Bildiğimiz Dünyanın Sonu, Erlend Loe
172 / CLXXIX
Çeviri:
Dilek Başak Carelius
05 Nisan 2016 tarihinde, Doppler
romanı ile tanıştırdığım Norveç edebiyatının en çok okunan yazarlarından biri, Erlend
Loe’nin Bildiğimiz Dünyanın Sonu adlı yeni romanı, öncülü Doppler’in devamı…
yani roman kaldığı yerden devam etmekte…
Aslında ultrason görüntüleme tekniğinin bir türü olan
DOPPLER yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanan tıbbi bir görüntüleme yöntemi…
DOPPLER etkisi ise adını ünlü bilim insanı ve
matematikçi Christian Andreas Doppler'den alan, kısaca dalga özelliği
gösteren herhangi bir fiziksel varlığın frekans ve dalga boyunun
hareketli bir gözlemci tarafından farklı zaman veya konumlarda farklı
algılanması olayıdır.
Romanın ana teması, Marx’ın “İnsanın Kendine Yabancılaşması”
kavramında gizlenen DOPPLER etkisi altındaki insanın, çözümlenmesidir ki;
İnsan, doğadan
koparak kültürel-toplumsal alanda kendine ikinci bir doğa kurmak anlamında,
doğaya yabancılaşır. Bu insan oluşu açıklayan niteliğiyle olumlu karşılanan
yabancılaşmadır, zorunlu bir süreç olarak anlaşılır. İkinci yabancılaşma ise,
bizzat kapitalist pazarın ve kapitalist toplumsal sistemin yarattığı
yabancılaşmadır. Bunun sonucu olarak insan kendi doğasına yabancılaşır. Böylece insan kendine,
kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşır. Kapitalist
pazarın bir unsuru olarak işleyen çarklardan biri haline gelir.
|
·
“Sistem… ‘tüketmek için para kazanmayı bekleme,
kredi verelim’ derken... İnsanlar da kredi gereği ekstra ödediklerinden memnun…
çünkü başka türlüsü dışlanmak anlamına gelir ki, bu istenmez, tatsız ve hatta
tehlikeli.” S.71 “ Üzerine sıvı dökülürse bozulan yemek masasının önünden
geçti. Birileri böyle bir mobilya yapıyor, birileri de bunun iyi bir fikir
olduğunu düşünüp alıyor! “ s.81 “
Yıllarca arkasında
duramayacağı gerekçelerle hareket etmişti… Sazan gibi. Boşluk ve eşya
biriktirmişti. Oysa…
·
“ Kızılderililerin ‘potlaç’ adını verdikleri bir
ritüeli vardı. İnsanlar eşyalara bağlanmamalıydı. Eşyalarını veriyor, kalanını
yakıyorlardı… Misyonerler bundan hazzetmiyordu. Bunun ‘ insanın canla başla
çalışıp, olduğunca biriktirip, sonra da bunları canla başla savunulması
gereğini söyleyen Hristiyan tasarruf anlayışı ile alay etmek olduğunu
savunuyorlardı.’” S.139
İşte
böyle ve böylece bir önceki romanda, kendi doğasına dönmeye çalışan Doppler’i
nasıl bir anda ormanda, orman
dediği yer Fatih Ormanları gibi şehrin hem içinde hem dışında bir yerde, kararlı ne istediğini bilen biri olarak
bıraktıysak… bu romanda ise ani bir kararla
evine dönmeye karar veren, şaşkın ne istediğini bilmeyen bir Doppler var
karşımızda.
Ancak
süreç aleyhine işlemiş… kendisinden haber alınamayan üç yılın ardından, eşi hayatına
bir başkasını almıştır. Doppler
romanında, aynasının arkasındaki sırda kendini arayan Doppler, Bildiğimiz
Dünya’nın Sonunda kendini yine bildiğimiz dünyanın aynasında görmek, sistemin
zincirinin bir halkası olmaya devam etmek mi istemektedir? Kısmen yabancılaştığı
kapitalist düzene ve kaybettiği aidiyete geri mi dönmek istemektedir?
·
"Doppler bunu anlayamıyordu. O yabancı değildi ki. Kendi evine bu
rahatsız edici, yabancılaştırıcı duyguyu hissetmeden yaklaşabilmeliydi."
s. 10 “ Ailelerdeki sinyal miktarı acayip fazla Bongo, çok fazla. Milyonlarca
bilgi parçasını saniyede işlemden geçirmen gerek genel durumu değerlendirmek
için. ” S.27 “ Ayrıntılar gözden geçirildiğinde yalan söylemek
hiç zor değil.” S.86
Doppler,
iki arada bir derededir. Ne yardan ne serden vazgeçmektedir. Ormanda
geçirdiği günlerini avarelik olarak tanımlayan kahramanımız, eski günlere geri
dönmek istemektedir ama…
·
“… bir yanda sessizlik, diğer yanda hiçlik, ortada
ise yaşam. Buna olağanüstü durum demeyeceksek neye diyeceğiz? Normalde, ormanda
birkaç yıl geçirdikten sonra hiçbir şey olmamış gibi eve dönemezdi ama karısı
Solveig’in dengesinin bozulması onun radara takılmasını engelledi.” S.55 “
Evde, aile içinde ne yapılır, ailenin sistemine ve sinyallere nasıl uyum
sağlanır unutmuştu…” s.57 “ Doppler, bir
yengeç gibi yeni kabuğuna yerleşene kadar herkese yem olabilirdi.” S.63
Bildiğimiz Dünyanın Sonu’nun sonunda… Doppler, yeniden kapitalist pazarın bir unsuru
olarak işleyen çarklardan biri haline gelir. Öyle ki, toplumu terk eden Doppler,
bir porno yıldızı olarak toplum tarafından terk edilir.
·
“ Porno hayatı Doppler’in daha önce hiç bilmediği
yalnız bir boşluğu da beraberinde getirdi… ‘Bu sanayinin tamamı için sorun’
dedi, Александар. Gerçek duyguları işin içine katmadan büyük paraların
kazanıldığı başka meslek guruplarında da aynı eğilimler görülüyor’ dedi.
Emlakçılar ve reklamcılar asırlardır yalnızlık, boşluk ve sinir bozukluğundan muzdaripler
(Not: mustaripler.)” S.199
Norveç’te yaşayan Dilek Başak
Carelius tarafından doğrudan Norveççe’den çevrilen romanda, izleyen cümledeki
gibi, cümle yapılarında sorun olsa da çevirmenin her iki dili kullanma donanım
ve becerisiyle başarılı bir iş çıkarılmış.
“ Ailelerdeki sinyal miktarı acayip
fazla Bongo, çok fazla. Milyonlarca bilgi parçasını saniyede işlemden geçirmen
gerek genel durumu değerlendirmek için. ” S.27
Kalın kitapla, tasasız ve
sağlıkla… yeni yılda da…
30.12.2018 mehmetealtin, https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
-----------------------------------------------
Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, Haziran 2018