---------------------------------------------------------------------------------
İnsan, ana
rahmine Kuzey Kutbu’ nda da düşebilir, Habeşistan’da da… Turku Abo, Finlandiya’da
da düşebilir, Cabo Verde, Yeşil Burun Adaları’nda da… Karaağaç’ta düşerseniz
Müslüman, on kilometre batısında
Marasia’da düşerseniz Hıristiyan olursunuz. Kudüs’te zar atmanız lazım, Yahudi,
Hıristiyan, Müslüman, seç beğen al… harita üzerinde sıkı bir hamleyle Budist de
olabilirsiniz, Şintoist de… her dinde mezheplere gelince her ne kadar kalite
kontrol var dense de babadan gelen tohumla anada döllenen yumurta ayrı
kümeslerden gelirse yandı gülüm keten helva… deve misin, kuş musun? Bunların
karıştığı ve kırıştırdığı çok kümes var ama herkes bilir de söylemez… ben
söyleyeyim örneğin, bazen çekik sarı gözlü tohumla, siyah tavuk yumurtası da
karışabilir. Özetle insan nerede ana rahmine düştüğüne göre değil, beyninin
nitelikli ve/veya niteliksiz kıvrımlarından çıkanlarla elleri, gözleri, dili
ile şekillenir yüreği ile güzelleşir. İşte budur benim bu kitap hakkında
söyleyeceğim, bu coğrafyada bu günlerde… Bir de alttaki alıntıları okumanız
dilerim, kitabı okumasanız bile bugünleri ve coğrafyayı daha da iyi anlamanız
için de…
“
Tüm Kürt çocuklar gibi ben de jandarma polislerden korkuyordum…” s.29
Suriye’de
egemen rejime göre
Arap
ulusunun iki düşmanı vardı:
¡ Filistin’i alan ve en kısa sürede
denize dökülmesi gereken Siyonistlerle,
¡ Bağdat Araplarının gücüne karşı
çıkan Kürtler.
¡ Bedevi aşiretlerinden gelen
devlet memurları, kendilerini Suriye’den ziyade Irak hükümetine daha yakın
hissediyorlardı. S.149
“Bir
atı pınara götürebilirsiniz ama su içmeye zorlayamazsınız!” S.150
|
-o-
“ Babam… Toprak sahibi olmanın, toprağımızı korumak
için savaşmanın dünyaya gelmemizin tek nedeni olduğunu düşünüyordu. Bizi özel
bir Hıristiyan okuluna gönderme fikri ise anneme aitti. Amûdé’de [1]… şehrin
kontrolü Hıristiyanlardaydı çünkü siyasi ve ekonomik hayat her zaman paranın
güdümündeydi.” S.30 “
“Kürtlerin kazancının büyük bir kısmı
Hıristiyanlara, ‘tüccarlara’ gidip onların servetini büyütüyordu.”s.68 “Madem
ki Allah Kuran’da bizden sonsuza kadar yaşayacakmışız gibi çalışmamızı, yarın
ölecekmişiz gibi ibadet etmemizi istiyordu, o zaman onlardan öğrenecek çok
şeyimiz vardı.” S.90 “Her Ermeni’nin bolluk zamanında zengin olmak için bir
mesleği… kriz zamanlarında ayakta kalmak için başka bir mesleği vardı.
“1928’de çizilen sınırlarla… aşiretimizin toprakları
ikiye bölündü. Yakın akrabalarımızı ve anılarımızın bir kısmı Türkiye’de
kaldı.” s.47
“1937 yılında buğday hasadından mandacılara vergi
vermeyi reddeden köyler ki biri dedemin köyü Tel Habaş Fransız Hava kuvvetleri
tarafından bombalanmıştı.” S.40
“Panarabizm…
‘babama’ ölümcül darbeyi onu sahip olduğu en kıymetli şeyden mahrum ederek …
babasından ona miras kalan toprakları alarak indirdiler.
“Devlet toprak reformu adı altında toprakların büyük
bir bölümüne el koydu. Çölün diğer ucundan gelen Araplar için kurulan yerler
bölgesel kimliğimizin kangrenli yerleriydi. Yeni efendiler devletin kalkanına
sahipti, tamamen silahsız olan Kürtlerden korkmaları için bir sebep yoktu. Yeni
inşa edilen okullarda… çocuklar ebedi göreve sahip bölünmez bir ulus yaratmak
için ölmeye hazır olduklarını boğazları yırtılırcasına haykırıyorlardı.” S.158
-o-
“Kürtçe bölgenin hiçbir okulunda öğretilmezdi.
Gerçekte diğerleri gibi bir dil olmadığı söylenirdi. Kürtçe yazılmış bir okul
kitabı da yoktu, yazılmış bir Küt edebiyatı da yoktu.” S.31
“Kuran’ın Arapçası, okul kitaplarımızdaki Arapça’dan
farklı, okul kitaplarındaki Arapça da Mardinli lehçesinden farklıydı; Mardinli
lehçesi de jandarma ve devlet memurlarının geldikleri bölgeye göre değişen
lehçelerinden değişikti! Benim küçük Kürt aklım için bu içinden çıkılması
imkânsız bir yapbozdan farksızdı.”s.32
“ İslam âlimlerimizin kendisini safkan Kürt ilan
etmek için akıl yormalarına rağmen peygamberimiz Arap’tı… ne yazık ki, her şeye
kadir Allah, dar fikirli bedevi topluluklarına kendini duyurmak için Kuran’ı
Arapça indirmeye karar vermişti.” S.96
“Okulda Arapça, Fransızca, Ermenice ve hatta öyle
bir dil olsa Marsça bile öğrenebilirdik ama Kürtçe asla…” s.109
“1958 yılında Türkiye… tüm akarsuların suyunu
kesmeye karar vermişti. Suriye ve Mısır Birleşik Arap Cumhuriyeti adıyla
birleşti… hemen sonra istihbarat… rejimin öğretmenleri adıyla tüm ilkokullara
yerleşti.” S.35-36
-o-
“Kasım 1962’de sayım yapıldı… etkileri 1966’da
anlaşıldı. Buna göre, sadece Amûdé’de bir gün içinde 120.000 kişi Suriye
vatandaşlarına ait sivil haklardan yoksun bırakıldılar. Mülkiyet hakları da
ellerinden alındı.” S.45
“1960 yılında
Nasır Demokratik Kürdistan Partisi yöneticilerini tutuklatmıştı… her Kürt, Arap
ülküsü için tehlikeliydi. İki üç yüz Kürt çocuğunun sinema yangınında ölmesi bu
işi yoluna koyuyordu.”s.43
---------------------------------------
Alakarga Yayınları, I. Baskı, Aralık 2015
[1] Türkiye’de Kemaliye olarak
tanımlanan, Kızıltepe-Nusaybin karayolu üzerindeki Yenice’nin karşında, Türkiye
sınırına 3 km .
yakın Suriye kasabası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder