4 Mart 2014 Salı



Düğümlere Üfleyen Kadınlar, Ece Temelkuran, 129-XXXXIV
------------------------------------------------------------------------------------------------------
“İnsanların yüzlerindeki izlerle ilgili soru sormazsanız nezaket gösterdiğinizi değil, yüzlerini görmediğinizi düşünürler.” s.339
Ece Temelkuran, bu romanında kendi deyişiyle, “birbirini yoklayarak ilerleyen, içine sığındıkları bu hikâyeden başka gidecek yerleri olmayan” dört kadının;
1.       Feleğin çemberinden geçmiş, deneyimli, iş bitirici ve her türlü zorluğa direnerek ayakta kalmayı başaran Madam Lilla.
2.       Arap Baharı’nı başlatan Tunus’taki başkaldırıya, Yasemin Devrimine katılan, sıra dışılığından ötürü toplum, aile ve sevgilisi tarafından  örselenmiş buruk devrimci ve dansöz Amira.
3.       Kahire’deki Tahrir meydanının isyan ile eşanlamlı duruma gelmesini sağlayan eylemcilerden, yaşadığı yıldırım aşkının ürünü olan bebeğini başka bir ülkede bir bakıcıya veren akademisyen Maryam.
4.       Çeşitli İslam ülkelerinde yetişmiş bireysel bağımsızlıklarını ve özgürlüklerini önemseyen, toplumsal olaylara etkin katılan eleştirel tavırlı anlatıcı-yazarın,
yolculuğunu anlatmaktadır.
Yazar, bu yapıtında bir yandan Arap Baharı’nın romanın geçtiği coğrafyada yarattığı sosyo-ekonomik devinimleri anlatırken, bir yandan da yörenin insanlarını, kentlerini, doğasını, içten ve eleştirel sevgiyle betimlemekte, çölün gizemi, insan kişiliğine yansıması,  “mavi yüzlü” Tuaregler ve Amazin kadınları gibi fon ve aktörlerle de romanına sinema tadında lezzetler kazandırmaktadır.
Romanda boyun eğdirilmiş, sevgiye ve her şeye muhtaç duruma getirilmiş, sevilmeyen, sevilmedikleri için kendilerini sevmeyi öğrenemeyen kadın imgesi, her sayfada hissedilmektedir. Kadınların gönlünü kıran, toplumsal yaşama katılımını ve bireyleşmesini zorlaştıranlarsa erkeklerdir; erkeklerin yarattığı ve süreklileştirdiği erkek egemen yapı, yaşam tarzı ve zihniyettir.

·          “Bazen hayatınıza geri kabul edilebilmek için yapabileceğiniz hiçbir şey kalmaz… Küçücük bir hata bütün hayatınızı silip atar. … size gülerler. … sizden bahsedilir ve gülünür. Başlarını çevirirler. … Artık sizi sevmek yasaklanmış gibidir.Bir kaç dost sırf üstlerine düşen görevi icra etmenin sıkıntısıyla ‘ Bizim için çok önemliydiniz’ der, …Gözden düşenler,  yelkenliler gibidir, bahtları da bir rüzgara bağlıdır… esmedi mi esmez yıllarca. ”s.73-74

Buna karşı pes etmemek gerektiği bilincinde başta Madam Lilla ve çetesi :-) “Düğümlere Üfleyen Kadınlar” “büyücü” kadınları, temel malzeme olarak da kadınların tükenmez ve büyüleyici gücünü ise şöyle tasvir etmekte aşağıdaki satırlara yansıyan;
·          “Bir tanrıça, kendini asla başkalarının terazisinde tartmaz!” s.363
·          “Tanrıça dünyaya ne yapmak için geldiyse onu yapar. Tanrıça, kaderine teslim olmaz, kaderini seçer.” S.387
·          “O zamana kadar bir tanrıçanın altı temel özelliğini aklınızda tutmalısınız. Bir: Asla yapmadığınız bir şey için özür dilemeyin. İki: Kendinizi gereğinden fazla açıklamaya çalışmayın. Üç: Asla başarılarınızı hafife almayın. Dört: Hiçbir zaman lafa ‘ Yanlış düşünüyor olabilirim ama…’ diye başlamayın. Beş: İstemediğiniz sorulara asla cevap vermeyin. Altı: Hayır demekten kaçınmayın. Yedinci kural ise… bu kuralı kendiniz koyacaksınız. Bu her tanrıçanın hakkıdır.” s.350-351
ve yazarın deyişiyle, “roman kahramanı olmayı en çok hak eden insan olan”, romanın kişilikli, bilinçli figürü Madam Lilla, der ki;
·          “Hayat bizim nefesimizdedir.” s.124
·          “Kadınlar “içine aşklarını ve büyülerini üfledikleri bir âlemde” yaşarlar. Erkeklerse sürekli o dünyayı “hırpalar, yıkar.” Kadınlarsa, erkeklerin yıktığını yeniden kurarlar; “erkekleri de üfleyerek var ederler. Bir erkek, bir kadının nefesi kadardır.”s.126

“Düğümlere üfleyen kadınların şerrinden sakının!” Düğümlere üfleyen kadınlar, büyücü kadınlardır; olmazı olur kılma yeteneği taşıyan kadınlardır. Dolayısıyla bu yeteneklerinden dolayı onlardan sakınmak gerekir.

·          hepinizin bir parça dünyalarından atılmış olması gerek… O kadar sığışmaya çalıştığınız, korktuğunuz… ülkenizin… sizden korktuğunu kabul etmeniz için… üçünüzün de bunu değiştiremeyeceğinizi anlamanız için yıllar geçecek… durdu. Besmele getirdi ve bir dua okudu. “ Felak suresi… Neffâsâti fi’l-u’gad… Sure ‘ Düğümlere üfleyen kadınların şerrinden sakının’ diye buyurur… Nefesimle kurduğum dünyayı yıkan adamı bulmaya giderken yanımda duracaksınız.” s.134
Yazar, romanını köklü bir erkek eleştirisi olarak kurgulamakta erkeklerin düzelebileceklerini söylerken bile adeta ‘  ama unutmayın ki’ demeyi unutmamaktadır.
·          “Gözyaşınızı içmeyin hanımlar, acıyı öfkeye dönüştürmeyi bilmiyorsunuz.”…”Durmak yerleşmek, bir kale inşa etmek demek.”…”Hayatı ciddiye alıyorsunuz, ama nasıl ciddiye almanız gerektiğini de bilmiyorsunuz.”…” Şimdi sınırı geçtiğimize göre kendinizi ölmüş sayabilir, artık böylece yaşayabilirsiniz.” S.169-170
·           “Sendeki sende kalacak. Kimse ile ilgili değildi, kimse ile ilgili olmayacak. Aşk onunla ilgili değildi, olmayacak. Yerine başkası gelecek, aşk hep sende olacak. Gelecek olana yer aç.” s.203
·          “Annemden tiksindim, güçsüzlüğünden. Getirdiğim parayı görünce parlayan gözlerinden… Babamdan tiksindim… ben şarkı söylerken, adamların yüzlerinde kazanacağımız parayı hesaplamasından. Yüzlerce gelin gördüm hepsi esir düşmüş tilkiler gibiydi. Kendilerini bir adam için öyle süsleyip püsleyen, manda gibi oturan…” s.244-245
Sonuç olarak derim ki ben; “Düğümlere Üfleyen Kadınlar” satırlarından taşan söz ve sözcüklerle insanı sarıp sarmalıyor ve bir düş dünyasının içine atıyor. Büyücü yazarın, büyülü romanını siz kadınlar, “kendi dininizde değil” çünkü üç kitap da getiremez kötüleri insafa / o peygamberler sabır dilemeye gönderildi iyi insanlara.” s.238. ama kendi dünyanızda okuyun. Siz, erkekler siz de kendi dünyanızda okuyun “Düğümlere üfleyen kadınların şerrinden sakının!”
“Artık onların adları, eflatun vakti kuşları”. s.452    

Everest Yayınları, 7. Basım, Ağustos 2013

-0-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder