24 Ocak 2019 Perşembe



Rakun, Suat Duman 923-80 / CLXXXI


Suat Duman’ın umulmadık karşılaşmalar ve olaylarla dolu bu kısa kitabını yarım günde, elimden bırakamadan, okudum. İstanbul’un arka sokaklarında, arka sınıflar arasında film tadında bir roman. Kitap kısa… keşke atlamalı kurgudaki hızdan başı dönen okuyucu, kahramanlar arasındaki ilişkiyi biraz daha anlayabilseydi. Ayrıca;
·         Çok meşhur müzeden çalınan bir nesneye
·         rağmen düşük profilli bir medyada yayınlanan olaya
·         karışan üstelik de taksi şoförü olan zanlıyı
·         hiç aramayan güvenlik kuvvetleri
bu kitapta bu eksiklik midir? Çalınan nesne ile saklandığı yerin boyutları ve koşulları uygun mudur? Bilmiyorum. Karar sizin.

Ancak, bende kalan:
“ Bu dünyada iki tip insan vardır. Kışın bile tişört ile gezenlerle, yazın bile kazak giyenler. Birincisi öyle bir özgüvenle doludur ki, kendini dünyanın yargıcı sanır. Dünyanın güneşin etrafında dolanmasını bile sindiremez. Mevsimlere posta koyar. Diğeri ise eziktir, sakınır kendini. Üstüne gitsen mevsimlerden bile özür diler.” S.136

-----------------------------------------------

Alakarga Sanat Yayınları, 1. Baskı, Nisan 2018  





Yabancı Bir Ülkeden Haber Geldi, Alberto Manguel 25/CLXXX

Çeviri: Yeşim Seber

Alberto Manguel çok uluslu bir yazar. Arjantinli, çocukluğu İsrail’de geçmiş. Çek bakıcısından İngilizce ve Almanca, anadili İspanyolcayı, yedi yaşında Arjantin’e dönünce öğrenmiş. Yaşamını, Fransa, İtalya ve İngiltere’de sürdüren Manguel Kanada vatandaşı. Bütün bunlar romana yansımış. Yayılmacı dünyanın en pis arka bahçesine bakan kitap, Kanada, Cezayir, Fransa ve Arjantin dörtlemesi üzerinden kurulmuş.

BURASI, Percé, Kanada, s.1 ve 193
Hayatını tutkuyla kızı Ana'ya adamış, buna rağmen ondan uzak duran, rahatsız karısı Marianne’e özenle bakan, kitapları arasında huzurla yaşadığını varsayan emekli Fransız askeri Antoine Berence, karısı Marianne ve kızı Ana etrafında örülen hikâyede, Kanada, kirli geçmişle hesaplaşılan huzursuz ve sonu acı bir dönem… Kanada polisinde çalışan ve Cezayir’deki eski yol arkadaşı Clive’in bir suikastın önlenmesi için yardım istediği an, Antonio’nun geçmişi ile yüzleşmesi de başlar… ve bu sürede iki de ölümle karşılaşır. Ana'nın oyun arkadaşı yanlışlıkla boğulur. Bundan kısa bir süre sonra, da bir patlama ile evin bir bölümü yok olur ve Marianne'i öldürür. Okudukça, bu olayların her ikisinin de Antonio Berence'ın geçmişinden geldiğini fark ederiz; bir çift öç alınmaktadır. Birisi dolaylı, diğeri ise doğrudan.

“ Peder de az önce ebediyetin altında yatan mantığı Tanrısal adaletin yerine gelmesine imkân vermek diye açıklamıştı.” S.39

 “Marianna’nın anlam ve önemini yitirmiş rutine ait devinimleri, artık var olmak adına hiçbir gerekçesi bulunmayan eylemleri usulca yerine getiren kocaman ve kör hayvanınkinden farksızdı.” S.62

“… bana bir gurup Arjantinlinin bir adamı bulmak üzere Quebec’e geldiğini, aradıklarının Percé’de bulunduğunu, Buenos Aires’ten getirdiğimiz Rebecca’nın bunlarla işbirliği yaptığını ve çok yakında birine bir şey yapacaklarını mı söylüyorsun?” s.70
“… intikamı tek başına elinde tutan biz değiliz. O’dur.. Dua edelim.” S.75

ORASI, Cezayir, s.87
Antoine’nın görev yaptığı dönemde Fransız sömürgesi olan Cezayir’de sömürge yöneticilerinden birinin kızı, bağımsızlık öncesi Cezayir'de büyüyen, kendisini Cezayirlilere yakın hisseden karısı, Marianne’yi tanıdığı, kendi Cezayirlileri dışında diğerlerinin pek de iyi olmadığını öngördüğü, ileride kendisinin de utanç duyabileceği mahrem eylemlerini anımsatan bir dönemdir.

 “ … on üç yaşındaki bir oğlan arkadaşları tarafından ateşe verildi. Çocuk Fransız ve yöredeki duvarcı ustasının oğluydu; arkadaşları ise genç Cezayirlilerdi.” S.87

“ Fatıma’nın babası Doktor Benşerif’in işi, Fransız askerlerinden olanları Cezayirli kadınların bedeninden çıkarmaktı. ‘O şeyin bizim aramızda adı olamazdı.’ Dedi Fatıma. ‘ Bir hayalet olurdu. Adı olmayan, kanı olmayan, gölgesi olmayan. Fransız olmazdı ama Arap da olmazdı.’” s.94

“ Arkadaşım Fatıma’nın babası Doktor Benşerif’in aynadan bana, gözlerimin içine baktığını gördüm. Onun gördüğü şeyi ben de gördüm ve yüzümü onun görmesini dilediğim bir halde oynattım. Üstümü çıkarmamıştım… “ s.98

“ Tanrı’yla sarhoş olan içindeki kutsal tutkuyla küle dönüşür. Ruh hâkimiyeti alır, bedene dönüşür. Sonra da çekip gider. En-nefs celes. Tenimin seraptan ibaret olduğunun kanıtıdır bu.” S.109

“ Kendi Arapları dışında, diğerleri Fransız düş gücünde, gerçek dışı ama her daim var olan bir güruhtu.” S.114

ORASI, Paris, Fransa s.127
Bir sonraki dönemde ise Antoine, Marianne ile evlidir. Paris'te yaşamaktadır. Konumu gereği ailesine çok az şey söylediği askeri görevleri nedeniyle çoğu zaman uzaktadır. Marianne ise yalnızdır, kendi başına bir hayat kurmaya çalışmaktadır. Ortada Antoine’nun sessizliğinin ve yokluğunun boşluğu vardır.

“Gecenin ilerleyen saatlerindeki seslerin, toplumsal kurallardan ve tanınabilir ortamlardan ayrı düşmüş halde sürdürdükleri kendilerine ait bir varoluşları olur. Kurutma kâğıdına dökülmüş mürekkep misali hoparlörü ele geçirir ve odayı dolduruverir. S.148
ORASI, Buenos Aires, Arjantin, s.158
Paris’ten sonra Antonio Arjantin’de görev alır. Kanada’da evlerinde çalışan Rebecca’nın ailesinin cunta döneminde öldürülmesine denk gelen bu süreçte, kendisi Arjantinli görevlilere sorgu tekniklerini öğreten bir istihbarat subayı kimliğindeyken, hayatı her daim sorgulayıcı olan Marianne, çeşitli tür ve sınıflardaki Arjantinlilerle arkadaşlık kurmaktadır.

 “Lorenza, Buenos Aires’e ellili yıllarda, Péron yoksullara ‘ gelip kısmetlerini kendi elleriyle yakalama’ çağrısı yaptığında La Rioja’dan çıkıp gelmişti.” S.159 “ Lorenza ile aynı odayı paylaşan Rebecca’nın erkek kardeşlerinden biri veya eniştesi çöplükte ölü bulunmuştu… olaydan hükümetin sorumlu olup olmadığını sorduğumda ‘ İnsanlar kendi ölümlerinden kendileri sorumludurlar. ’dedi.” S.169
“… ‘duygularınızın, korkularınızın, felsefî düşüncenizin bu bağlamda kıymeti yoktur… bir kenara bırakılmaları… görev sona erdikten sonra doğru, dürüst adamlar olmaya devam etmeniz gerekmektedir… görevin maksadı vardır. Elde edilmesi gereken bilgiyi sorgulamak, sorgucunun görevi değildir. Sorgucunun görevi bilgiyi elde etmektir.2” S.186
“… ‘sorgulanan kişinin ıstırabının parçası değilsiniz. Bunu başına açan sorgulanandır. Siz sadece işiniz yapıyorsunuz ve iyi yapmak zorundasınız.’” S.187

Çevirmen Yeşim Seber’e de saygımla, okumanızı önereceğim bu kitapla kalın, tasasız ve sağlıkla…


Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2018