5 Şubat 2022 Cumartesi

 


Sessizliğe Hayranlık, Abdulrazak Gurnah, 2 / CCV

Çeviri: Müge Günay

 

Farklı ‘kişilikleri’ arasında iç barışı sağlayamayan bir mülteci kalıcı bir sürgündür, sürekli kökünden sökülmüş bir kişidir. Marx ve Oyuncak Bebek, Maryam Madjidi”

-o-

Bu kitaba özel olarak, kurallarımı bozacağım ve sonda söyleyeceklerimi başa alacağım. Nedenine gelince 249 sayfalık romanı okumakta da toparlamakta da oldukça zorluk çektim. Bunun nedeni ağır ve ağdalı bir orijinal yazımdan, romanın içeriğinden kopmamak adına, bu dile ayak uydurmak zorunda kalan çeviriden ve/veya çevirmen de olabilir. Ancak her durumda, benim bir çevirmenden beklediğim: “Kahraman liderler ayrım gözetmeksizin muhayyileleri dolduruyordu.” yerine “Kahraman liderler ayrım gözetmeksizin hayalleri dolduruyordu.” veya “… süslüyordu.” tümcesidir. Olduğunca günümüz Türkçesi’nde bir çeviridir. Muhayyile, sözcüğü benim bile sözcük dağarcığımdan çıkmışken yeni nesil nereden bilsin? “ … Geleceğimizi tasavvur etmenin vakti geldiğinde bu istismara maruz kalanların…” yerine “geleceğimizi düşünmenin vakti geldiğinde bu sömürüyle karşılaşanların…” demek kitabı daha anlaşılır ve okunur kılmaz mı? dedikten sonra…

Sıra, bu kitabı “ okumayı tasavvur etmenin vakti geldiğine göre “kitabın konusuna, ruhuna ve yazarın vatandaşı kendisi kadar meşhur: Queen müzik gurubunun, Rock Tanrısı ilan edilmiş, Zanzibar doğumlu solisti, Freddie Mercury’nin(11)Bohemian Rhapsody”’ plağını, koyun pikaba ve başlayın okumaya…

Kalın sağlıkla, her zamanki gibi kitapla…

-0-

Okuyacağım kitaplar arasında Son Hediye romanı ile ilk defa yerini alan Abdulrazak Gurnah’ın; "Ödülü, kültürler ve kıtalar arasındaki ‘Batı Afrika ile Doğu Hindistan arasındaki’ körfezde sömürgeciliğin etkilerine ve mültecilerin kaderine nüfuz etmesinden dolayı alan yazar…  Romanlarında basmakalıp betimlemelerden uzak durarak okura, dünyanın diğer yerlerindeki pek çok kişinin aşina olmadığı, çok kültürlü Doğu Afrika’yı açıyor” gerekçesiyle 2021 Nobel Edebiyat Ödülünü alınca, hemen kitabına sarıldım. Sarıldım ama Son Hediye romanının Sessizliğe Hayranlık romanından sonra okunması gerektiğini öğrenince, bu romanını aldım, okuyarak kendisiyle tanıştım.  Tanıştım ama Abdulrazak Gurnah, ne yazık ki hem benim tanışmamdan hem de Nobel’i aldıktan kısa bir süre sonra vefat etti.

 

1948’de Zanzibar’da(1) doğan, romanlarına konu olan sömürgeciliği ve post kolonyal dönemin hemen tamamını, ülkesi Zanzibar’da yaşayan yazar, 1964’teki ayaklanma sırasında Tanganika ile birleşip Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti’nin özerk bir bölgesi olan ülkesindeki acımasız hesaplaşma, kanlı ve yüz kızartıcı paylaşım savaşlarına tanık olur. 1968’e kadar ülkesinde kalan Gurnah o sene İngiltere’ye yerleşir.

 

Zanzibar’ı ve Doğu Afrika’yı odağında devamlı tutan, İngiltere’de kolonyal dönem konusunda uzmanlaşan; başta Doğu Afrika olmak üzere, Karayip ve Hindistan edebiyatının sömürgecilikten nasıl etkilendiğini araştıran Gurnah; yeni bir ülkeye, değişik bir dile alışma, kök salma çabalarını, günümüzde göçün evrensel ikilemini… Kronolojik ve doğrusal bir öykü sunmayı reddederek, sömürgeciliğin egemen olduğu toplum ve bireylerdeki yansımaları, aidiyet bunalımını, akademik kalıplar içinde, gelenek, görenek, mitler ve kutsalın satırlarında inceleyip, anlatırken… sınıf çatışmalarının neden/sonuç ilişkilerinden, kendi deyimi ile klişe ve genellemelerin körlüğünden uzak duruyor, kaçınıyor, safını sisler gerisinde egemenden yana koyuyor ve ne yazık ki, elden kayıp gidiyor. Zenzibar’ın kültürel, ekonomik varsıllığının sömürülüşünü, koşutunda halkın yabancılaşmasını, sonrasında yıkımını, umut ve çaresizlik yüklü göçü, aynı siyasi ortamdan beslenen, yakın coğrafyadan yazar, Amin Maalouf’un da yaptığı gibi kolonyalistleri ve egemen sınıfı karşısına almadan; Onlar yaptı, biz yararlandık. Ama şunları da yapmasalardı iyi olacaktı. Bu arada biz de aşırıya kaçtık.” diyerek bütün politikacıların yaptığı gibi eveleyip, geveleyip “Artık sessiz kalmayan insanların nankörce eleştirilerinden usanıp, bu azılı sürüyü kendi yıkımlarıyla baş başa bırakan kolonyalistler gittiler.” S.58 gibi birkaç kere okunması gerekli tümceler, örneklemeler, göndermeler kurarak, mizah ve ironi katarak anlatıyor.  

-0-

Bu kitapta da Gurnah, kendisi gibi göçmen, yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan ve göçtüğü yere yeterince uyamayan insanların, yeni yerleştikleri toplumla ilişkisini ve anayurtlarına yabancılaşmalarını işlemektedir. 1996’da yayınlanan, Sessizliğe Hayranlık adlı bu romanında anlatıcının adını öğrenemiyoruz. Kimliksiz, özgüveni zayıf, kendinden nefret eden,  hayatı üzerinde hiçbir hükmü olmayan, boynu bükük bir simge olan anlatıcı, geride bıraktığı akrabaları ve sosyal çevresi için kaybedilmiş, yabancılaşmış, yabancılaştırılmış, birisidir… Öyle ki, Büyük Britanya’da yaşayıp herkesin kendisine ait bir aile doktoru olmasını akrabalarına alaycı bir dille şöyle anlatıyor: “Bunları daha az şanslı olan akrabalarım öğrensin diye anlatıyorum. Aile onuru adına zırvalayanlar için. Bu insanlara kişinin kendine ait bir doktorunun olması olanaksız bir hayal gibi gelebilir. Başka insanların kırık tarihlerinden toplanan ganimetlere bakarsanız, kendi doktorunuza sahip olmak gibi küçük bir konforu çok görmezsiniz.” S.16-17 Ama bunu öyle alaycı bir dille anlatıyor ki; sömürgeciliği övüyor mu, dövüyor mu, cam küreye bakmak zorunda kalıyorsunuz. Elindeki sopayla “miş gibi” vuruyor, ses çıkmıyor. Başka bir örnek: “John Smith’i seven, kabilesinin savaş planlarını İngilizlere ifşa eden, Rebecca olarak vaftiz edilen Pocahontas,(2)  Büyük Britanya’da soylu bir acibe gibi ağırlandı… ‘anıtı dikili’ Kent’te Gravesend’de… rutubetli, bataksı, lağım ‘gibi bir coğrafyada’ öldü. Gelgelelim bundan yakındığını aktaran olmamıştır. S.19

 

Anlatıcının özgüven eksikliğini: bir Britanyalı doktorun kendisine – “ Afro-Karayiplilerin kalpleri çürük olur.” demesi üzerine; “ Afro-Karayipli olmadığımı Hint Okyanusu çocuğu, Müslüman, Sünni ve Vahabi olduğumu…” da söylemeden ‘doktorun’ cehaletiyle içinden alay ederek… neyse ki, AIDS’ten bahsetmedi. ‘Halbuki’  maymunlarla ilişki kurmaktan kendimizi alamadığımız için bizim orası hastalığın ana merkezidir. Söylesem yeniden bir sürü test isteyeceği için buna katlanamazdım. Zaten biz Afro-Karayipleri değil, zencileri, Habeşleri, Abidleri,(3) bongo-bongoları, siyahım ve gurur duyuyorumcuları, açlık, zorbalık, hastalık şehvet ve tarih kurbanlarını kastetti.” tümcelerinde, arkadan dolanarak,  alaycı bir dille saklayan… ve bunu, Batı’nın satirik öngörü olarak alkışladığı dil, Gurnah’ın dilidir.  Kitapta, Anlatıcı, sanki kendisiyle Büyük Britanya arasında bir anlaşma varmış gibi Britanyalı olmaya çabalamasını hisseder, nereden geldiğini unuttuğunu düşünürsünüz sonra da sessizliğin içinden bir yerden çıkar gelir, geldiğinde de artık bunun pek bir önemi yoktur.

-0-

1964 isyanından sonra sahte bir Kenya pasaportu ile Büyük Britanya’ya kaçan Anlatıcı, bir yıl gizlice bir yurt odasında kalır. Daha sonra öğretmen olmak üzere eğitimine devam eder ve tam bir kaçak göçmen yaşamı sürer ve terk edilmişliğin habisliği altında ezilirken hayatına Emma girer. Ancak Emma’nın hamile olmasıyla, sevgilisini alıp götüren, aklına Emma’nın annesini getiren ve hayatımı tehdit eden bir yabancı gibi kızı Amelia, Anlatıcının hayatını alt üst eder.

 

Anlatıcının bilinçli unutkanlığı, beraber yaşadığı ve kızları Amelia doğduktan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının algısında ailesi ve ülkesi için de geçerlidir. Nitekim onlarla ilgili anlattıkları ve uydurdukları; hayat arkadaşı Emma’ya ailesinin daha az dar görüşlü olduğunu göstermek, ülkesindeki hayatlarını soylu ve derli topluymuş gibi sunmak için olsa da çoğunlukla Emma’nın Anlatıcının ailesine karşı gösterdiği olumlu veya olumsuz ilginin altında kalmamak içindir ve giderek kendi de bunların doğru olduğuna inanmaya başlar. Anlatıcı, kişiliği ve anlattıklarıyla Akdeniz’in güneyi, Atlantik’in doğusunda kalan bütün dünyayı temsil ettiğinden derli toplu ilişkileri ve trajik hataları anlatan hikâyeler uydurur ve tarihi yeniden yazmaya ve giderek daha kolay uydurmaya başlar. Ancak, Emma’nın ilgisi giderek ve tamamen azalır ve dışa dönük ilgisini hissettirmeye başlar. Artık, kendisini küçümseye başladığından kuşkulandığı bir kadınla aynı yatakta kendisini yiyip bitirerek vakit geçirmektedir.

-0-

Anlatıcının, Zanzibar’daki ailesi köylüdür. Dedesi çocuklarının okula gitme isteklerini, “-size tarlada ihtiyacım var.” diyecek kadar yoksul ve kızlarına da “- okula erkeklerle pis işler karıştırmak için mi gitmek istiyorsunuz?” diyecek kadar tutucudur. Buna rağmen okumaya şehre gelen Anlatıcının babası, baba bir kardeşiyle yaşayan, annemle evlenir. Dindar bir alçakgönüllülüğün, incelikli göstergesi altında, özellikle sömürgecilere karşı ve ardılı dönemde zenginleşen Anlatıcının dayısının mali desteği üzerlerindedir. Öğretmen babası okuldan eve gide gele giderek yabancılaşır. Bu koşullar altında bir de halasının evlerine gelip dilenme ziyaretlerini öğrendiğinde; anneme acınası bir dille bir dilencinin abisine nasıl dokunabildiğini sorabilen babası, acı bir öfkeyle dünyadan ve aileden kopar. Özgüvenden uzak mahcup babasının artan ıstırabı ve yalnızlığı annesinin de babasına olan sevgisini zaten azaltmıştır, hatta bitirmiştir.  

 

Öte yandan, ayaklanma sürecinde dışarıda uygun adım yürüyen bir avuç gürültücünün dış güçleri defedeceklerini düşünmeleri yerine olanların ardında ne yattığını görmek gerektiğini söyleyecek kadar bilinçli olan babası, Gana, Nijerya, Somali, Kongo, Senegal, Mali, Tanganika, Uganda gibi yerlerdeki ayaklanmaları bilecek kadar siyasi olgunluğa sahiptir. Buradaki devrimci liderler Kwame Nkrumah(4), Ahmed Sekou Toure(5), Patrice Lumumba(6),Jomo Kenyatta(7) gibi kahraman liderler, ülkede hayalleri doldurmaktadır.

 

200 yüz yıl önce Ummanlıların kendilerini lort ilan ettiği Zanzibar’da işlerini yürütmeleri için Hintli bankerler getirilmiş,(1) lortlar, mülklerini geri istediklerinde, kreditörlerin avukatları her şeye el koymuş durumdayken, İngilizler de kanunlara uyulmasını teminata almak için buraya gelmiştir. Sömürgeciler, ülkeyi terk edene kadar Araplar, Afrikalılar, Hintliler, Komorlar birlikte yaşamaktadır.  Geleceklerini tasarlamanın herkesin çıkarına olacak bir uzlaşma ile sağlanabileceğine inanıp aralarında çeşitli uzlaşı metinleri hazırlarlar. Yeni bayrak ve ulusal marş da yaratılacaktır ama bu ikisi de mucizevi bir şekilde Londra’da bir ofisten gelir daha bayrağa alışmadan, ulusal marşı ezberlemeden isyan çıkar. Etnik ve siyasi hesaplaşmalar başlar. Yeni hükümet kendini sosyalist safta konumlandırmış, ülkeden sürülen ve kaçanların yerine yerleştirilen, birkaç yüz teknisyenin ve teknokratın yoldaşça yardımını kabul etmiştir. D. Alman ve Kübalılar güvenlik güçlerini, Çinliler hastaneleri devralmış, Çekler ve D. Almanlar ortaokullarda öğretmenlik yapmakta, ama hiç biri yerel, Svahili(8) dilini, Arapça, Guceratça(9) hatta İngilizce, bile bilmemektedir.

-0-

Anlatıcı için ülkeyi yasadışı yollardan terk edenlerin affedildiği ve geri dönmelerinde bir sakınca olmadığı günler gelmiştir. Emma ve 17 yaşındaki kızı Amelia’yı geride bırakarak küçük adasına döner. Bir gurbetçi olarak kaldığı ülkede yaşadığı değişim, başkalaşım ile bir gurbetçi olarak geldiği ülkenin yaşadığı değişimi ve başkalaşımın farkına varır.

Annesinin, daha sonra evlendiği, kendisine daima uzak duran, kız kardeşi ve erkek kardeşi doğduktan sonra tavırları çocuklaşan, zengin ve başarılı işadamı, babasının kuzeni, Haşim’i tanımakta, ortak yaşamlarını anımsamaktadır. Babasının evi terk etmesinden sonra dedesi, yakınları ne diyorsa olur demekten başka seçeneği olmayan annesini, Haşim’e verip başlık parası yerine borcunu sildirir. Haşim, Vahabi olmakla beraber Allah’ın süsüz kelamını seven Ehl-i Sünnet takipçisi muvahidlerindendir, yani Tanrı’nın birliğine inanır, ancak fanatik değildir. İyi bir insandır. Nitekim zamanında, Anlatıcının Britanya’ya gitmesini sağlayan da odur. Dönem, devrim sonrasının acımasızlığını… her zulmün, her sahipsizliğin üzerine laflayabilir geveze bir çağın pervasız vurdumduymazlığını… işlerin daha düzenliymiş gibi görünen bir şekilde yürütüldüğüne ilişkin yanılsamaları, yansıtan bir dönemdir. Zamanında yaşadığı ve geri dönmeyi tasarladığı bu harap şehrin yıkıntıları arasında dolaşırken, kendini, hayatının sığınmacısı gibi hissetmek Anlatıcıyı üzmüş ve vaktiyle bildiği şeylerin, zihninde yıllarca başka türlü yaşadığı yerlerin bu dönüşümü, ona, geçmişinden kovulmak gibi gelir. Onu üzen yalnızca kirlenmiş sahiller değildir. Annesinin, “ onu bunca sene unutabildiğime göre onun da beni unutmayı öğrenmesi gerekir.” dediği andaki güçsüzlüğüdür. Ülkesinde geride bıraktıklarının asla anlamayacakları, onlardan tamamen farklı ‘sessiz’ bir insan olarak kendine artık ülkesinde yer olmadığını düşündüğü anda yeniden İngiltere yolu gözükür. Artık evi olmayan bu yerden, evi olamayan bir yere dönmek istemektedir.

Döndüğünde tamamen kimliksiz ve aidiyet duygusu olmayan birine dönüşür. Irkçı sömürgeci ile liberal sömürgeci arasındaki fark: liberalin anavatana dönerken renkli sevgilisini bir fazlalık olarak görerek terk etmesi kadar simgesel bir şekilde Emma, çoktan kararını vermiştir ve sessizce çekip gider. Arkasından Amelia da babasını bırakır. Hissettiği düş kırıklığına uğramış bir aşktır. Yaşamı boyunca seçtiği yol, “iki adada bir okyanusta kalmış” korkularından kaynaklı eylem sessizliğidir.



05 Şubat 2022 mehmetealtin,

https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/

-----------------------------------------------------------

İletişim Yayınları, 4. Baskı 2021

DİP NOTLAR:

1)    Zanzibar, Şiraz'dan gelen İranlı göçmenler tarafından kurulmuştur. Adı "zencilerin sahili" anlamındaki Farsça "zangi bar"dan gelir. 1503 - 1698 yılları arasında Portekiz hâkimiyetinde kalan ada, 1698 yılında Umman Sultanlığı denetimine geçmiştir.

 

1840 yılında, Umman Sultanı Seyid Said bin Sultan El-Busaid sultanlığının başkentini Umman'daki Maskat'tan, adadaki Stone Town şehrine taşımıştır. Ada sultanlığı, 1890 - 1963 yılları arasında Birleşik Krallık tarafından atanan vezirler ve valiler tarafından yönetilerek yarı sömürgeleşmiştir. İngiliz sömürge dönemi 1961 yılına kadar sürdü. 1961 yılında ise, Kenya'da olduğundan farklı olarak bölge daha barışçıl bir şekilde bağımsızlığını elde etti.

 

Zanzibar, 1963 yılında, üzerindeki Arap boyunduruğunu atarak Zengibar Devrimi'ne imza attı. 10 Aralık 1963 tarihinde bağımsızlık verilen ada, sultan yönetiminde anayasal krallık haline gelmiştir. Kısa süren bu dönemden sonra 12 Ocak 1964'te yönetim devrilmiş, 26 Nisan 1964 tarihinde Zanzibar ile Tanganika birleştirilerek, bugünkü Tanzanya adını aldı. Zanzibar ise özerk bölge olarak bir parçası olduğu Tanzanya'ya bağlandı. Tek partili sosyalist rejim kuruldu ve Doğu Bloğu güçleri olan Çin, Doğu Almanya ve SSCB tarafından desteklendi. Ancak bu süreç içinde rüşvet ve siyasi bozukluklar hızla artmaya başladı.

 

Sosyalist rejim süresince, köylülere yapılan baskılar nedeniyle tarımsal yeterlilik ve üretim düştü. Öyle ki, başta geçimlik çiftçilerle dolu olan ülke, bu yanlış siyaset yüzünden kıtlığa sürüklendi. 1970'lerin sonunda bu durum daha da kötüye gitti. Bu süreçten sonra Tanzanya, Çin'den yardım almaya başladı.

2)    Bir Kızılderili kabilesi olan Algonkinlerin Şefi Wahunsenacawh (Powhatan)'ın kızıdır. Asıl adı Matoaka'dır. Pocahontas ise 'şımartılmış' anlamına gelen bir lakaptır. 1612 yılında, Pocahontas 17 yaşındayken, köle ve işçi arayışı içinde olan İngilizler ‘in tuzağına düştü. https://tr.wikipedia.org/wiki/Pocahontas

3)    Âhiret saadetinin ibadetle kazanılacağına inanarak kendisini ibadete veren samimi dindarlar. TDV İslam Ansklopedisi

4)    Kwame Nkrumah, (asıl adı Francis Nwia Kofi Kwame Nkrumah[1]) (d. 21 Eylül 1909 – ö. 27 Nisan 1972), Ganalı siyasetçi. Nkrumah,  ülkesi Gana'nın kurucusu ve ilk devlet başkanı olarak bu makama gelmiştir. Nkrumah, Afrika'nın sömürgecilik karşıtı ve 20. yüzyılın en etkili Pan-Afrikacı liderlerinden biri olmuştur. https://tr.wikipedia.org/wiki/Kwame_Nkrumah

5)    Ahmed Sékou Touré (ya da Ahmed Seku Ture) (d. 9 Ocak 1922, FaranahGine - ö. 26 Mart 1984, Gineli siyasetçi. Touré,  kıtasında bulunan Gine'nin ilk devlet başkanı olarak 1958 ile 1984 yılları arasında devlet başkanlığı makamında bulunmuştur. Gana devlet başkanı Kwame Nkrumah'la birlikte Afrika'nın siyasi birliğine yönelik bir dış politika izledi. https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_S%C3%A9kou_Tour%C3%A9

6)    Patrice Émery Lumumba (doğum adı Élias Okit'Asombo) (d. 2 Temmuz 1925 - 17 Ocak 1961), Kongolu siyasetçi. Lumumba, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı olarak 1960 yılında başbakanlık makamına gelmiştir. 17 Ocak 1961’de arkadaşları Maurice Mpolo ve Joseph Okito ile beraber aynı gün kurşuna dizildi. https://tr.wikipedia.org/wiki/Patrice_Lumumba

7)    Jomo Kenyatta (d. 20 Eylül 1889[1]- ö. 22 Ağustos 1978), Kenyalı siyasetçi. Kenyatta, Kenya'nın 1963 ile 1964 yılları arasında ilk başbakanı, 1964 ile de 1978 yılları arasında ilk devlet başkanı olarak görev yapmıştır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Jomo_Kenyatta

8)    Svahili veya asıl adıyla Kiswahili, Doğu Afrika'da kullanılan bir dildir. TanzanyaKenyaUganda ve Afrika Birliği'nde resmî dil olan Svahili, günümüzde yaklaşık 80 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Svahili

9)    Gucaratça, Gujarātī; Gucaratça, Hindistan'ın Gucerat bölgesinde ağırlıklı olarak Gucaratlar tarafından konuşulan bir Hint-Aryan dilidir. https://tr.wikipedia.org/wiki/Gucerat%C3%A7a

 

Gucerat, Hindistan'ı oluşturan eyaletlerden biridir. Güneyde ve batıda Umman Denizi, kuzeybatıda Pakistan, kuzeyde Racastan, doğuda Madhya Pradesh, güneydoğuda da Maharashtra eyaletleriyle çevrilidir. Yönetim merkezi, en büyük kenti ve eski merkezi Ahmedabad yakınlarındaki Gandhinagar'dır. 

10) Seyyid Ali bin Hamud Al-Busaid (7 Haziran 1884 - 20 Aralık 1918; 1902'den 1911'e kadar sekizinci Zanzibar Sultanıydı. 

11) Queen müzik gurubunun, Rock Tanrısı ilan edilmiş, Zanzibar doğumlu solisti, Freddie Mercury’nin, Parsi kökenli olduğunu gizlemiş, soy kütüğünden nadiren bahsetmiştir. Çoğu kaynakta Hint kökenli olduğu söylense de İran’a Müslümanlık geldiğinde Hindistan’a göç eden Zerdüştlerin soyundan gelmektedir. Pek çok arkadaşı, ‘Mercury'nin etnik kökeninden utandığını, uzun yıllar Hint göçmenlere karşı şiddet ve ırkçı isyan hareketlerine sahne olmuş bir ülkede ırkçı bir tepkiden korktuğunu…’ açıklamıştır. https://tr.wikipedia.org/wiki/Freddie_Mercury