Gülhisarlı Terziler, Hüsnü Arkan, 283/ CXLV
------------------------------------------------------------------------------------
Doğası gereği şen şakrak Ege
coğrafyası, Hüsnü Arkan’ın bu romanında, Ege’de yer alan küçük bir kasaba, Gülhisar’da suskun
ve mahzun bir çehre ile çıkıyor karşımıza. Kasaba, huzurdan uzak… insanlar
sessiz, kadınlar terk edilmiş… çocuklar
hiç dönmeyecek babalarını bekliyorlar. Beklemenin kitabını yazmış, romanın ana kahramanı
Ayhan Demir’in Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli’ndeki Zebercet’in kulakları
çınlasın, hem kasabanın tek ve ıssız oteli Ilıca Otel’in en küçük sakini
olarak, hem de kasabada yaşamın sürdüğü
tek mekân, terzi dükkânının son terzisi olarak, hayattan beklediği tek şey, bu kasabadan geri dönmecesine gitmek…
Aslında Ege’de böyle bir
kasaba kurgulamak güç… doğuda ise kurgu değil gerçek… Bugün doğuda toplumun
çoğunluğunun sırtını döndüğü kurgudan uzak onlarca kasabanın var olmasının
geçmişinde ve geleceğinde var olan “terk
etme” eğimi ülkenin geneline yayılmış durumda… yani bütün ülke Gülhisar
vaziyetinde… Sıradan ve soru sormadan, sorgulamadan yaşayan insanlar eğilim
dışında kalsalar da bunlar da Gülhisar’ın içinde… Gülhisar’ın içinde sorgusuz
yaşayanlar, sadece sıradan politik kalpazanların tutsağı olmuş değil…
“ Dünyadan haberleri yok. Dünyanın da onlardan
haberleri yok.” S.87 “…çevresi
insanların içlerindeki değişkenlerin yamuğa benzeyen biçimsiz bir hali. Ortak
noktaları kitap okumak ve birbirlerini sessizce kabullenmek.”s.12 “ Dikiş
diktikleri görülmemiştir; yalnızca teyel atarlar. Her şeye teyel atarlar.” S.29
“ Bazı şakaları hiç yapmıyorlar, bazı davranışları hiç sergilemiyorlar.” S.54
“ Camlı bahçe müdavimleri
yabancılara… bir kaç saatlik hırpalamadan sonra… ıskartaya alınmak üzere
davranırlar… pes etmeyenlere yavaş yavaş eşit yurttaşlık düzeyi verilirdi.”
S.77-78 “
Celal Karanlık inandırıcıydı… çünkü Gülhisar ona inanmak isteyenlerle doluydu.”
S.79 “ … teyzesi için bir ihtiyaç tanımlayıcısı olmalıydı.” S.80
Ayhan Demir
de her ne kadar terk ederek kendi kaderini yaratmayı istese, çevresinin hem kendini,
hem de kendilerini bir ömür boyu aşındırdıklarını bilse de bunu yapamıyor… beklemeyi biriktirip, ‘ Merak etme kardeş, her
şey yoluna girecek’ diyen birileri ile zamanda yürüyerek kendini keşfediyor.
“ Lütfü usta… ‘Ben her
şeyin zir-ü zeber olduğu, müminlerin, ahlak ve fazilet sahiplerinin, mukaddes
emirlere harfiyen riayet edenlerin birbirini boğazladı bir asrın en başında
doğdum… bir terzinin konuşamadıkları konuşabildiklerinden daha kıymetlidir.
Kitapların satır aralarının, satırlardan daha çok hüküm doğurması gibi… elbise
dikmek kolay değildir. Ama bir elbisenin içinde olmak da kolay değildir.’dedi”
S.94 “ “İnsan dünyaya ve hakikatlere tahammül edebilmek için değişik yollar
buluyor. Ben kitaplara sarıldım… ama okudukça derdim azalıyor mu çoğalıyor mu
bilemiyorum? Mesela şu Meryem olma işini henüz çözebilmiş değilim.” S.137 “ Fakat
bu asıl meselenin içinde de bir asıl mesele vardır. Kimin için kılıç çekip
bayrak açıyorsun?” s.168
30. 08. 2017 mehmetealtin
--------------------------------------
KırmızıKedi Yayınevi, 1.
Baskı, Ekim 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder