Kayıp Yüz, Elçin
Poyrazlar
Günümüzde sıradanlaşan gerek aile içindeki, gerekse
de aile dışındaki çocuk istismarları, bunu insanlık dışı bir biçimde iş
edinenler, onların kötülüklerini besleyen kurumlar ve hepsinin üzerinde mafya…
daha da kötüsü bunların arasındaki ilişkileri düzenleyen, ilişkilere yasal
kılıf hazırlayan kamu görevlileri ile kurgulanmış polisiye romanlar, siyasi ve
evrensel türler haline geldi. Elçin Poyrazlar’ın bu romanı da bunun
örneklerinden bir tanesi.
Kayıp Yüz adlı romanın bana göre en önemli özelliği, 2023 Kasım ayında ülke gündeminde yer tutan, Meclis Kürsüleri’nde dillendirilen bir savın, tam da bir yıl önce, 2022 Kasım ayında, Elçin Poyrazlar tarafından cam küreye bakan bir kâhin gibi kurgulanarak kaleme alınması.
Bu romanı özel kılan bir diğer unsur da yazarın, -zemini sağlam, kolonları kaygan ilk romanı, “Gazetecinin Ölümü”ne göre,- zemininin de kolonlarının da oldukça sağlam olması.
***
Romanın kahramanı, saçları kısa, kaşları çatık,
uzun boylu, her zaman siyah ceket, siyah tişört, siyah kot ve bot giyen, bakıldıkça
güzelleşen komiser Suat Zamir: Erkek
egemen bir toplumda, üstelik bir polis teşkilatında onunla başa çıkamayan, ama
ona tutkun ikincil karakter Selim’e göre diğer kadınlardan farklıdır. Beraberliklerinde
onu eksiksiz bir erkek gibi hissettiren seksi bir kadın olduğu kadar, sürekli
değişen, kabına sığmayan, sivri diliyle onu sokan, erkeksi bir dişidir. Öyle
ki, Selim onu tanıdığını zannettiği her anda, onun hangisi olduğunu bilemiyor; Suat’ın
yüzü kayboluyor, Suat’la birlikteliğini yüzüne, gözüne bulaştıran Selim de onun
kaybolan yüzünde kayboluyordu.
Romanı;
1)
Suat Zamir’in, amiri,
-Tilki değil, Tiki de değil- Tikli Kadir’e alaysı bir dille sorduğu “Devlet ve polise sızmış fuhuş çetesini
çökerten kahraman bir polis olarak, karşılığında soruşturmanın uzandığı suç
odaklarına dokunmayacağım. Hem kendimin hem de başkalarının kariyerini
kurtarırken Teşkilat’ın da imajını koruyacağım. Öyle mi? Bu mudur Polis
Akademisi’nde bana öğretilen, Teşkilat’ta bana emredilen?” sözleriyle
sisteme karşı bir başkaldırı,
2)
Onun kiminle ne
zaman ve hangi koşullarda sevişeceğine dair teşkilatın aldığı kararların
sonucunda; yerleştirildiği pis ve karanlık ofisinde, bir yanda iğreti meslektaşlarıyla
adeta dalga geçerken, bir yandan da savaş baltasını çıkarmış feminist bir
başkaldırı,
olarak
da okuyabilirsiniz.
Suat
Zamir ile beraber, kurgunun akışına uygun bölüm aralarına özel dizilimle yerleştirilen
sayfalardaki replikleriyle ikinci bir anlatıcı olan, yaşlanma, güzelliğin
kaybı, giderek beğenilmeme kaygıları içindeki Oya Camcı, öykünün gizemini elinde tutan ve öyküye yön veren önemli
bir kişidir. Oya Camcı, replikleriyle Teşkilat’ı da, okuyucuyu da nefes nefese
bırakmakta ve meraklandırmakta oldukça beceriklidir.
***
Komiser
Suat, Şeyma adlı bir genç kızın bir
apartmanın bahçesinde ölü bulunması üzerine başladığı soruşturma sırasında Şeyma
ile yakın arkadaşı Luna’nın
istismara uğradıklarını anlar. Şeyma’nın kısacık ömrünün yarısı esirgeme
yurtlarında geçmiştir. Luna ile adlarına kiralanan dairedeki karşı komşuları Ayhan Hanım onların durumlarının ve
yaşantılarındaki farklılığın ayırdındadır. Ayhan Hanım’ın kızı, on dört yaşında
durakta otobüs beklerken siyah lüks bir arabanın çarpmasıyla ölmüş; Ayhan
Hanım, Şeyma ve Luna’yı kızları gibi benimsemiş ve onlara elinden geldiği kadar
koruyucu annelik yapmaktadır. O güne kadar ne Şeyma, ne Luna, ne de Ayhan Hanım,
Teşkilat’ı güvenilmez buldukları ve onların üniformalarından bile korktukları
için durumları ile ilgili suç duyurusunda bulunmazlar. Ayhan Hanım kızının
ölümünden sorumlu olan sürücünün yüzünün ve izinin, belgelerin altında
kaybolmasından Teşkilat’ı sorumlu tutmaktadır.
Bütün
bu duyumlar sonucunda Suat Zamir savaş baltasını kınından çıkarır. Başkaldırı,
Suat ve Beren ikilisini aynı anda tetikler.
***
Suat Zamir’in sadık ve dürüst yardımcısı, ufak tefek, atkuyruğu dalgalı saçlarıyla, kahverengi gözlerinin altında her an gülümseyecek gibi dolgun dudaklı Beren, hayatının farklı alanlarını - iş, ev, yol, tatil, ablası ve diğerleri - kutularına ayırmış, not defterlerini de ona göre ayarlamıştı. Küçükçekmece’de ablasının dostu yaşlı bir kadının evini kiralamıştı; yaşlı kadın onun sürekli ders çalıştığını sanıyor, polis olduğunu bilmiyordu.
Beren, polisliğin sandığı kadar idealist bir meslek
olmadığını; kişisel hedeflerin, kirli ilişkiler, rütbe hırsları, ayak
kaydırmalarla kamu güvenliğinin önüne geçtiğini ne zaman anlayacak? Göreceğiz…
Yoksa içindeki şefkati inatla koruyacak, kurtardığı birkaç kurban, bulduğu
birkaç suçlu ve Hukuk Kitapları arasında kaybolmuş yamuk yüzlü bir adaletin
arada sırada doğruyu göstermesiyle yetinecek midir? Olabilir… O da Suat gibi
başka bir iş yapamayacağından emin olduğu, gidecek yeri olmadığı için, hayatın
ona sunduğu ufacık bir halkanın içine sığdığı için mi Teşkilat’ta kalacaktı?
Bilinmez.
***
İlk
edindikleri somut bilgilere göre Kredi Yurtlar’da çalışan Nihan Kızılca suçlulardan birisidir. Kızların istismarında zincirin
son halkasındaki yönetici, Nihan Kızılca’nın
telefonunda “Şef” olarak kayıtlıdır. Şefin yüzü kayıp, Suat ve Beren kayıp
yüzün peşindedir.
Asayiş Şube’den Ahlak ve Fuhuş Masası’nda görevli
Başkomiser Nezahat[1]
Eryılmaz, adının anlamını utandırırcasına, nam-ı diğer Kara Nezo, lakabını karanlık ilişkilerinden almıştı.
Kara gözlerindeki parlak ışıklarda ne şefkat ne de görev aşkı belirtisi vardı.
Güneydoğu’da Terörle Mücadele Bölümü’nde görev yapmış, “kadın düşmanı bir
kadındı.” Polisliğin, hatta insanlığın en çarpık halinin somut bir kanıtı
gibiydi. Suat bir dava peşindeyken Kara Nezo’nun elinden çocuk sayılabilecek
bir kızı alabilmek için ona silah çekmişti ve bu nedenle aralarında süregelen
derin bir düşmanlık vardı.
***
Öykü sekiz kadının egemenliğinde biçimlenir. Şeyma’yı
çocuk istismarcılarının öldürdüğü kesindir. Şeyma’yı kim öldürmüş, ölüm emrini
kim vermiştir? Kamu görevlilerinin bu işteki edilgen ve/veya etkin rolü nedir?
Öyküdeki ikincil karakterlerden Tikli Kadir, Başkomiser Selim ile Engin ve Eren
Can öyküyü kişilik ve eylemleri ile nerelere savurur, varın okuyun siz karar
verin.
Bakalım, Elçin Poyrazlar’ın 2022 Kasım ayında gördüğü, çocuk
istismarının hangi boyutlara tırmandığını anlatan öyküsünün, bir gerçek olayla 2023
yılında ülke gündemine düşmesi, Tikli Kadir’in “Her suçluyu hapse atamazsın. Hele tepedekileri hiç atamazsın.” sözlerinde
mi saklı? Görelim… Yeraltı dünyasının ve siyasetin ikiyüzlü kayıp ve kirli
yüzleri, Hades’in miğferinde mi saklı? Nerelere sığınıp, hangi maskelerle
dolaşıyor, hangilerini çıkarıp, hangilerini takıyorlar bilelim.
Kalın tasasız, sağlıklı ve her zamanki gibi kitapla…
02.02.2024 mehmetealtin, 936-41 / CCXXV
https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
-----------------------------------------------------------
Doğan Kitap 2. Baskı, Aralık 2022