16 Mart 2016 Çarşamba

---------------------------------------------------------------------------------
İnsan, ana rahmine Kuzey Kutbu’ nda da düşebilir, Habeşistan’da da… Turku Abo, Finlandiya’da da düşebilir, Cabo Verde, Yeşil Burun Adaları’nda da… Karaağaç’ta düşerseniz Müslüman,  on kilometre batısında Marasia’da düşerseniz Hıristiyan olursunuz. Kudüs’te zar atmanız lazım, Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, seç beğen al… harita üzerinde sıkı bir hamleyle Budist de olabilirsiniz, Şintoist de… her dinde mezheplere gelince her ne kadar kalite kontrol var dense de babadan gelen tohumla anada döllenen yumurta ayrı kümeslerden gelirse yandı gülüm keten helva… deve misin, kuş musun? Bunların karıştığı ve kırıştırdığı çok kümes var ama herkes bilir de söylemez… ben söyleyeyim örneğin, bazen çekik sarı gözlü tohumla, siyah tavuk yumurtası da karışabilir. Özetle insan nerede ana rahmine düştüğüne göre değil, beyninin nitelikli ve/veya niteliksiz kıvrımlarından çıkanlarla elleri, gözleri, dili ile şekillenir yüreği ile güzelleşir. İşte budur benim bu kitap hakkında söyleyeceğim, bu coğrafyada bu günlerde… Bir de alttaki alıntıları okumanız dilerim, kitabı okumasanız bile bugünleri ve coğrafyayı daha da iyi anlamanız için de…


“ Tüm Kürt çocuklar gibi ben de jandarma polislerden korkuyordum…” s.29

Suriye’de egemen rejime göre
Arap ulusunun iki düşmanı vardı:
¡      Filistin’i alan ve en kısa sürede denize dökülmesi gereken Siyonistlerle,
¡      Bağdat Araplarının gücüne karşı çıkan Kürtler.
¡      Bedevi aşiretlerinden gelen devlet memurları, kendilerini Suriye’den ziyade Irak hükümetine daha yakın hissediyorlardı. S.149

“Bir atı pınara götürebilirsiniz ama su içmeye zorlayamazsınız!” S.150



-o-
“ Babam… Toprak sahibi olmanın, toprağımızı korumak için savaşmanın dünyaya gelmemizin tek nedeni olduğunu düşünüyordu. Bizi özel bir Hıristiyan okuluna gönderme fikri ise anneme aitti. Amûdé’de [1]… şehrin kontrolü Hıristiyanlardaydı çünkü siyasi ve ekonomik hayat her zaman paranın güdümündeydi.” S.30 “

“Kürtlerin kazancının büyük bir kısmı Hıristiyanlara, ‘tüccarlara’ gidip onların servetini büyütüyordu.”s.68 “Madem ki Allah Kuran’da bizden sonsuza kadar yaşayacakmışız gibi çalışmamızı, yarın ölecekmişiz gibi ibadet etmemizi istiyordu, o zaman onlardan öğrenecek çok şeyimiz vardı.” S.90 “Her Ermeni’nin bolluk zamanında zengin olmak için bir mesleği… kriz zamanlarında ayakta kalmak için başka bir mesleği vardı.

“1928’de çizilen sınırlarla… aşiretimizin toprakları ikiye bölündü. Yakın akrabalarımızı ve anılarımızın bir kısmı Türkiye’de kaldı.” s.47

“1937 yılında buğday hasadından mandacılara vergi vermeyi reddeden köyler ki biri dedemin köyü Tel Habaş Fransız Hava kuvvetleri tarafından bombalanmıştı.” S.40

 “Panarabizm… ‘babama’ ölümcül darbeyi onu sahip olduğu en kıymetli şeyden mahrum ederek … babasından ona miras kalan toprakları alarak indirdiler.

“Devlet toprak reformu adı altında toprakların büyük bir bölümüne el koydu. Çölün diğer ucundan gelen Araplar için kurulan yerler bölgesel kimliğimizin kangrenli yerleriydi. Yeni efendiler devletin kalkanına sahipti, tamamen silahsız olan Kürtlerden korkmaları için bir sebep yoktu. Yeni inşa edilen okullarda… çocuklar ebedi göreve sahip bölünmez bir ulus yaratmak için ölmeye hazır olduklarını boğazları yırtılırcasına haykırıyorlardı.” S.158
-o-
“Kürtçe bölgenin hiçbir okulunda öğretilmezdi. Gerçekte diğerleri gibi bir dil olmadığı söylenirdi. Kürtçe yazılmış bir okul kitabı da yoktu, yazılmış bir Küt edebiyatı da yoktu.” S.31

“Kuran’ın Arapçası, okul kitaplarımızdaki Arapça’dan farklı, okul kitaplarındaki Arapça da Mardinli lehçesinden farklıydı; Mardinli lehçesi de jandarma ve devlet memurlarının geldikleri bölgeye göre değişen lehçelerinden değişikti! Benim küçük Kürt aklım için bu içinden çıkılması imkânsız bir yapbozdan farksızdı.”s.32

“ İslam âlimlerimizin kendisini safkan Kürt ilan etmek için akıl yormalarına rağmen peygamberimiz Arap’tı… ne yazık ki, her şeye kadir Allah, dar fikirli bedevi topluluklarına kendini duyurmak için Kuran’ı Arapça indirmeye karar vermişti.” S.96

“Okulda Arapça, Fransızca, Ermenice ve hatta öyle bir dil olsa Marsça bile öğrenebilirdik ama Kürtçe asla…” s.109

“1958 yılında Türkiye… tüm akarsuların suyunu kesmeye karar vermişti. Suriye ve Mısır Birleşik Arap Cumhuriyeti adıyla birleşti… hemen sonra istihbarat… rejimin öğretmenleri adıyla tüm ilkokullara yerleşti.” S.35-36
-o-
“Kasım 1962’de sayım yapıldı… etkileri 1966’da anlaşıldı. Buna göre, sadece Amûdé’de  bir gün içinde 120.000 kişi Suriye vatandaşlarına ait sivil haklardan yoksun bırakıldılar. Mülkiyet hakları da ellerinden alındı.” S.45

 “1960 yılında Nasır Demokratik Kürdistan Partisi yöneticilerini tutuklatmıştı… her Kürt, Arap ülküsü için tehlikeliydi. İki üç yüz Kürt çocuğunun sinema yangınında ölmesi bu işi yoluna koyuyordu.”s.43
--------------------------------------- 
Alakarga Yayınları, I. Baskı, Aralık 2015




[1] Türkiye’de Kemaliye olarak tanımlanan, Kızıltepe-Nusaybin karayolu üzerindeki Yenice’nin karşında, Türkiye sınırına 3 km. yakın  Suriye kasabası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder