. Cephe gerisinde bu kadar kargaşa ve bölünme yaşanırken savaşın
kazanılmayacağı genç adama göstermektedir. Zihinsel bir evrim geçirir. Bir kişi
özgür olmak istiyorsa, insan haysiyetini yaralayan bu boktan dünyayı
değiştirmek için bir şeyler yapmalıdır. Çok geçmeden bunun aynı bayrak altında
dirsek dirseğe savaşarak gerçekleşebileceğine inanır. Devrim olması gereken
değil, yapılması gereken bir şeydir. 1937 Mayıs’ına gelindiğinde,[5] Ramon ve Caridad POUM Troçkistlerinin, özgürlükçülerin ve Anarşist
Federasyonunun çok ileri gittiklerini düşünmekte bunun cumhuriyetçi hükümete
karşı ayaklanma ve ihanet olarak nitelendirmektedirler.
Ramon’un parti için bilgi topladığı Continental
Otelinde, günlerden birinde, adının George Orwell olduğunu söyleyen bir POUM
milisi, İngiliz gazeteci, ona yaklaşan günlerde Barcelona’da ciddi bir şeyin
olabileceğinden bahseder. Ve “şu köşedeki
adamı görüyor musun? O bir Rus ajanı, gazeteciler ve politikacılar hariç ilk
kez birisinin profesyonelce yalan söylemeye kendisini bu kadar adadığını
görüyorum. “ diyerek, yakın
zamandaki olabilecek şiddetli Mayıs olaylarını adeta resmeder.
O sırada, “ Guernica
bombalandığında Cumhurbaşkanına hat vermeyecek kadar ileri gittikleri” söylenen, muhalif güçler, Komünist Parti’nin
ardındaki esas güç SSCB’nin İspanya’da NKVD bünyesindeki görevlilerin radarına
girmiştir. Nitekim çok geçmeden, Mayıs olayları sonrasında, en büyük muhalif
hareket POUM 16 Haziran 1937’de yasadışı ilan edildiğinde, davanın iyiliği için
POUM’un kurucusu Andre Nin tutuklanır, Sovyet ajanlarının işkencelerine rağmen
konuşmaz ve sonunda idam edilir. Komünistler İç Güvenlik, Ordu ve Propaganda
sektörlerine hâkimdir. Şimdi de askeri yardım için koşul olarak nakit ödeme
istemektedirler. Bu nedenle, İspanyol Hazinesinin Sovyetlere emanetinden sonra muazzam
miktarda para buharlaşmış, karşılığında verilen silahlar yetersiz kalmış,
Cumhuriyetçiler oyalanmıştır.[6] Daha sonra, yaptıkları
provokasyonlarla, cumhuriyetçilerin içindeki radikal sosyalistlerle, uzlaşmacıları
karşı karşıya getiren Sovyet ajanları Juan Negrín López başbakanlığındaki Cumhuriyetçi hükümetin yıkımını ellerini ovuşturarak
seyrederler. Bütün bunların nedeni, ordudan otuz altı, deniz kuvvetlerinden
dört bin subayı temizleyen, on üç komutanı kurşuna dizdiren, komuta kademesinin
yüzde altmışını uzaklaştıran Stalin’in Kızıl Ordu’yu yeniden inşa etmek için
zamana ihtiyacı olmasından ve o sırada Mihver Devletlerini kollamasındandır. Bu
noktada, konuya ilgi duyan okurların, NKVD’nin İspanya’daki İrtibat Sorumlusu, Aleksandr
Mihailoviç Orlov’u incelemelerini ve kitapta onun adı geçen her yere
dikkat etmelerini öneririm.
***
Ramon’un kızı Lenina de las Heras
‘ın annesi Africa de las Heras, Ramon’un
romantik coşkusunu bastıran ve onu sürekli sınayan bir bilince sahiptir. Gerçek
tutkusu Bolşevik Devrimini parlak bir geleceğe taşıyan Stalin’e adanmışlığı,
tutkularının kendisini nereye sürüklediğini hayal bile etmeden Troçki’ye nefret
duymasına yol açar. Ona göre reformizm restorasyona yol açar, Nitekim 1934 yılı
Ekim ayında muhafazakârlar seçim zaferiyle, cumhuriyetçilerin kararnamelerini
feshedip, tarımsal bir karşı devrim hareketi ile toprakları feodallere iade
ettiklerinde Ramon, henüz bir sempatizanken, tutkuyla bağlandığı genç kadının
haklı olduğunu anlar. Africa’yı devrime
adanmışlığını kızını ebeveynlerine emanet etmesinde ve Ramon’a varlığını
unutturmaya kararlığında görürüz. Africa, Ramon’a . “Sen de bu değişimin bir parçası olacaksın...” sözleriyle onun
hayatına yön veren ikinci kadın olacaktır.
***
Yukarıda alıntılanan savaş
koşulları ve iki yakınının yönlendirmeleriyle, kendini Bolşevik Devriminin
önderi (!) Stalin’e adayan… Orlov’un talimatlarıyla, Moskova’ya gönderilen,
General Grigoriyev emri altındaki Ramon’a, yeni kimliğine büründürecek ağın
kozasını örmesi için gerekli ortam hazırlanır. Kozadaki kelebek, Roman Pavloviç
Lopov, UTKA Operasyonunun neferi Asker 13’dür. Moskova’da bir ölüm makinesine
dönüştürülen Ramon, göreve hazır olduğunda hafif aksanlı mükemmel
Fransızcasıyla Jagues Mornard van den Dreschd adlı Belçikalı ve duruma göre
Frank Jacson pasaportlarını da çıkınına katar.
-0-
· Hiçbir Sovyet
kuruluşunu operasyonla ilişkilendirecek iz bırakmadan… son darbesi sadece
“Şahsen Stalin’in emriyle” vurulacak, UTKA Operasyonu için Stalin tarafından,
emrine verilen, gerekli tüm insan kaynakları ve maddi olanaklarla donanmış UTKA
Operasyonu Şefi, Nahum Isaakovich
Eitingon, (=Grigoriyev), öğrencisi, Ramon’a bakar ve “ Biz yeni kimliğine karar verene kadar Asker 13 olacaksın derken, görevimiz Toçki’yi ortadan kaldırmaktır. Bunun
için eğitileceksin. İtaat etmek, sadakat ve gizlilik, ayırıcı özelliklerin
olacak…”der. Ramon’un bilmediği
Africa’nın da o sırada, bulundukları yerleşkede, Asker 9 olarak eğitilmesidir.
Ramon Mercader kendisini
tarihin kıyısına götüren bu adamı, Eitingon’u, tekrar öpmesi için 28 yıl
bekler. Sovyetler Birliği Kahramanlık Madalyası sahibi, 1946’da Beria’nın
istihbaratın başına geçmesinden sonra, 1951’de, tamamı Yahudi kökenli
doktorlar, bilim adamları ve rütbeli subaylarla birlikte, Stalin’i, Kruşçev’i
ve Melenkov’u zehirlemeye çalışmak suçlamasıyla, tutuklanan… Çan Kay-Şek’in
elinden Borodin ve diğerlerini kurtardığı için Kızıl Bayrak madalyası alan
Eitigon, Ramon’a “… madalyayı iade etmeliyim. Çünkü Borodin’i Sovyet halkının düşmanı
olduğu için kurşuna dizdiler.” dediği gün, hem kendisinin hem de Ramon’un
geçmişle hesaplaşma günleri başlar.
Eitingon, yıllar sonra,
Moskova’da yaptıkları ilk görüşmede; Plan,
senin Troçki’yi öldürmen, korumaların da seni öldürmesiydi. Stalin böyle
olmasını istemişti. Ancak Troçki, korumalarına ‘senin anlatacak hikâyen
olduğunu’ söylemesiyle seni kurtardı.”
“Küba’da
İvan ile İks ve Daks adlı köpekleriyle kendini Lopez adıyla tanıtan Ramon,
bıçağın ucunu sağ elindeki yara izinin üzerine bastırır.”
Eitingon, yine görüşmelerden
birinde, yukarıdaki başvuru 6)’ya gönderme yaparak, Ramon’a şunu söyler; “ Muhalefet
sindirildikten sonra İspanya’da hükümetin Sovyetlere boyun eğmesi sağlanacaktı.
Faşistlerin yenilmesi için birleşik bir hükümet kurulması yerine POUM’ un ortadan
kaldırılması Stalin’in saplantılarından birisiydi.
Nitekim, dünyanın La Pasionaria olarak tanıdığı İspanyol Komünist Partisi Genel
Sekreteri Dolores İbarruri, aynı
günlerde, Sovyetlerin izinde, Cumhuriyetin
kaybedilmesi gerekiyorsa kaybedileceğini söylemişti! Zira komünizmin ana vatanı
SSCB kaderi tehlikeye atılamazdı. Bu konuşmadan sonra Ramon, Moskova’da yaptığı
incelemelerde İspanyol İç Savaşındaki Cumhuriyet ile Komüntern arasındaki belgelerin
yaşadıkları ile ne kadar farklı olduklarını dehşetle fark etti.
Eitingon’un ona sorduğu, “İtalya ve Yunanistan’da komünistlerin savaştan sonra en güçlü parti
olmalarına rağmen zafere ulaşamamalarını nasıl açıklarsın? Veya Polonyalıları
düşün Polonyalıların Komünist olduğunu ve bizi kardeşleri gibi sevdiklerini mi
sanıyorsun?” Sözleri beynine mıh gibi çakılmıştır.
-0-
· Kitabın en önemli kişisi: Lenin’in yoldaşı, Ekim Ayaklanmasının lideri,
muzaffer Savaş Komiseri, Kızıl Ordunun kurucusu, Vladimir İlyiç Lenin ile
kurdukları III. Enternasyonalin sözcüsü… Lev
Davidoviç Bronştayn, Lenin hariç hiçbir Marksist’in, bir teorisyen ve
savaşçının bu derecede bir etik otoriteye sahip olmadığı, bu adam, ne yazık ki
iktidar aygıtının bir parçası olarak, şimdi bir fırsatçı olarak yaftalanan bu
adamın talep ettiği demokrasinin katledilmesine yardımcı olan da ta kendisiydi.
Proleter diktatörlük sömürgen sınıfların yok edilmesi demektir. Doğru. Peki ama
işçilerin de baskı altında tutulması gerekiyor muydu? İçinde bulunduğu ikilem
hem dramatik hem de Manişeist[7] bir duruma dönüşmüştü.
Bu arada Troçki’nin itibarına eski siyasi
yoldaşları da saldırmaktadır.
Troçki’nin, Komünistlerin sol ve merkez guruplarla ittifak kurması
fikrinin iflas etmiş bir karşı devrimcinin en tehlikeli kuramı olduğunu bizzat
Alman Komünist Partisi Sekreteri Ernst Thalmann söylüyordu. Buna karşılık, ödül
olarak, Komünist Enternasyonal, Alman Komünist Partisinin siyasi stratejisinin
kusursuz olduğunu, Nazilerin zaferinin geçici, ilerici kuvvetlerin sonunda
zafere ulaşacağını söylüyordu!
Troçki’nin,
“İhanete Uğrayan Devrim” adlı,
dinamik bir sosyal değişime en ateşli Marksistlerin bile hesaba katmadığı
ironiyi, taşıyan manifesto niteliğindeki -sosyalist
rüya bir kez gerçekleştiğinde proletaryayı kendi devletine karşı isyana bir
daha çağırmanın gerçekleşmeyeceğini düşünmenin anti tezi -, sadece kendi
çıkarlarını koruyan SSCB’deki azınlık hükümetini küplere bindiriyordu. SSCB
Yüce Mahkemesi, Lev Davidoviç, ve müteveffa oğlu Lev Sadov ile işbirliğinde
olanları karşı devrimci ilan ederek… Troçki’nin 1921’de Alman, 1926’da İngiliz
ajanı olduğunu öne sürer. 1918’de Lenin’i ayrıca Stalin ve ilk Sovyet Başkanı
Sverdlov’u öldürmeye teşebbüsten… Polonya Gizli Servisi ile yaptığı işbirliği
ile bazı Sovyet vatandaşlarını kitleler halinde zehirlemekle suçlar. Mahkeme,
NKVD’nin bu girişimi önlediğini ilan ettiğinde ve yargılamayı ölüme
mahkûmiyetle bitirdiğinde, Lev Davidoviç Büyükada’da sürgündedir.
Bu Büyük Temizlik Harekâtı sırasında Fransız yazar, Romain Rolland ve Louis Aragon, Stalin’in dürüstlüğünü ilan ederken… Stalin tarafından öne sürülen sosyalizmin,
kapitalist ülkelerde değil, az gelişmiş olmasına
rağmen Rusya gibi tek bir ülkede geliştirilebileceğini savunan “Tek
Ülkede Sosyalizm” tezinin detaylarını hazırlayan Buharin… Üçlü Liderlik döneminde
Zinovyev ve Kamenev karşı Stalin’i destekleyen Rykov tutuklanıyor, Lenin’in dulu Nadezda Krupskaya ve kız kardeşi Mairia Ulyanova otuz sekiz militandan oluşa jüriye katılarak
tasarlanan yalanları sessizce kabulleniyorlardı. İç savaşın ortasında
oluşturulan Kızıl Ordu’nun dayanaklarından genç ve savaşçı Mareşal
Tuhaçevski’nin yanı sıra General Yakir, Edelman ve Feldmann gibi Yahudi
Komünist generaller III.Reich hizmetinde olmakla suçlanırlarken, bu Naziler
için bile inanılmayacak bir şeydir. Stalin’in birçok kez suçladığı Hitler ile
uzlaşma adımları atmaktadır. Rykov,
Buharin, Stalin’in kirli
çamaşırlarını aklayan NKVD Başkanı
Yagoda ve gıyabında Troçki, ebedi yardımcısı oğlu Lev Sedov’ un anısını da yargılanmaktadır. Sanıkların on üçü Yahudi
asıllıydı ve Yahudileri yargılama ısrarı Hitler’e selam, Stalin’in
antisemitizminin de kanıtıdır. Duruşmalarda en önemli aksama Krestinsky’in kendisinin masum olduğu
iddialarında direnmesidir. Ancak ertesi gün o da ikna edilir!
Artık, Troçki’nin suçlu olduğu ve Bolşevik
Devrimi’ne zarar verdiği, SSCB rejimini devirmeye çalışan bir terörist olduğu
algısı yaratılmış, onu ölüme götürecek yolun taşları döşenmiştir.
***
SBKP, parti içindeki bütün muhalif fraksiyonları
yasadışı ilan etmiştir! Lenin’in tembelliği, Zinovyev, Kamanev, ve Buharin’in
korkaklıkları Lev Davidoviç’in lanet olası gururu da buna yardımcı olmuştur. En
korkuncu da Lev Davidoviç’in Lenin’i
Stalin’in zehirlediği savıdır. Oysa, Lenin’in Troçki’yi halefi gösterip genel
sekreter yapacağını bilinmektedir.
Stalin’in bütün bu ağır baskı ve yıldırma
politikası koşutunda Lev Davidoviç, çok yakında Polonya ve Batı Ukrayna’da
insanların çoğunun, Nazileri onları Stalin’den kurtaran taraf olarak görmeye
başlarlarsa şaşırmayacaktı. Ancak hem Lenin’in hem de Parti’nin, ütopyanın
yoldan çıkmasına yol açan hataları, işçi sınıfına yıkılmamalıydı. Bu nedenle,
Stalin ülkenin başında olsa dahi SSCB’nin bütünlüğünün savunulması gereği,
Kızıl Ordu’nun 30 Kasım 1939'daki
Finlandiya işgalini savunur! 24
Ağustos 1939 tarihinde Almanlarla yapılan saldırmazlık Paktını
eleştirilenlere de karşı çıkarak tüm komünistlerin görevinin Alman faşistleri
veya herhangi bir emperyalist gücün saldırısına karşı Sovyetler Birliği’ni
korumak olduğunu söyler.
***
Türkiye'den sonra Fransa’ya, sonra da Norveç’e
geçen LD, gerek faşist Faşist, Ouisling Taburlarının saldırıları altındaki
kışkırtmalar gerekse de Stalin’in Norveç’in terörist faaliyetlere üs olduğu
algısını yaratan baskılarıyla, “Faşistlerin Norveç’e gelmelerinin yakın
olduğunu ve hepsinin sürgün olacağı günlerin hızla yaklaşmakta olduğuna…” işaret
ederek, Norveç’ten ayrılarak, 09 Ocak 1937’de Meksika’ya sığınır. IV.
Enternasyonal’i kurmaya odaklanır.
***
Ancak, Troçki’nin Meksika’ya sığınması için Ressam Diego Riviera’nın ikna etmesiyle onay
veren Meksika Cumhurbaşkanı Lazaro
Cardenas, Komünistler ve İşçi Konfederasyonuna tarafından Meksika Devrimine
ihanet ve faşistlerle işbirliği yapma suçlamasına… Troçki ile Stalin’i aynı
sanan Burjuvaziye göre de Troçki’nin emri altındaki Kızıl Anarşist damgasını
yemeye kadar götürür. Meksika Komünist Partisi’nin iki lideri Hernan Laborde ve Valantin Campa Troçki’yi
siyasi bir mevta olarak gördüklerini, Başkan Cardenas ile ilişkilerini
zedeleyeceği bahanesiyle de Troçki’ye karşı şiddet içeren hiçbir eyleme
katılmayacağını ilan ederler.
-0-
· Kitabın edilgen kişisi, Marx, Engels ve Lenin’in en
parlak mirasçısı(!) dünya proletaryasının önderi dünya proleter devrimin vücut
bulmuş hali diye sunulan, Genel Sekreter, Rahip okulundan terk, Gürcü, Yoldaş Josef Stalin’in entrika
çevirme konusundaki dehasını ve şaibeli işlere kalkışmaktaki edepsizliğini
hakkıyla değerlendiremeyen Lev Davidoviç… onun zekâsını hafife aldığını,
yeraltı mücadelesinin dehlizlerinde yetişen bu adamın rakiplerini sinsice
yıkmanın her yolunu öğrenmiş olduğunu, körlüğünden ve gururundan dolayı çok geç
anlar. Lenin, bir seferinde ona Stalin’in sözünden
dönmekte son derecede usta olduğunu söylemiştir. Stalin, muhalefetin
ekonomik programını kendine mal edip, eski rakipleri, 1936 Sovyet Anayasası
hazırlayıcılarından Karl Radek’i… sosyalizme geçiş sürecinde ekonomiye yön veren, Yevgeni Alekseyeviç Preobrajenski gibi
parlak kişileri safdışı etmştir. Uğruna beraberce savaştıkları büyük hedeflere
ulaşıldıktan sonra bu çizginin tapusunu
sahiplenmiş, başta Grigori
Yevseyeviç Zinovyev olmak
üzere hepsi kendi gölgelerinden bile korkarak iktidarı Stalin’e elden teslim
etmişlerdi. Troçki ise bu dönemde, tüm baskıları haklı çıkarmak için Stalin tarafından kullanılacak
bir ölçüt olacaktı. Buharin
önderliğindeki muhaliflerin teslimiyeti, Stalin’i rakipsiz bırakmıştı. En
yıkıcı olansa Stalin’in Sovyet Tarihi konusundaki yorumuna uymayan unsurları
belleklerden silmekteki ısrarcılığıydı. Stalin, artık ülkenin sadece siyasi
kaderini değil, ziraatının, canlı hayvan stokunun, madenciliğinin, tarihinin
dilinin, hatta mimarisin bile, kaderini ve geleceğini elinde tutuyordu. İşin en ironik yanı, ülke çapında milyonlarca
köylü açlıktan, yüz binlerce kişi tutuklu olarak çalışma kamplarında ölürken,
politikası ile Alman ve Avrupalı işçilerin kaderi Nazilere terk edilmişken, Stalin,
Parti Kongresinde “Dünyanın İlerici Halklarının Babası“ ilan edilmiştir.
Stalin, bir yandan faşizmin yol açacağı korku ortamını bir yandan Stalin’in
önderliğinde komünizmin temsil ettiği değerleri kullanarak, halka kırk katır
mı, kırk satır mı sunmaktadır. Yandaşları, Beyaz Deniz ile Baltık Denizi
arasında açılan Stalin’in adına Maksim
Gorki’nin utanmazca yazdığı yazıyla sosyalist mühendisliğin büyük eseri
olarak övülen Bolomorsko-Baltiyski Kanal imeni Stalina kanalı
girişiminin faydasını soranları bile işçi sınıfı düşmanı ilan etmeye başlamıştır.
Gorki’nin verdiği beyanata göre kanalda çalışmaya zorlananlar, Yeni Sovyet
İnsanının parlak ve öncü modelleridir! Bu o kadar ahlaksızcaydı ki, bu tür
şoklara dayanaklı olan Lev Davidoviç’i bile şaşırtmıştı. Lev Davidoviç, 26
Şubat 1934 yılında, muhaliflerin her türlü yolla etkisizleştirildiği dönemde,
partinin “ Muzafferlerin Kongresi”’de beş yıllık plan açıklandığında, Stalin’in
muhaliflerinin savaşı kaybedeceklerini söylemişti. Nitekim 23 Aralık’ta Zinovyev ile Lev Kamanev, Georgi Pyatakov gibi Komünist önder ve kuramcılar
tutuklandıklarında, Lev Davidoviç, Lenin
öldüğünde sırf kendisinin iktidara yükselmesinin önünü tıkayan, devrimin en
umut vadeden kuramcısı Buharin dâhil,
o gün Stalin ile ittifak kurmasalardı Sovyet Tarihi kuşkusuz ki çok farklı
olacaktı… der. Lev Davidoviç’in aldığı haberlere göre, tutuklama dalgasının
pençesine düşenler arasında “ azılı haydut Troçki” nin öldürülmesi çağrısında
bulunan Karl Radek de vardır. Ama
Moskova, eline yüzüne bulaştırdığı 1936 Ağustos duruşmalarını örtbas etmek için
Yagoda ve Radek gibi, musluğa süpürülecek, suç ortaklarını kaldırmaya karar
vermiştir. Bu kıyıma, Kızıl Ordu Kurmay Başkanı Mareşal Mihail Tuhaçevski de dâhil Kızıl Ordu’nun en itibarlı subayları da
Alman İstihbaratı ile birlikte bir darbe düzenleyecekleri savıyla dahil edilir
ve hepsi kurşuna dizilir. Bununla da kalmayan Stalin 1937 Şubat ayında Komintern
Genel Sekreteri Georgi Dmitrov’a
Moskova’daki yabancı komünistlerin düşman gibi olduklarını söyleyerek NKVD
Başkanı, Nikolay İvanoviç Yejov’u
sorunu çözmekle görevlendirmiştir. Bir yıl sonra üç yüz doksan dört yürütme
komitesi üyesinden ancak yüz yetmiş kişi hayatta kalmıştır. Aralarında,
Almanya, Avusturya, Yugoslavya, İtalya Bulgaristan Finlandiya, İngiltere,
Fransa, Polonya ve Baltık ülkelerinden gelenler de vardır. Yahudilerin oranı
dikkat çekicidir. Alman Komünist Partisi liderleri ortadan kaldırılmıştır. Halk
arasında Yejov Hadisesi olarak anılan bu dönem sonrası, çok şey bilen Yezhov da
izleyen günlerde ortadan kaldırılır. Stalin’in acımasızlığı sadece siyasi
hırsından değil, insanlara karşı nefretinden de kaynaklanmaktadır. O sıralarda,
yeni doğmakta olan İsrail devleti üzerinde nüfuz sahibi olmakta başarısızlığı
Yahudilere karşı nefretini daha da arttırmıştır. Doğrusu onun mu yoksa onun
bu kadar yükselmesine izin veren toplumun mu daha hastalıklı olduğunu kestirmek
oldukça zor.
Ülke, iktidarı korumaya odaklı, bir karakol haline
gelmiştir.
***
Sovyet Güvenlik
Sekreteri ve Sovyet Gizli Polisi şefi, Lavrenti Beriya, Stalin tarafından ağlatıldığına bizzat tanık olduğu… Ukrayna’da Meclis
Başkanlığında bulunan Nikita Kruşçev’ in
imzasını taşıyan yüzlerce idam emrini saklıyordu. Beria onu sefil bir olarak
görmüştü. Oysa, Kızıl Orduyu da yanına alarak Beria’yı mindere çeken Kruşçev
onu alt eder. Askerler Beria’yı 1937 de mareşallerin tasfiyesinde oynadığı rol
nedeniyle affetmemişti. Mareşal Georgi Jukov’
Postdam Sarayından kaçırdığı değerli eşyaların belgesi Beria’daydı.
Korgeneral Kryyukov, General İvan Serov ise Jukov ile paydaştı. Generaller
Kruşçev ile anlaşıp Beria düşürür ve yerine Serov’u getirirler. Ekip, Stalin’in tüm evrakını yakmaya karar verir. Böylece
hiçbiri Stalin tarafından seçilmiş veya dışlanmış olmanın avantajını veya
dezavantajını kullanamayacaktır.
-0-
Aynanın arkasında göremediğimiz sırının sırrında, inandıklarımız
ve ideallerimiz uğruna, omuz omuza olduklarımızın aynasından baktığımızda ve
onların sırında yerimizi ve duruşumuzu nasıl belirlemeliyiz? Neleri feda
edebiliriz? Vicdanımızdaki yara izlerinin üzerine ne uğruna, neleri
bastırabiliriz, kendimizi iyileştirebiliriz?
Küba’da İvan ile
İks ve Daks adlı köpekleriyle kendini Lopez adıyla tanıtan Ramon, bıçağın ucunu
sağ elindeki yara izinin üzerine bastırır.
Volkan Ersoy’un akıcı çevirisiyle, bu kitabı, okumayanlara
önerirken, kalın sağlıkla, her zamanki gibi kitapla…
31.01.2023 mehmetealtin, 449 / CCXIV
https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
-----------------------------------------------------------
Bilgi Yayınevi, 1. Baskı, Ekim 2021
[1]
1) Pietro Nenni’nin, “İspanya’da İç Savaş
ve Faşizm”, 2) Josef Stalin’in “Trotskizm
mi? Leninizm mi?” ve 3) Fathalı M. Moghaddam’ın “Diktatörlüğün Psikolojisi” adlı kitapları.
[2]
Stalin Komünist rejimi devirmek için büyük bir komplo planlandığını, bu nedenle
tasfiyelerin gerekli olduğunu söyleyerek, kendini haklı çıkarmaya çalışsa da,
gerçekten ortada bir komplo olduğuna dair bir kanıt asla bulunamadı. Oysa bu
tasfiyelerin ve kanlı katliamların gerçek nedeni, Stalin’in SSCB’nin
kurulmasına destek verenleri ortadan kaldırarak, rejime tek başına hâkim olmak
ve gelecek kuşaklara sadece kendi mirasının kalacağı bir ortam yaratmak
hevesiydi. Tasfiyeler sonucunda SSCB’nin kuruluş dönemi belleği de yok edildi.
Diktatörlüğün Psikolojisi, Liderlik ve Diktatörlük, Fathalı M. Moghaddam,
s.228, 3P Yayıncılık, 1. Baskı, Mart 2014
[5]
Bazı illerde anarşizmin pahalıya patlayan tecrübeleriyle oyalanılıyordu.
Savaşta gece gündüz üretim yerine haftada 40 saatlik çalışma ve ücretli izin
gibi önerilerle sendikacılar demagojik kampanyalara girişmişlerdi. Bireycilik
öne çıkmış, kamu düzeni ve genel kararlara karşı çıkışlarla, provokasyon,
disiplinsizlik sözde keskin devrimcilik şeklinde gerçekleştiriliyordu. Devrimci
disiplin ile askeri disiplinin çeliştiği öne sürülüyordu. Cabellero hükümetinin otoritesi yok gibidir
ve Cabellero ile komünistler arasında, Valencia’daki savaş bakanı ile
Madrid’deki komutan arasında görüş ayrılıkları karşında gereği güç birliği atıl
ve zayıf kalıyordu. Pietro Nenni, “İspanya’da İç Savaş ve Faşizm”, Suda
Yayınları, Kasım 1973, s.51-52
[6]
Bu konuda, aşağıda, Nahum Isaakovich
Eitingon bölümünde, daha geniş bilgi alabilirsiniz.
[7]
Manişeizm, İranlı Mani’nin kurduğu Hristiyan-Zerdüşt karması düalist dindir.
Manişeizm‘in temeli, Zerdüştçülüğün iyilik ve kötülük ilkesine dayanır. Evrende
iki ilke egemendir; iyilik ışık ve ruhtur, kötülük de karanlık ve bedendir.