10 Ekim 2016 Pazartesi



Cajambre Nehri, Armando Romero,  46/CXXI
----------------------------------------------------------------------------------
Bugünlerde, yapılan barış anlaşmasıyla iç savaşı sona erdirerek güncel medyada oldukça yer edinen Kolombiya yurttaşlarından Armando Romero, kitabını çok yıpratıcı ve gerçek bir el emeği isteyen piangua,[1] bir tür kabuklu deniz ürünü, toplayıcısı, öldürülen Ruperta adlı kadının ruhuna adamış.

Hikâyenin bir yüzü, emekçi yerli kadınların naif hayatı, egemen sınıfların maço kültürünün evrensel denge yasası ki, doğanın kendisine bağışladığı özelliklerin bedelini ödemek için şeytanın lanetlerini de yüklenmek zorunda kalan,  erkeklerin gözünden en üst seviyede şehvet uyandıran güzel ve genç, Ruperta’nın,  üzerinden anlatılırken…
·         “ Ruperta, tek başımıza olmak yerine bir gurup oluşturmak için organize olmamıza çalıştığından buralarda onu bizim dışımızda kimse sevmezdi.” S.93
·         “ Ruperta, kendini adam gibi hissetmeni sağlardı, erkek gibi demek istemiyorum, öyle hissetmeni sağlayan çok kadın var, bir insan gibi hissettirirdi diyorum” s.175
·         Zenciler[2] burada zenci doğdukları için zenci değil. Hayır; onları zenci yapan Cajambre. Bogotá’da yaşıyor olsalardı zenci olmazlardı. S.116
·          “ Zencilere göre nehirler canlı varlıklardır… bu taraflarda kimse ölmez. Herkesin ruhu, onlara göre gölgesi, buralarda dolaşır durur.” S.98
·         “ Ancak gölgelerin arafta kalmaması için odadaki aynaları ve yansıtıcı eşyaları siyah örtülerle kapatmak gerekirdi.” S.55
·         “ Ribiel ışık ve doğaüstü varlık karışımı sihirli bir yaratık… saf ışıktan oluşur… kuş gibi uçarak havada veya yılan gibi karada da yol alabilir.” S.74
diğer yüzü ise güç arzusu ve hırslarıyla,  makineleriyle, tamahkârlığıyla, kilisesiyle ve yabanıla karşı derin korkusuyla, kısacası kölelik ve sömürü düzeniyle mayalanmış erkek dünyası üzerinden ilkel ve en basit anlatımında kapitalizmin örnekleri sıralanıyor.

·          “Puerto Merizalde’nin büyük rahibi, Jiménez, askerlerin, kereste atelyesi sahiplerinin, ahşap şirketlerinin dostu, Tanrı’nın ve Kutsal Bakire’nin adamı, büyük ihtimalle Opus Dei’nin üyesi… isyanın kışkırtıcılarından birisiydi.” S.170
·         “Rahip, Jiménez’in dokunuşu o kadar mesafeliydi ki, zencilerin başında sık ve gür saçlar değil de dikenler var sanırdınız.” S.70
Kitabın, başlıca bilgi aracı dedikodu olan biz Türkler için, armağanı da aşağıdaki satırlarda gizli…
·         “Otacı Telefrino, (dünyanın her yerinde bu özneye bir sıfat ve isim koyabilirsiniz) gerçeğin yalan aracılığı ile gerçek haline geldiği, kurgunun en büyük sunağındaydı; dahası o bu önermeye havada takla attırma kapasitesine sahipti.” S.22
Zenci diye yazılan kısımları yerli diye okuyarak, okumanız için daha ne diyeyim?
-------------------------------------- 
Verita Kitap, Eylül 2015, 1. Basım



[2] Çevirmenin Kolombiya’da yukarıda anılan nehrin yöresinde oturan yerlileri, neden “zenci” olarak tanımladığını doğrusu anlayamadım. Kitabın aslında öyle olsa bile Türkçede bu yörede eskiden beri yaşayanlar yerli olarak tanımlanırlar. Ayrıca günümüzde, ayrımcı olduğu için  zenci kelimesinin kullanılmadığını çevirmenin bilmesi gerekir diye de düşünüyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder