8 Nisan 2015 Çarşamba

Dokuzuncu Haşmet, İbrahim Yıldırım,  263 - LXXV
-----------------------------------------------------------------------
Sizlere daha önce tanıttığım, beni çok etkileyen Madam Samatya… ve Diğer Şüpheliler kitabı ile tanıştığım İbrahim Yıldırım’ın bu kitabını beş duyuma yeniden ağır bir jimnastik yaptırarak aynı tada ulaşmak için alıp üç kulu-vallah bir elam okuyup kitaba sarıldıysam da bunda terlemedim bile ancak kültür fizik hareketlerinde kaldım. Çok mu şey bekledim acaba? Böylesine iyi bir yazardan doğmuş bir önceki kitaptan sonra her seferinde daha iyi bir hikâye kotarmasını beklemek çok mu haksızlık olur acaba? Bence İbrahim Yıldırım için imkân dışı olmasa gerek.
Neyse, İbrahim Yıldırım “Dokuzuncu Haşmet”te Gezi Parkı Direnişi’ne katıldığı iddiası ile yargılanan yaşlı bir şairin anlattıklarından yola çıkarak Türkiye’nin darbeler ve direnişler tarihini anlatıyor. Ancak Dokuzuncu Haşmet Gezi Parkı Direnişi’ni konu ediniyor görünse de
·         aslında onu vesile edip Türkiye’nin yakın tarihinden tartışma konuları çıkartan,
·         Bir anlamı olduğundan kendisi bile kuşkulanan bir insan, vardığı yeri, yani derisini anlatır mı, anlatabilir mi; zamirini-içyüzünü-çıplaklığını başkalarıyla eksiksiz paylaşabilir mi? s.90-91” kuşkusuyla yazılan bir “Otobiyografik roman s.99” .
Buna bağlı olarak, -“hangi acıyla çarpılırsa çarpılsın dokuz olan s.223”- Haşmet Alçıtepe’nin anlattıklarından Alçıtepe ailesinin üç kuşaktır süren bir direniş geleneği olduğunu, dedesi “Terakki Mehmet” ve babası Rüştü Alçıtepe gibi kendisinin de Türkiye’nin yakın tarihindeki 15-16 Haziran, Kanlı Pazar, 1 Mayıs 1977 gibi önemli olaylarda yer almış ve her defasında tutuklanan bir eylemci olduğunu öğreniyoruz.  “Demem şu hanımefendi: Ülkemin çeşitli dönemlerinde her türlü eziyete, patağa köteğe maruz kaldığımdan bedenim bu tür devletli saldırılara dayanmayı, sonrasında kendini onarmayı, yarasını sarmayı bihakkın öğrenmiştir. s.33”
Bu tutukluluklar Haşmet’e üç şiir kitabı yazmasını da sağlamıştır; “Gez, Göz, İsyan”, “Poésie Noire ya da Saklı El Feneri” ve “Tesbihat”.  “ Ancak, Haşmet Alçıtepe’nin şairliği ve şiirleri diğer önemli tartışma konusu olup, nitekim bundan doğan küskünlüğünü aşağıda bizlerle şu satırlarda paylaşıyor; “Herkes şiir yazar bu ülkede, ama kimse okumaz… s.97”  “… bazı aklıevveller, şiirlerime gönül gözüyle bakmak için hiçbir çaba sarf etmediler, beni hizipçilik yapmakla, hatta döneklikle suçlayıverdiler… bence insanın acısını, derdini bağıran bir şiir, - ister devrim aşkına ister Allah aşkına yazılsın- doğru şiirdir. S.211”
Sonuç olarak Dokuzuncu Haşmet dilinin derinliği, Türkçenin büyüteç altında ince ince işlendiği, bir satırından bir yudum hüzün alıp diğer satırından neşeyi avuçlayabileceğiniz okunası bir roman. Kalın gamsız, sağlık ve her daim kitapla… 
----------------------------------------------

Doğan Kitap, I.Baskı, Ocak 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder