7 Mayıs 2018 Pazartesi




Pera Mera, Murat Yalçın 483 / CLXX
----------------------------------------------------------------------------------------------

Mardin’in Midyat ilçesinde damardan, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde Ahilik elinden bugünlere gelen, telkâriye nazire… tasarladığının tümcesini, fiil, fiil işleyen, yüklemini tavlayıp, tümceleri gerektiği kadar kesip, özneleri ile beraber sayfalarda ağartan, bir “ dilkâri “ ustası Murat Yalçın.
Öyle ki, kitabın kapağı bile başlı başına dilkâri!  Nitekim kitabı raftan alır ve Pera’nın arka yüzünü Mera’da okuyacağınızı sanırken, altmış dokuzuncu sayfaya kadar, Pera ve dolaylarında dolanan bir yetişkinin, yaşayanlarıyla anılan şehrinin eskisini… sonraki sayfalarda yer alan Mera’da ise bir çocuğun Anadolu’daki köyünün metaforlarla dolu öykülerini okuyorsunuz.
Kitabın bütünü, Mehmet Yalçın’ın yaşam öyküsünün dilini deney kıldıktan sonra, eski ifadeler, yeni ifadeler, ‘tamamlanan terkipler’, ‘terime dayalı tabirler’, pötibör yerken, benzer nağmelerde söylenmiş potboriler eşliğindeki, cümlelerden oluşan yüksek nitelikli bir edebiyat tezi sanki deyip…
2017 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü alan bu kitabı okumak için, Türk Dil Kurumu, Dil Derneği sözlükleri yanında imla kılavuzu ile atasözleri ve deyimler sözlükleri ile sessizlik gerek! Demem odur ki, ödül verilen bu kitaba ödül verilme etmenlerinden biri olması gereken sosyal fayda, hiç gözetilmemiş. Çünkü bu kitabı, ‘özellikle Pera bölümünü’ okumak için oldukça sabır ve sevgi gerektiği gibi orta öğrenim öğrencilerinin okuyabilmesi için de mangal gibi yürek gerek! Özellikle Pera öykülerinde karanlık yerler var çözemedim. Başının sonunun bağını kuramadım. Örneğin;
·         “ … pembe kapaklı Tatar Çölü’ne dalmıştım” s.33

deyip Dino Buzzati'nin 1940'ta yayımlanan artık klasikler sınıfına giren, 1949 yılında Fransa'daki çevrisiyle Buzzati'yi dünyaca ünlü bir yazar yapan, orijinal ismi ‘Il deserto dei Tartari’ olan romanına atıfta bulunuluyor ama bunu acaba kaç kişi yakalar?
Kısacası bu kitabın, önemli bir bölümü, edebiyat üzerinde konuşan, didişen, fikir çalan, fikir çelen, fikir kakanlar için yazılmış, genel yarar gözetilmemiş gibi… Doğaldır ki bu da yazarın kendi tercihi…
Kitaptan birkaç alıntı:
·         “Sözün dulu, insanın dulundan daha rizikoluydu.“ s.15 “Cinnet geçiren yazar, pompalı dolmakalemiyle sülalesinin gelmişini geçmişini bir oturuşta romanlaştırdı.”s.17 “Sevgilisiyle gizlice buluşabileceği yer araştıran bir âşık, uzayda hayat imkânı araştıran bir bilimadamıyla aynı metotları kullanmalıdır.”s.89

·         “Makamsız bir ses yumağının büyümesine hizmet eden topluluk…”s.27 “Külbastı yiyip, kolbastı oynayan, törelere törenlere düşkün fazlasıyla nostaljiko bir millet…” s.44  “Birleşmemiş illetler. “ s.51

·          “ Gırtlağını kazıyarak sarayın burnundan sümkürüyor yedi tepe üstünden, dumanı tütende dümen tutan marmaraya.” S.54 “Rüzgârın istikameti, tükürülecek yerin mesafesi, tükrük miktarı ile tükürme şiddeti, dudak-dil ahengi, nefes hazırlama vs. Yani az buz hesap kitap işi değil.” S.70


07.05.2018 mehmetealtin, https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
-------------------------------------- 
Can Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2017,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder