3 Haziran 2018 Pazar




Sibop, Başar Başarır, 94 / CLXXI
----------------------------------------------------------------------------------------------

Geçmişte başlamış ve/veya başlaması gereken… başladıysa belki devam eden, belki de biten… gelecekte bir anda bitebilecek ve/veya gelecekte miş’li geçmiş zamanın hikâyesinin rivayeti olarak anılacak… Bırakın Türkçede dünya dillerinde var mı böyle bir fiil çekimi? Bu kitapta var. Hoş olsa da olmasa da olay, “zaten” kelimesiyle bir başlamaya görsün… bu “zaten”de ve “zatenlerde neler gizlidir, neler? Zaten, doğrusu, doğrusunu isterseniz, aslında ve eski dilde, esasen diye de anılan: “zaten” hiç de özel bir şey değildir, geneldir, genel… deyip, bildiririm ki;
“ Bir şeyi değiştirmek gerekmiyorsa, onu değiştirmemek gerekir. “ s.100
Tıpkı sosyal medyada dolaşan, bir yarışma programındaki çocuğun, 5x5 matriste yaptığı gibi: yukarıdan aşağı bütün sütunların, solda sağa bütün satırların,  çaprazlama kutuların toplamı, çocuğun analitik ve matematik zekâsı içinde, kutulara yerleştirilen sayılarla, nasıl hep aynı sayıya çıkıyorsa… bu romanda da alın içindekiler tablosunu dilediğiniz herhangi bir bölümden başlayın, yani sıralamayı ve kurguyu kafanıza göre değiştirin, okuduğunuzda özde bir şey değişmiyor. Bu da romanı size özgü kılabilir ki, bu müthiş bir şey! Bkz: Birinci paragraf…
2017 Yunus Nadi Roman Ödülünü alan,  son derecede sevimli, akıcı ve okuyucuyu sıcaklıkla kavrayan bu romanın konusu: bir tiyatronun oyuncuları ile çalışanların ilişkilerinde tiyatro için kendini adayanlarla, o tiyatronun binasının yerine yapılması planlanan AVM’den kazanılacak getirimi düşleyenler arasındaki Mayk Hammer polisiyeleri tadındaki bir mücadele ki;

·         “İnsanlar gazetelerin 2.sayfalarında zenginlerin nasıl yaşadığını, 3.sayfalarında da fakirlerin nasıl öldüğünü okuyo. “ s.206 “ … ( Genellikle ) sahne yıldızları, hususi hayatlarında alelade insanlara benzemez. Onlarla muhatap olduğunda rol nerede biter, hakikat nerede başlar kestiremezsin. “ s.205

diye manşete çekebileceğim, bu mücadeleyi son derecede mahir bir şekilde yansıtan romanda beni yadırgatan tek unsur, daha doğrusu romanla aramdaki tek engel, romanın bazı yerlerinde kullanılan dil!
Zaten, yazar da 19. Sayfanın son iki paragrafında, 20. Sayfanın birinci paragrafında kullanılan dille ilgili, kanımca, kendi özeleştirisini yapmakla beraber, olay, zaten ile başlamaya görsün… zaten, en ciddi gazetelerde ve televizyonlarda… zaten, haftanın sekiz günü yirmi beş saatimizi işgal eden sosyal medyada… zaten, okul kitaplarında… zaten, üniversite bitirmiş bireylerde… zaten, englitürkçe konuşulan plazalarda… zaten haftanın sekiz günü yirmi beş saati sağa sola çekiştirilen dilimizi, üstelik bir de Yunus Nadi Ödülü verilerek bu örselenmeyi hoş görmek niye? Bir kerecikten bir şey olmaz deme… sonra, millet, yanlış “yazıyo”, “yazıyom”, “yazıyodu”, “yazıyomuş” deyip kestirmeden gidip, zincirleme tepkime “başlıyo”… ve böylece Türkçe zaman içinde aşınıma uğruyor ve aşınımlar göçüğe dönüşüyor… derim ben.
Romanın ana kahramanları:

·         “On dakikası bir dünya saatine tekabül eden” s.99 “  … haklı sebeplere, mazeretlere takılıp kalmış aylak bir avukat, hayata karşı gelen vicdani retçi… “ s.88 Spor sağlığa zararlıdır. Bedene ilgi ruhu köreltir. “ s.235 Kıvamında “ Orhan, vicdanlı hödük. Ücretsiz otopark. Amipli dizanteri. Sakalı helezon şeklinde kıvrılarak çıkan seçilmiş salak. Zombiyle vampir karışımı, zompir. “

·         Orhan’ın deyimiyle “ … onunla yaşlanmak ama yaslanmak istemediğim… “ s.87 “ Aslı… O marmelat, ben reçel. O konçerto, ben fasıl O tam bir yanıcı madde, bense uygunsuz içerik “ s.276 “ Vietnam gibiymiş hatun, bir girdik bir daha çıkamadık.” …ama “Gönlünde yoksa yerim, ayakta da giderim.” S.102

·         Orhan’ın ablası Nebahat, ablam, tam anlamıyla kedileri kaçırdı! … ben ne aklı uçkurunda bir serseriymişim, meme verenler, mama verenlerin nasıl önüne geçermiş… “s.221 “… kadının bilmediği, ilgilenmediği halt kalmadı. Bildikçe büyüyor, öğrendikçe şişiyor.” S.35 “Halbuki bizimki mühim bir şey değil, sadece ünsüz çiftleşmesi.” S.128

·         “ … can yoldaşı bellediği bitki doğum yaptı diye lohusa şerbeti kaynatan, “ s.79 “… Hala, yaralı parmağa işemez… huular aleminde gezintide… lodos alıp, poyrazz satıyor.” S.147 “ Halamla, ablam… ikisi akılları sıra Voltran’ı oluşturup, beni Aslı’dan, Aslı’yı da benden vazgeçirecekler.” S.80

Özetle, okuyun bu kitabı bence…


03.06.2018 mehmetealtin, https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
-------------------------------------- 
Can Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2017,


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder