Mahalledeki
AKP, Sevinç Doğan, 1122-97/CXC,
Parti İşleyişi,
Taban Mobilizasyonu ve Siyasal Yabancılaşma
Koç Üniversitesi
Sosyoloji Bölümünde doktora yapan, Sevinç Doğan, Yıldız Teknik Üniversitesi,
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde, AKP’nin yerel
örgütlenme dinamikleri üzerine Kağıthane, Sanayi Mahallesi üzerine yaptığı
yüksek lisans tezi, 2016 yılında ‘Mahalledeki AKP’ ismiyle kitaplaştı. Kitap,
Kasım 2017 yılında 72. Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü’ne layık görüldü. Kitabı
eleştirmek ve didiklemek ne haddimize deyip gelelim özetine;
Araştırmanın Amacı
Bilindiği gibi, insanların
sosyal bir varlık olarak hayatlarını toplum içinde devam ettirmeleri belli
amaçlar ve ihtiyaçlar içinde olup bunların gerçekleştirilmesi insanların ana
gayesidir. Bu ihtiyaçların giderilmesi sürecinde siyaset; yönetim sanatı da
sahnede yerini almış ve binlerce yıl yöneten ve yönetilen arasındaki
ilişkilerin düzenlenmesi ile yönetsel gücün elde tutulması davranışlarına yön
vermiştir.
Bu kitabın amacı
da tezini kavrayan hedef kitleyi bünyesinde barındıran… adını 1481’den 1512’ye
kadar çalışan kağıt değirmeninden alan… 93 harbi, yani 1877-78 Osmanlı-Rus
Savaşı sonrasında buraya yerleştirilen ilk yerleşimcileri Balkan ve Kafkas
göçmenlerinin geçmişinden bugüne İstanbul’daki Kâğıthane, Sanayi Mahallesi
üzerinden… Yörede yaşayanlar üzerinde serbest piyasa sisteminin tahribatına
rağmen AKP’nin soluklu iktidarının nedenlerini aramak… ve AKP’nin örgütlenme ve
işleyiş biçimi ile siyaset yapma koşullarını öğrenmektir.
Hedef Kitlesi
Yukarıda da
andığımız gibi serbest piyasa sisteminin tahribatına rağmen, solun
egemenliğindeki eski işçi mahallesinin… toplumsal tabanını oluşturan, geçmişte
yasallığı sorgulanır arsa alım satımlarına karışmış yerel güç odaklarına
mensup, geniş kitlelerle iletişim ve bağını kuran, yeni aktörlerin, parti
neferlerinin gözetim ve görevinde, muhafazakar-mezhepçi bir renkle, kentsel rant,
getirim değeri öne çıkan bir mahalleye evrilmesinin hikayesi de diyebiliriz.
Dolayısıyla, hedef kitleyi, partinin çıkarlarıyla tabanın çıkarlarının
bütünleştiği, devlet kümesiyle toplumsal kümenin kesiştiği ortak bir küme
olarak da görebiliriz.
Kümeyi ayrıştırıp,
alt kümelere böldüğümüzde parti yöneticilerinin küçük ve orta ölçekli işletme
sahipleri ile profesyonellerden, parti tabanın ise kendi hesabına çalışanlar
olduğu, ücretliler ile yoksulların alt kümelerde bile yer almadığı, partinin orta
ve üst sınıfları temsil ettiği görülebilir. Partinin işçiler ve yoksullarla
organik ilişkisi yoktur. İlişkileri siyasal gündeme göre göstermelik koruma ve
kollama eylemleri ile bu öbeğin manevi ve maddi değerlerinin sömürülmesinden,
işgücünün kullanılmasından ve seçimlerde oyunun devşirilmesinden ibarettir.
Bölgenin Siyasal Yakın Geçmişi
Yerleşme ve
tutundurma dönemindeki siyasal süreç içinde, bölgenin eski dinamikleri solun
elinde olduğu için yerel yetkilerini hem sol eğilimli bürokrat hem de
guruplarla paylaşan… ana temeli vakıf ve derneklerle sıkı sıkıya ilişkili…
küçük ve orta ölçekli girişimleri temsil eden… aslında iki adaylı genel merkez
kongresinden çok daha önce ilçe ve mahalle teşkilatlarına varana kadar çoktan
bölünen, Milli Görüş Hareketine bağlı, sarmalında ortaya çıkan parti, bölgenin
güçlü sol eğilimine de bakarak, ücretliler ve muhalif kesimleri dikkate alan sosyalist
programları, “yeşil komünistler” yaftasını da göze alıp uyarlayarak, Halk
Meclisleri ve Toplantıları ile hayata geçirdi.
Daha da önemlisi
yereldeki muhalif Milli Görüş fraksiyonları, bölüntüleri pusuya yatmış yeni
partinin kuruluşunu beklemekteydi. Yerel ve ulusal düzeydeki bu dinamiklerin
çatışmaları, bir parti platformunda buluşan genel dinamiklerin çatışmalarından
uzak değildi. Sistemin içinde ama sisteme karşı sanal görünümlü parti, aslında
İslamcı muhaliflerin sistemle bütünleşmesi projesi, iktidarın/statükonun
dönüşümü olup;
·
2001 ekonomik krizi,
·
1990’dan beri
süregelen koalisyon hükümetindeki çatışmalar,
·
28 Şubat sürecinde
Milli Görüş Hareketi içindeki ayrımların su yüzüne çıkması,
·
İslamcı sermayenin
sisteme uyum sağlamak istemesi,
·
80-90 arası kesintiye
uğrayan neo-liberal sistemin iç ve dış temsilcilerinin talepleri doğrultusunda,
·
ABD’nin Ortadoğu
politikalarına koşulsuz destek verecek yeni bir partinin desteklenmesi
gibi dinamiklerin harekete
geçirdiği bir ortak platformdur.
Partili Profili
Söylemlerinde
bürokrat, askeri ve Kemalist kesimlere ve bunlarla geçişkenli… sola muhalif…
“Biz” mefhumu ile konuşan, müsebbibi sürekli değişen mağduriyet altındaki
ezilen geniş bir taban ve iç ve dış mihraklar… hain medya guruplarına karşı
mücadele eden bir parti ve paralelinde darbelerin hedefi olmuş sol güçler ile müttefik
olan partinin omurgası: MHP’nin kavgacı, SP’nin ekonomi ve toplum dışı
siyasetine karşı kravatlı uyumlu siyaseti temsil eden profesyonel kümelerin bir
araya geldiği bu bütün, Türklüğe ve dini referanslara vurgu yapan, badem bıyıklı
her bireye… her partili bireyin de partinin her düzeyinde referans olduğu, bir
partinin omurgası olarak kayıtlara geçti.
Parti yerel
teşkilatlarına, yerelde iktidarı temsil olanağı sunar, bununla beraber bunun da
etnik ve mezhepsel sınırları vardır. Partiye katılımda koşulları belirleyen sınırlar
vardır ve iktidar ve güç alanı ancak şanslı azınlığa açık tutulur. Kürtler ve
Aleviler içinse sınırlar tanımlanmamış, ancak genel kabul görmüş, yerleşmiş
sınırlardır. Kürtlerin partiye ilgi duymamalarını onların isteksizliği,
eşlerinin izin vermemesi veya örgütün baskısı olarak dillendirilmekle beraber
parti ümmeti içinde Kürtlerin yükselme şansı yok denecek gibidir. Alevilerin
konumunu anlatan en güzel söylem bizzat parti genel başkanına aittir ve bir
itiraf gibidir. “ Benim Aleviler ile haşır haşır neşir olmamadan dolayı bana
‘Alevi’dir’ dediler. Özetle partiye katılım açısından Müslüman, Şafii ya da
Hanefi olmazsa olmaz koşullardır.
Kadınlar partide,
eşlerinin izni dâhilinde, rolleri yeniden şekillenmekle beraber aileyi kutsal
gören yaklaşımı devam ettiren, aile, ahlak, gelenek gibi muhafazakâr
değerlerden taviz vermeyecek bir yaklaşım içinde yer ve görev almaktadır. Aile ve kadınlık rollerinin önceliğe aldığı ve bir yerden sonra
siyaset hakkında son sözü erkeklerin (kendi dillerinde liderin) belirlediğiyle
ilgili kadınların konumları, zımni bir kabuldür. Siyasetin, her ne demekse ‘temiz yüzü’ olarak kabul edilen kadınlar,
siyaseti belirle(ye)miyor olsa da
iktidarın kaybettiği meşruluk alanlarını yine yeniden açmak ve yeniden üretimini
sağlamakla görevlidir. Mitinglere canlılık katan, kitlesel bir veçheye
büründüren de kadınlardır.
Sokaktaki kesimler, ister parti
tabanını oluştursun ister farklı siyasi kulvarlarda yer alsın, parti iktidardan
düştüğünde kazanımlarını kaybedecek kesimlerdir ve motivasyonlarında bu korku
daima vardır… Parti iktidardan düşerse hayat biçimleri değişecek, bugüne
kadarki birikimleri, kazanımları gidecek… Dolayısıyla sahiplendikleri kendi
hayatlarıdır.
Parti, toplumsal alanda
huzursuzluk yaratma… vicdani izler bırakmış olayları siyasi propaganda
malzemesi olarak kullanma konusunda son derecede becerikli olup bu da profil
üzerinde etkili olmaktadır.
Parti İçi Siyaset
Partilinin
siyasete dâhil edilme süreci, partinin stratejik kaygıları arasında değildir. Önemli
olan seçimlerin kazanılmasındaki katkısıdır. Partililer ve sempatizanlar,
yakınlık duyanlar, ezilen sınıfında dilsizleştirilmiş, siyasal elit eliyle uygun devlet politikası egemen kılınmıştır.
Özetle, parti siyaseti, sadece seçkin guruplara açık, yereldeki partililer ise
sadece seçmendir.
Parti sınıflar
arasındaki eşitsizliği, eşitsizlikler üzerinden değil, sınıf atlama hülyası
üzerinden yapmaktadır. Yerel parti elitleri eski köylü ve gecekondulu
kesimlerden gelir, “Bir gün siz de
yükselebilirsiniz” umudu verilir ve bu sürekli canlı tutulur. Bu açıdan
neoliberalizmin diskurları partiyle bire bir örtüşür.
Partide başkanın
tasfiyesi ekibin de tasfiyesi demektir. Aşağıdan yukarıya bir dönüşüm yoktur. Başkan,
yerelin değil partinin sözcüsüdür. Toplantılar, yerelin sorunları üzerinden
değil merkezin gönderdiği metinler üzerinden, talimat, bildirim ve denetim
sistemi içinde, icraatların, uygulamaların propagandası, bildirimi ile yapılır.
Partili yerel sorunların, dile getirilmesinden ve çözümü sürecinden koparılmış,
yabancılaştırılmış, “onu da biz yaparız, haddinizi bilin” söyleminin altında
sindirilmiştir. Partili, eninde sonunda mükâfatını göreceğini uman basit bir uygulayıcıdır.
Parti faaliyetleri, bir dava motivasyonu ile değil, hep birlikte
kazançlı çıkılacak bir oyunun kuralları ile yerine getirilir. Tıpkı şirketlerdeki gibi…
Örnek alınan yerel
yöneticiler ile partililerin arasında sosyoekonomik olarak uçurumlar vardır.
Ücretli ve çalışanların partide temsili söz konusu değildir. Yönetici partililer
de aslında partinin memurlarıdır. Hiyerarşidekiler konumlarına: a) ekonomik sermayeleri, b) vakit sahibi
olmaları, c) kalabalık ve nüfuz açısından etkin bir demografik guruba, hemşeri
gurubu içinden olmaları, yani sosyal sermayeleri, d) dürüst, aile yaşantısı
düzgün, yani simgesel sermayeleri, e) eğitim düzeyi ve siyasal temsil
yetkinliği ile mevcut statüleri, kültürel sermayeleri, f) politik alanda biriktirdikleri
yetkinlikleri ve politik sermayeleri nedenleriyle seçilmişlerdir.
Ancak bunlara
rağmen partinin geleceği, lider dedikleri genel başkanın geleceği ile özdeştir.
Partililerin çalışmalarının, emeklerinin faaliyetlerinin ürünü lider dedikleri
genel başkan ve parti ise onların üstündedir, bir fetiştir. Parti yerellere
kadar inmiş karşılıklı bir iç mücadelenin arenasıdır. Ama bu mücadele, partinin
meşruluğunu ve işlevini sorgulama dışı tutar, sözünü bile edemezsiniz.
…
Kim bilmez ölmeyi?
Kim bozar yeminini?
Çek kılıcını!
Sen istediğinde
Sen istediğinde
Dalgalanacak sancaklar
Hepimiz olacağız emrinde…
…
Güçlü gençlik
Tutkuyla çarpışacak,
seninle… [1]
Siyasetinin Finansmanı
Kentsel rant dağıtımı,
üzerinden belediyeler, parti siyasetinin finansmanın en önemli kaynağıdır. Partinin
iktidara gelmesine zemin hazırlayan koşulları da onlar yaratmıştır. Daha ANAP
döneminden personel giderlerini azaltma, hizmetleri özelleştirme gibi eğreti
kamusallaştırmalarla neoliberal ögelerin öne çıktığı… yerel sermayeye kaynak
yaratan, egemen neoliberal belediyecilik anlayışı… “kendin pişir, kendin ye”
düsturu altında görevinin işini, işinin görevini yapan, yani görevi ile işi iç
içe girmiş, ticaret ve inşaat sektör
temsilcilerinden oluşan, ilçe belediye meclis üyeleri ile parti yönetim kurulu
üyeleri, bu kaynağın ana ögeleridir.
Parti dilinde kentsel
dönüşüm demek, ada bazında tapulu tapusuz mekanı madden destekleyip yasal yetersizliğini
gidermek, maskeli bir rant elde etmek ve rantı elde ederken, (yoksulun
koruyuculuğu adına) örneğin, Suriyelileri çalıştırıp en az ücret, en fazla
verim politikasını esas tutmaktır. Parti
muhafazakâr sağın inşaat deneyimlerini, geçmişin statik ve tahakkümcü yönetim
ve planlama geleneğini devralmıştır. Partili müteahhitler, yükleniciler birer
toplum mühendisine dönüşmüş, sınıfsal konumlarında yükselme olmasa da
göstermelik tüketim eğilimleri ile mensubu bulundukları sınıfsal konumdan
simgesel olarak ayrılmışlardır.
Gücün Temsili
Yerelde örgütler
kendilerini örgüt kadar belediye ve hükümetin de temsilcisi olarak
görmektedirler. Sınıfsal kökenlerinden uzak, egemen sınıfın kavram ve
argümanlarıyla konuşarak, gündemin yorumlanması adına ortaya çıkan bu sınıfsal
yabancılaşma, parti siyasetinin başarısı gibi gösterilmektedir. Parti İslami
kimliğin baskın olduğu belirli sermaye guruplarından ziyade toplumsal tabanı
geniş bir burjuva blokunu kalkındırmaktadır. Bu blokta holdingleşen büyük
sermaye ile birlikte küçüklerin de palazlanırken, eskinin dindar gecekondulu
kent yoksulları şimdi kaçak yerleşimci ve işgalci konumuna dönüşmüşler ve
dışlanmışlardır. Karşılarında bloklaşan burjuvaya göre hazine arazisini işgal
yoluyla yaptıkları gecekondu gibi haksız avantajların bedelini şu veya bu
şekilde ödemeliydiler. Bu yolda yoksullara ve ezilenlere partide söz de yer de
yoktur. Onlar muhafazakâr parti dilinde, İslami kurallara uygun olarak partiye
oy vermekle yükümlü, seçim sürecinde okşanması gereken bireylerden ibarettir.
Zaten eşitsizlik de Allah’ın emri değil midir? [2]
Türkiye’de
son zamanlarda ender olarak, üniversite adına layık bir kurumda intihalden ve
jüri sadakatinden uzak, kişisel emekle ile yazılmış, bu tezin sahibi Sevinç
Doğan’ı kutlarken, konuya karşıt görüşleri dinlemeyi ve öğrenmeyi sabırsızlıkla
bekler… kitabı bana armağan eden Orbay Hazar kardeşime teşekkür ederim. Kalın kitapla, tasasız ve sağlıkla…
03.05.2019 mehmetealtin,
-----------------------------------------------------------
İletişim Yayınları, 4. Baskı,
2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder