Kapalıçarşı Cinayeti, Esra Türkekul
717/35-XXXV
-----------------------------------------------------------------
Bir süre önce eşinden ayrılmış olmasının yol
açtığı ruhsal sorunlarını gidermek için sakinleştirici hap kullanan ve hızla kilo aldığı için
kendisiyle barışık bir kişiliğe sahip olmasına rağmen durumundan memnun
olmayan, iş buldukça turist rehberliğinden başka işi olmayan roman
kahramanının, babasının vefatından sonra dünya ile tek ilişkisi her gün aldığı
Cumhuriyet Gazetesini son satırına kadar okumak olan annesiyle ilişkileri de
gerilimlidir.
Roman, işte bu gerilimli günlerin birinde
Berna’nın Amerikalı bir karı kocaya rehberlik etmesiyle başlayan ve akşam üzeri
Andrew’un Kapalıçarşı Kazaz Han’da boynu kırılarak öldürülmesiyle sonuçlanan iş
gününü izleyen haftada cinayetin çözülmesi için “de facto” detektiflik
yapmasını anlatmaktadır.
Polis fezlekelerinde kullanılan Türkçenin
kötülüğünü örneklerken, yazar, “kendisinin de bu olay nedeniyle İngilizceye
serbestçe çevirdiği ve kendisine saygısı olan her ortaokul Türkçe Öğretmenini
sinirden ağlatacak kadar kötü polis Raporları”ndan bahsederken de aynı alaycı
ve mizahi dili kullanan, roman kahramanının,
kendisine, çevresindekilere ve olaylara “harbi” yaklaşımının, “Bir Ankara
Polisiyesi: Behzat Ç”yi bilen ve sevenleri daha da saracağını düşünüyorum.
Alay edilenler arasında son yıllarda
kitabevi raflarının önemli bir bölümünü işgal eden ve “Sevgi Katına Yolculuk”
gibi tumturaklı isimlerle kodlanan “kişisel gelişim” ve “yaşam koçluğu” gibi
yerli yazarlar arasında ÖUÇ gibi “sözde ünlü Türk Büyüklerinin !” de olduğu ve
ne işe yaradıkları belli olmayan kitaplar ve bunlarla servet yapanlar da
vardır.
Esra Ülkekul’un kullandığı sade, güzel ve
akıcı dili ile özellikle anlatıcı kahramanın iç konuşmalarına yedirilmiş
kararında ve muzip argo, yazarın cinayet-polisiye dalındaki bu ilk ama çok
başarılı romanının çok hızlı ve keyifle okunmasını sağlıyor*.
·
Katilin
maktulden çaldığı kıymetli eşyayı ve parayı saklamak için duvardan söktüğü
‘tuğla’nın, eşyalar zulalandıktan sonra tekrar yerine konduğunda ‘kiremit’e
dönüşmesi s.254 ve “kuyruğunu dik tutmak” deyiminin “kuyruğunu havada tutmak”
olarak yazılması gibi küçük dil özensizlikleri bu yargımı değiştirmemiştir.
Esen Kitap, Eylül 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder