Zaman
Lekeleri, Ömer F.Oyal, 581/CLXXXIX,
2019,
Notre-Dame de Sion Edebiyat Ödülü
Lekelerin illâ ki iyileştirici olması gerekmez. Lekeler, zihni
ve ruhu sinsice zehirler. Zaman, öldürülmeye çalışıldıkça hikâyelerdeki yedi
canlı ejderhalar gibi daha da öfkelenip bütün haşmetiyle kendini öne sürerek
lekelerini genişletir. S.267
Ömer F. Oyal’ın, konusu 25 Temmuz 1943’de Adana’da
başlayıp iki gün sonra Haydarpaşa’da sürecek bir tren yolculuğunu… Yasak
aşkıyla kaçan, namus derdinden kovalayan, namus derdinden kaçan, namus
derdinden mahkûm olan, ekmek peşinde yurt arayan yolcuların… Bir imparatorluğun
yıkılışından, yeni bir devletin kuruluşuna, umuda tutunma savaşına ray döşeyen,
kan döşeyen, silah çeken, askerlerin… Bu uğurda malını ve canını verenlerin… Malı
ve canı talep edilenlerin… Trenin düzeninden sorumlu adı Safa, adı Sandor, adı
Artin, adı Kirkor, adı Niko, adı her dil ve dinden olan kondüktörlerin… Romandaki
her bir karakterin kompartımanlara ayrılmış, kompartımanlarda birleşmiş, rayında
olan, makas değiştiren, raydan çıkan hayatlarının, zamanda kayan, aynanın bir
önüne bir arkasına kaçan öykülerini on dokuzuncu yüzyılın başında Almanya’da
raylarla ilk defa tanışan 11 numaralı bir vagonun ağzından anlatırken…
kompartımanlara bir girip, bir çıkarken, merak unsurunu sonuna kadar canlı tutulan
roman da istasyondan istasyona etkileyici bir dille akıp gidiyor. Zaman lekeleri
genişletiyor.
Kitap akıp gider,
zaman da lekeleri genişletirken, kitabı ödüllendiren, her zaman güvenilir olduğunu
düşündüğüm, ancak bu sefer, kararlarını çekinceyle karşıladığım NDS edebiyat
ödülleri seçici kurulunun kararına katılmadığımı söylemeliyim. Nedenine
gelince;
1.
Bu bir
hayıflanma mıdır, bir aşağılama veya bir aşağılık duygusu mudur, ya da benim
anlayamadığım bir metafor, yani eğretileme midir? Bilmiyorum. Ancak, romanda
bazı insan tariflerinde kullanılan dil oldukça incitici ve ırkçı…
“Doğu! Anlaşılmaz yazıların,
anlaşılmaz dillerin, yoksunluğun, korkunun hükümranlığı! Işıldayan kıtamızın ve
medeniyetin sonu. Elveda geyikli romanlar, şakırdayan nehirler, karlı tepeler,
elveda neşe! Elveda medeniyet, üniversiteler, aydınlık!” s.22-23 “Tarla ekmeyi, tohumun nasıl kullanılacağını
bilmiyorlar, akıl alacak gibi değil.” S.77… “ yerleşim, köyün uyuşuk
zamansızlığına esir düşmüş gibiydi… “ s.81 “ Köylüler, açık berrak bir kahkaha
atmıyor, sadece ihanet gibi, fısıldar gibi gülüşüyor. Franz küfrediyor olmalı… Gülüşen
köylülere doğru bakıyor. Köylülerin hepsi susup bakışlarını ateşe doğru
çeviriyor.” S.82 “ Sırtını dayamak vagonla ilişki kurmak değil, aksine onu hiçe
saymak; kızarmış, kırışık, kepekli ve iğrenç enselerle taciz edilmek demek.
Mehmet’in ensesi rençperlere yakışır bir kırmızılıkta, kayış gibi ve yağlı. “
s.105 “ Beceriksizliği daha ilk mühendisin, ilk ustabaşının yüzünü gördüğünüzde
anlayabilirsiniz. Teknik beceri yoksulluğu on yılda giderilemez… Zihniyet
farkı, zamanın geçişiyle tamir edilemez.” S.275“ Niye koşulduğunu, niye
zıplandığını anlamayanların, vücudu gereksiz yere hırpalamanın beyhudeliğine
karar vermişlerin ülkesi. “ s.290
2.
… Ve
bazı yerlerde sadist bir dile dönüşüyor!
“ Sivrisineğin hasadı yabana atılır
gibi değil… Heyecanlandığımı inkâr etmek boşuna olur. “ s.232 “ Sonunda yüzbaşı namluyu kondüktör Kirkor’un
ağzından çekti. Harika bir andı. Dopdolu, görkemli ve sonsuzluğa uzanan bir
an.” S164 “ Subayın eli, tabancasının
kılıfında… hâlbuki hınç tereddütsüz gerçekleştirilmeli… Niko’nun kafasına
dayanan tabanca bir an ateş etse Niko’nun önemsiz sonundan çok daha görkemli
bir manzara ortaya çıkabilir.” S.201-202 “İdam haberi gördüğümde sevinçle
ürperirim. Yine de kan akmayışı… Gerçek bir heyecana dönüştürmüyor.” S.241“
Sadık elleri tetikte duruyor. ‘ Durma’ diyorum… Hedefini bulmayan azim,
hiçlikten ibarettir. “s.265
3.
Tabi
ki yazarın kişisel takdiridir ve saygı duyarım ama… Kitabın ana omurgasını
oluşturan, dünya görüşüme göre hiçbir zaman onaylamadığım, ancak güncel siyasal
gelişmelerle tekrar gündemin birinci sırasına yerleşen, kişilerin, siyasilerin,
durumdan vazife çıkaranlarla, çıkarına çıkar katanlardan her birinin
penceresinden kendine göre yorumlanan ve adlandırılan: Ermeni Tehciri, Ermeni
Katliamı, Ermeni Türk Mukatelesi, Ermeni Soykırımı konusunda, bir tarafı
tamamen mazlum ve masum tutulurken, öbür tarafa karşı en ufak bir savunma
kırıntısı bile verilmemektedir.
“ Eski gâvur mahallesi… Büyük bir
konağa kondunuz mu bari? İki ailenin iki farklı dilden fısıltısı duvarlara
karıştığında ne olur? Zaman, olanın artık olmadığının en büyük güvencesi.
Zaman, perdedir, yıllar geçtikçe, geçmişin yerini alır, kendisi olur, ta ki
üzerine yeni bir perde örtülene kadar. Yaşananlar yaşanmamış olur.” S.74 “
Artin efendi kendi içinde kıvrılarak, gittikçe derinleşen, kendini besleyen
kederle,… susmuş ve etrafını da susturmuştu.” S.86 “ Kervan şehre değil… aksi
istikamete bozkırda ilerlemeye başladı. Artin efendi, onlara elini sallayacak
gibi oldu ama eli güçten düşerek aşağıya indi.” S.132 “ Bitimsiz düzlükte
nakışlı yastık kılıfları, oya işi tülbentler, göz nuru masa örtüleri, işlemeli
başörtüler, bozkırda kocaman kelebekler gibi sahipsiz uçuşuyor… Arkadan gelen
köylüler, sürgünlerin eşyalarını alabilmek için birbirleriyle kavga ediyor.”
S.150 “ “ İbadeti hatırlatan çanlar, eritilip savaş sanayiinde kullanılmak
üzere yükleniyor.” S.158-159 “ Sonunda yüzbaşı namluyu kondüktör Kirkor’un
ağzından çekti.” S164 “ Burada hiçbir şey bitmeyecek. Hep geri dönecek. Şurada
eli işgal bayraklı ağlayan herifi görüyor musun? Ekşici Osman Ağa… Dadyanlar’ın
toprağına el koydu, biri on üç, diğeri on dört iki kızlarını kapatma aldı.
Ailenin diğer fertlerini ise öldürdü “ s.182
4.
Tabi
ki, yazarın kişisel takdiridir ve saygı duyarım ama… Yasak aşkıyla kaçan, namus derdinden kovalayan,
namus derdinden kaçan, namus derdinden mahkûm olan, ekmek peşinde yurt arayan
yolcuların… bir imparatorluğun yıkılışından yeni bir devletin kuruluşuna ve
umuda tutunma savaşına ray döşeyen, kan döşeyen, silah çeken, askerlerin… bu
uğurda malını ve canını verenlerin… malı ve canı talep edilenlerin… trenin
düzeninden sorumlu adı Safa, adı Sandor, adı Artin, adı Kirkor, adı Niko, adı
her dil ve dinden olan kondüktörlerin… kısacası vatanı burada olanların,
vatanının, canının ve ekmeğinin peşinde olanların, emperyalist emellerin ve
çanak yalayıcılarının sopasında ezilenlerin, adı
konulmamış bir tutsaklıkta, akıp geçenlerin hatırasına hapsolanların kardeşliğinden hiç bahsedilmiyor.
Bu
da ödülü veren Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu
Bertrand Buchwalter’in “Notre-Dame de
Sion’un 163 yıldan beri, iki kültür arasında bir buluşma ve diyalog kavşağı ile
iki ülke ve toplum arasında muhteşem bir yakınlaşma aracı olduğu ve olmaya
devam ettiği…” görüşü ile örtüşmüyor.
“Gerçek bir belalının içindeki şiddet
dışarıya yansımaz, aniden patlayıverir. Kıyıcılığın düzeyi etrafın dehşetle
donmasına yol açar.” S.68 “ Biz sevdalıyız Bedriye. Seni ağabeyime
vermelerinden önce de sevdalıydık. “ s.99“ “ Adamlar hep akşamın içinde yitip
gitmek istercesine susuyor, kadınlarsa kaybolmalarını engellemek için çekinerek
ceketlerinden tutuyor.” S.115 “ Namus çöküverdiğinde, hava zerreleri daha bir
yoğunlaştığında, namus özündeki taşkınlığı öne sürdüğünde ortalığı saygılı bir
sessizlik kaplar. “ s.94 “ Sorularla dolu sessizlik geceyi, daha da yoğun bir
geceyi talep eder. “ 121 “ Hınç tutkuyu zehirler. Aralarından arsız bir bitki
gibi boy atıvermesini ilginç buluyorum. “ s.239 “ Sadık elleri tetikte duruyor.
‘ Durma’ diyorum… Hedefini bulmayan azim, hiçlikten ibarettir. “s.265
Bedriye’nin attığı her adım… geçmişten kesinkes uzaklaşmaya adanmış,
belirsizliğe yeni bir yazgıya doğru bir yürüyüş…” s.322
-0-
Zaman lekeleri, çok katmanlı… Bellek
ve zaman arasında gelip giderken, farklılıkları, savaşın ve göçün etkilerini, kadın-erkek
ilişkilerinde konuşulmayan ama genel kabul görmüş etmenleri, bunların bir vagon
tarafından anlatılmasını bunlara örnek olarak gösterebiliriz.
Oldukça
emek verilmiş bu romanı önerir, karşıt görüşleri dinlemeyi ve öğrenmeyi sabırsızlıkla beklerken… kalın kitapla, tasasız ve sağlıkla…
11.11.2019 mehmetealtin,
-----------------------------------------------------------
Yapı Kredi Yayınları, 1.
Baskı, Şubat 2018