Kıyıdan Uzakta, Mehmet Eroğlu, 476/CLXXXVIII
Âşık olan yazgısının kölesi olur! Ne yazık ki, önünde eğilmeden
âşığını yüceltemiyor insan.
Mehmet Eroğlu’nun, Mehmet Eroğlu olalı beri konusu,
- genellikle yazdığı sınıflar arası çatışmalar ve geçişler dışındaki - bu romanı;
yürekte olmayan bir kadının, gerektiğinde kullanılan bir kadına, arzu
duyulmadan sadaka gibi sunulanlara karşı…
“
İlişkimiz gerçek bir çoraklık, çiçekleri olamayan ilkbahar gibiydi.”s.29 “
Bedenim, bir zamanlar varlığına ilişkin belirtiler bulunan ruhum için derme çatma
bir barınak gibiydi…” s.38 “ Sen, beni yüreğinde değil, cebinde kullanışlı bir
eşya gibi taşıdın.” S.71
Kaybettiklerinin, yoksun kaldıklarını başka birinde
arayışının, donmuş ruhundan, kıştan kalanlara karşı, suya ve toprağa düşen
cemrenin, hayatındaki ve bedenindeki, “yeni bedenin” getirdiği baştan çıkarıcı
baharın, yasak hazzın vicdan azabında itirafının, bir – erkek yazar tarafından
yazılmış – bildirisi, “manifestosu” gibidir.
“
… ruhumun, giyinişimin sadeliği, hep yoksulluğun kiri gibi durmuştu üzerimde.
Oysa şimdi onun varlığı ve yaydığı ışıltıyla o kir kaybolmuş, temizlenmişti…”
s. 49 “ … ne zaman uzansam yıkık bir mabedin sunak taşına yatmışçasına
ürperdiğim yatak, cennetin çiçekli
kapısına dönüşmüştü. “ s.56
Ölüm süreci içindeki annesi, yaşlı komşusu ve onun yaşlı
eşeği ile Zühal, Kıyıdan Uzakta, aynasından
ve aynasının arkasındaki sırın sırrından, aşkı bütün boyutları ile sorgularken, yaşama
sevincini, ruhunu yeniden yitiren bedeniyle beraber bilinci de ölmeye yatmış
gibidir.
Sayfa
sayısı oldukça az, ancak kapsamlı bir içeriğe sahip sürprizlerle dolu bu romanı
özellikle kadın arkadaşlarıma önerirken… kalın kitapla,
tasasız ve sağlıkla…
23.04.2019
mehmetealtin,
-----------------------------------------------------------
İletişim Yayıncılık, 1. Baskı,
2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder