1 Aralık 2014 Pazartesi

Galiz Kahraman, İhsan Oktay Anar, 254-LIII
------------------------------------------------------------
Kitaplarını okurken, kullandığı dilden ve düşler ötesi kurgularından, bazen hakikat mi masal mı diye sorguladığım esrarlı ve efsunlu satırlarından her zaman keyif aldığım İhsan Oktay Anar’ın bu yeni kitabı, bu güne kadar yazdıklarından çok farklı. Farkı da yazarın, her zaman geçmişte yaşayan, geçmişte dolaşan kahramanlarıyla koşuşturan kaleminin, bu sefer bugünden çok uzak olmayan bir geçmişte ve coğrafyada, Kasımpaşa’da yaşayan, tanımı aşağıdaki satırlarda yazılı, ‘yigirmi tört ayar namussuz’ kahramanında saklı…
“…kucağa alınıp pışpışlanırken de Hazret’in sünnetli olduğu fark edilmişti… Efendimizin bila kusur pipisini gören hacı dedesi,… bebecğin istikbalde Allah dostu olacağını, Cenâb-ı Hakk’ın yolunda muazzam merhale kat edip yüksek bir mertebeye geleceğini müjdelemişti.” S.10
“O devirde Kasımpaşa’nın yer altı elitleri… edep erkân bilir, etiket sahibi, kibar ve görgülü şahıslardı.” S.15
“ Yunanlı hendeseciler de altın oranı yanlış hesaplamış olmalıydılar, öyle ki, oranın hakikî kıymetini bulmaları için Efendimizin mübarek suratına bakmaları yeterliydi. “ s.19
“… Uhud’dan Ridaniye’ye kadar yapılan bütün dinî harpleri biliyordu… ruhuna pek uygun olarak, askerî tarihi bilmesine rağmen sanat tarihinden epey habersizdi. “ s.90
“ Efendimizin ağırlığı elbette ki brüttü.” S.176
“ Efendimiz de gelmiş, geçmiş ve gelecek insanoğullarının… çan eğrisinin en ortasındaydı. Ressamların erişmek istediği güzellik, feylesofların aradığı hakikat, her teoremin tek ispatı, her nazariyenin yegâne deliliydi.” S.181
Okumanız için başka söze ne hacet?  
-------------------------------------

İletişim Yayınları, I. Baskı 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder