4 Mart 2014 Salı



Hırsızlar Sokağı, Mathıas Énard, 368 -XXXXVII
-----------------------------------------------------------------------------
Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara romanıyla ilk defa tanıştığım yazarın bu romanını okuyalı neredeyse altı ay olmuş.

Yıllarca Ortadoğu’da yaşamış, Arapça ve Farsça da bildiği için o coğrafyanın insanını ve kültürünü de iyi tanıyan yazar, bu olanaklarını da kullanarak Yasemin Devrimi, Arap Baharı v.b.g yörede dönen BOP kaldıraçlarının nirengi noktalarını çok iyi bildiği gibi bunları okuyucuya son derecede sade bir dille anlatabiliyor. 

 “ Körfez’den Okyanus’a kadar her İslam ülkesi geceleri bunun rüyasını örüyordu. Şeyh Nureddin’in bana anlattığına göre plan, serbest ve demokratik seçimlerle mümkün olduğu kadar çok oy kazanıp iktidarı ele geçirmek ve daha sonra içeriden y a s a m a n ı n, dışarıdan sokağın birleşen güçleriyle k u r u m l a r ı ve y a s a l a r ı İ s l a m’a  u y g u n  h a l e        g e t i r m e k t i.” S.33 
“…ekimdeki seçimler beklenildiği gibi iktidarı İslamcı En Nahda Partisi’nin ellerine teslim etmişti.” S.137
“İslamcılar bize ait olması gereken dinimizi bizden çalan yaşlı muhafazakârlar. Bize sundukları tek şey yasaklamalar ve baskı. Arap solu greve takılıp kalmış eski sendikacılardan ibaret. Peki beni kim temsil edecek ha?” s.143
Bununla beraber, kitabın konusu Arap Baharı değil, yazarın deyişiyle,  “Daha iyi bir gelecek hayali kuran gençlerle, artık hayal bile kurmayanlarla, İslamcılarla, Müslümanlarla, dilencilerle, fahişelerle, hırsızlarla ve çokça kitapla, son tahlilde, ateşle birlikte, karanlıklarla savaşmanın tek yolu olmayı sürdüren kitaplarla yolunuzun kesişeceği bir roman bu.”  

Yazar hem Arap Baharı’na mekân teşkil eden Kuzey Afrika’ya hem de krizlerle boğuşan Avrupa’ya da son derecede objektif yaklaşıp objektifinden tadına doyum olmaz kareler çekiyor. Nerede olursa olsun insanoğlunun mücadelesi sırasında karşısına çıkan toplumun değer yargılarını, bu yargılardan kişinin içselleştirdiklerini, aşkı, yoksulluğu, hastalık ve şiddeti renk ahenk yansıtıyor.

“ Judit… gözlerini benden kaçırıyordu…Şimdi benimle daha çok politikadan konuşuyordu; Avrupa’daki krizden, sıkıntılardan, işsizlikten, …, ırkçılıktan, gerilimlerden, hazırlanan ayaklanmadan…” s.209
“ve ben, … karanlığa sığınmayı tercih ediyordum. Judit kendini yaşadığı bölgede daha güvende hissediyordu. Bazen Arapça dersinden sonra beni o antik… restoranlardan birine götürmek için ısrar ediyordu.. Fenike restoranın sahibi… Suriye’de yaşanmakta olan iç savaşta, Türkiye’nin, Suudi Arabistan ve Katar’ın oynadığı bulanık rolden bahsetti.” S.223
“…madem El-Kaide kafirlerin gebertilmesine cevaz veriyor, ben de onları soymanın neden yasak olduğunu anlamıyorum… bu yaratıkların… bizim sokaklarımıza Allah tarafından gönderildiği hissine kapılıyor… elini sakin sakin sırt çantalarına daldırıyordu.” S.231
“ Barselona… tarihi belli olan ve sadece 24 saat için öngörülen genel gerev de bir garipti… eğer çalışmayı reddetmenin bir ağırlığı olacaksa, süresi ve eylemin devam edeceği tehdidi önemlidir… İspanya’da sendikalar iktidara karşı… sayılarla mücadele ediyorlar. Sendika yöneticileri grevi... istediklerini koparmalarına göre değil de, …katılım yüzdesine göre başarı… olarak görüyorlardı. Bu durumda grev hem sendikalar için – katılım %80 – hem de hükümet için – politikasından bir milim bile sapmayarak – başarılı olmuştu.” S.241
Roman üç mekânda geçiyor. Tanca, Algericas ve Barcelona. Kitabın ana karakteri,  17 yaşında, amcakızına vurgun Faslı bir delikanlı. Lakhdar, kitap okumayı, özellikle de polisiyeleri, seven bir genç. Yaşamındaki birçok badireyi de bu özelliği ile atlatmayı başarıyor. Tanca’ya turistik ziyaret için gelen, üniversitede Arapça öğrenimi almakta olan Judit ile hikâyeleri aslında bambaşka şekilde başlasa da Judit’in yaşamı bir belirsizlik dönemecinden geçerken Lakhdar’ın o zamana kadar hırsla ve inançla tutunduğu umutlarını belki de kendisini yok sayarak, çok daha fazla sayıda insanın yaşamını kurtarmak adına bırakması çok da tesadüf değil aslında…
Yazarın anlatımdaki dilin akıcılığı ve olaylara farklı bir açıdan bakışı ile birleştiğinde, okunmaya ve üzerinde düşünmeye layık bir kitap çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim.


Can Yayınları, 1.Basım, Nisan 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder