Düğümlere
Üfleyen Kadınlar, Ece Temelkuran, 129-XXXXIV
------------------------------------------------------------------------------------------------------
“İnsanların
yüzlerindeki izlerle ilgili soru sormazsanız nezaket gösterdiğinizi değil,
yüzlerini görmediğinizi düşünürler.” s.339
Ece
Temelkuran, bu romanında kendi deyişiyle, “birbirini yoklayarak ilerleyen,
içine sığındıkları bu hikâyeden başka gidecek yerleri olmayan” dört kadının;
1. Feleğin
çemberinden geçmiş, deneyimli, iş bitirici ve her türlü zorluğa direnerek
ayakta kalmayı başaran Madam Lilla.
2. Arap
Baharı’nı başlatan Tunus’taki başkaldırıya, Yasemin Devrimine katılan, sıra
dışılığından ötürü toplum, aile ve sevgilisi tarafından örselenmiş buruk devrimci ve dansöz Amira.
3. Kahire’deki
Tahrir meydanının isyan ile eşanlamlı duruma gelmesini sağlayan eylemcilerden,
yaşadığı yıldırım aşkının ürünü olan bebeğini başka bir ülkede bir bakıcıya
veren akademisyen Maryam.
4. Çeşitli
İslam ülkelerinde yetişmiş bireysel bağımsızlıklarını ve özgürlüklerini
önemseyen, toplumsal olaylara etkin katılan eleştirel tavırlı anlatıcı-yazarın,
yolculuğunu
anlatmaktadır.
Yazar,
bu yapıtında bir yandan Arap Baharı’nın romanın geçtiği coğrafyada yarattığı
sosyo-ekonomik devinimleri anlatırken, bir yandan da yörenin insanlarını,
kentlerini, doğasını, içten ve eleştirel sevgiyle betimlemekte, çölün gizemi,
insan kişiliğine yansıması, “mavi yüzlü”
Tuaregler ve Amazin kadınları gibi fon ve aktörlerle de romanına sinema tadında
lezzetler kazandırmaktadır.
Romanda
boyun eğdirilmiş, sevgiye ve her şeye muhtaç duruma getirilmiş, sevilmeyen,
sevilmedikleri için kendilerini sevmeyi öğrenemeyen kadın imgesi, her sayfada
hissedilmektedir. Kadınların gönlünü kıran, toplumsal yaşama katılımını ve
bireyleşmesini zorlaştıranlarsa erkeklerdir; erkeklerin yarattığı ve
süreklileştirdiği erkek egemen yapı, yaşam tarzı ve zihniyettir.
·
“Bazen hayatınıza geri kabul edilebilmek için yapabileceğiniz hiçbir şey
kalmaz… Küçücük bir hata bütün hayatınızı silip atar. … size gülerler. … sizden
bahsedilir ve gülünür. Başlarını çevirirler. … Artık sizi sevmek yasaklanmış
gibidir.Bir kaç dost sırf üstlerine düşen görevi icra etmenin sıkıntısıyla ‘
Bizim için çok önemliydiniz’ der, …Gözden düşenler, yelkenliler gibidir, bahtları da bir rüzgara
bağlıdır… esmedi mi esmez yıllarca. ”s.73-74
Buna
karşı pes etmemek gerektiği bilincinde başta Madam Lilla ve çetesi :-) “Düğümlere Üfleyen Kadınlar” “büyücü”
kadınları, temel malzeme olarak da kadınların tükenmez ve büyüleyici gücünü ise
şöyle tasvir etmekte aşağıdaki satırlara yansıyan;
·
“Bir
tanrıça, kendini asla başkalarının terazisinde tartmaz!” s.363
·
“Tanrıça
dünyaya ne yapmak için geldiyse onu yapar. Tanrıça, kaderine teslim olmaz,
kaderini seçer.” S.387
·
“O
zamana kadar bir tanrıçanın altı temel özelliğini aklınızda tutmalısınız. Bir:
Asla yapmadığınız bir şey için özür dilemeyin. İki: Kendinizi gereğinden fazla
açıklamaya çalışmayın. Üç: Asla başarılarınızı hafife almayın. Dört: Hiçbir
zaman lafa ‘ Yanlış düşünüyor olabilirim ama…’ diye başlamayın. Beş:
İstemediğiniz sorulara asla cevap vermeyin. Altı: Hayır demekten kaçınmayın.
Yedinci kural ise… bu kuralı kendiniz koyacaksınız. Bu her tanrıçanın
hakkıdır.” s.350-351
ve
yazarın deyişiyle, “roman kahramanı olmayı en çok hak eden insan olan”, romanın
kişilikli, bilinçli figürü Madam Lilla, der ki;
·
“Hayat
bizim nefesimizdedir.” s.124
·
“Kadınlar
“içine aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir âlemde” yaşarlar. Erkeklerse
sürekli o dünyayı “hırpalar, yıkar.” Kadınlarsa, erkeklerin yıktığını yeniden
kurarlar; “erkekleri de üfleyerek var ederler. Bir erkek, bir kadının nefesi kadardır.”s.126
“Düğümlere
üfleyen kadınların şerrinden sakının!” Düğümlere üfleyen kadınlar, büyücü
kadınlardır; olmazı olur kılma yeteneği taşıyan kadınlardır. Dolayısıyla bu
yeteneklerinden dolayı onlardan sakınmak gerekir.
·
“hepinizin bir parça dünyalarından atılmış
olması gerek… O kadar sığışmaya çalıştığınız, korktuğunuz… ülkenizin… sizden
korktuğunu kabul etmeniz için… üçünüzün de bunu değiştiremeyeceğinizi anlamanız
için yıllar geçecek… durdu. Besmele getirdi ve bir dua okudu. “ Felak suresi…
Neffâsâti fi’l-u’gad… Sure ‘ Düğümlere üfleyen kadınların şerrinden sakının’
diye buyurur… Nefesimle kurduğum dünyayı yıkan adamı bulmaya giderken yanımda
duracaksınız.” s.134
Yazar,
romanını köklü bir erkek eleştirisi olarak kurgulamakta erkeklerin
düzelebileceklerini söylerken bile adeta ‘
ama unutmayın ki’ demeyi unutmamaktadır.
·
“Gözyaşınızı
içmeyin hanımlar, acıyı öfkeye dönüştürmeyi bilmiyorsunuz.”…”Durmak yerleşmek,
bir kale inşa etmek demek.”…”Hayatı ciddiye alıyorsunuz, ama nasıl ciddiye
almanız gerektiğini de bilmiyorsunuz.”…” Şimdi sınırı geçtiğimize göre
kendinizi ölmüş sayabilir, artık böylece yaşayabilirsiniz.” S.169-170
·
“Sendeki sende kalacak. Kimse ile ilgili
değildi, kimse ile ilgili olmayacak. Aşk onunla ilgili değildi, olmayacak.
Yerine başkası gelecek, aşk hep sende olacak. Gelecek olana yer aç.” s.203
·
“Annemden
tiksindim, güçsüzlüğünden. Getirdiğim parayı görünce parlayan gözlerinden…
Babamdan tiksindim… ben şarkı söylerken, adamların yüzlerinde kazanacağımız
parayı hesaplamasından. Yüzlerce gelin gördüm hepsi esir düşmüş tilkiler
gibiydi. Kendilerini bir adam için öyle süsleyip püsleyen, manda gibi oturan…”
s.244-245
Sonuç
olarak derim ki ben; “Düğümlere Üfleyen Kadınlar” satırlarından taşan söz ve
sözcüklerle insanı sarıp sarmalıyor ve bir düş dünyasının içine atıyor. Büyücü
yazarın, büyülü romanını siz kadınlar, “kendi dininizde değil” çünkü “ üç
kitap da getiremez kötüleri insafa / o peygamberler sabır dilemeye gönderildi
iyi insanlara.” s.238. ama
kendi dünyanızda okuyun. Siz, erkekler siz de kendi dünyanızda okuyun
“Düğümlere üfleyen kadınların şerrinden sakının!”
“Artık
onların adları, eflatun vakti kuşları”. s.452
Everest
Yayınları, 7. Basım, Ağustos 2013
-0-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder