2 Ekim 2016 Pazar


Harvard  Meydanı,  André Aciman,  34/CXX
----------------------------------------------------------------------------------
Yabancı bir ülkede, aynı coğrafyada yaşamış, aynı dilden konuşmuş, aynı tatları tatmış ve aynı kokuları almış kısacası türdeş, iki yabancının dostluğunu, yabancının yabancı olalı görmediği gizli zulmü,  büyük olasılıkla yazarın hayatının önemli bir bölümünü anlatan, “öndeyiş”, “son deyiş” gibi romanı izah edici ve bana göre gereksiz bölümlerine… kitabın ana fikriyle çelişen, Amerikan toplumunun yoksul ve aydın yüzünü unutup, Amerikan toplumuyla ilgili bazı genellemeler ve bazı bağnaz ulusçuluk kokan satırlarına (*) rağmen okunabilir bir roman.
Romanda anlatıcı
·         “Onlar gibi olmak istemezdim, çünkü bir parçam onlar gibi olmayı beceremezdi, ama bilirdim ki öteki parçamın hayatta en çok istediği şey, tek kumaştan kesilmişçesine onlardan biri olmaktı.” S.19 “ Mısır’daki çocukluk günlerimden kalan Arapçamla…” s.38 “ Anladım ki ben de Kalaş’tan farklı değilim. Tıpkı onun, Araplar’ın arasında bir Berberî, Fransızlar arasında bir Arap, kend içindeyse bir hiç olması gibi ben de Araplar’ın arasında bir Yahudi, yabancıların arasında bir Mısırlı, şimdi de WASP’ların Beyaz Anglosakson Protestanlar’ın arasında sanki bir uzaylıdım; hokey ya da polo takımı seçmelerine katılan budala bir temizlik görevlisi gibi.” S.80 “ … o, yiyecek bulmaya kararlı bir avcı, bense ürürünün olgunlaşmasını bekleyen bir toplayıcıydım.”s.81 “ Hangi tarafa ait olduğumu, Lowel Yurdu’na mı yoksa Kalaş’ın bulunduğu yere mi bilemiyordum… ben her ikisine de itim, bu da aslında hiçbirine ait değilim demek oluyordu…” s.142 “ Kalaş, yalnız geçen yaz aylarımda sanki vahada karşılaşmış olduğum yol arkadaşı konumundan, sırtımdan atmamın olanaksız olduğu bir yüke dönüşmüştü.” S.184 “Kimdim ben? Aynı anda kaç maskeyi geçirebilirdim yüzüme?” s.190 “ Arkadaş mısınız?... Sayılır… Kalaş, benim Harvard’da geçirdiğim yıllar boyunca tanıdığım en değerli insan olmasına karşın, arkadaşın mı diye sorulduğunda neden sayılır demiştim.” S.215 “ Bunu ben yapmıştım. Başka biri değil. Hayatımda hiç bu kadar aşağılık bu kadar yerin dibine geçmiş hissetmemiştim kendimi… Ölüm döşeğindeki kişi arayıp da birkaç dakikalığına uğramasını istediği her seferinde, o arkadaş, o hastanın moralini yüksek tutmak bahanesiyle, zavallının kaygılarını önemsemezmiş gibi davranırdı. ‘Yarın uğramaya çalışırım.’ ‘Yarın hiç olmayabilir benim için,’ ‘İşte yine başladın. Sen hepimizi gömeceksin gör bak.” S.217
Romanın kahramanı Kalaş :
·         “Kalaş’ın… her hecesinden zehir, intikam ve kezzap fışkırıyordu.” S.25 “ (*) Amerikalı kadınlar büyük paralarla döşenmiş, ama ışıkları kapalı malikânelere benziyorlar… doğmuyorlar üretiliyorlar… aynı şekilde düşünür, konuşur ve düzüşürler.” S.28 “ Ne olduğumu ve neler hissettiğimi yüzümden okuyabilirsin benim. Ben bir insanım- anladın mı bunu?”s.35 “Cafe Algiers’deki yeri hiç değişmezdi… yalnız görülmek için değil… gelenden gidenden de haberdar olmak içindi de.” S36 “… bir yeteneği daha vardı. Yüzleri unutmamakla kalmaz, onlardan yola çıkıp kişilik çözümlemeleri de yapardı.” S.43 “ Bütün öfkesine karşı ve göçebe yaşamına karşın bu gezegenden biriydi o, bense buraya ait olduğumdan asla emin değildim.”s.45 “ Kalaş’ı anlamıştım sonunda. Amerika’ya yönelik bütün suçlamalarına karşın, olur da Amerika ondan önce ondan önce pes ederse diye… umutsuzca savaş veriyordu. “ s.141” Bir insan masanın başına doymak için oturmamalı. Yemek dediğin şey arkadaşlık için bir bahanedir yalnızca” s.155 “ Ölmek üzere olduğunun farkındayken başkalarına şölen hazırlayan adama benziyorum.” S.158
-------------------------------------- 

Yapı Kredi Yayınları, Haziran 2015, 1. Basım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder