Babıâli’de Cinayet, Haluk Şahin, 256/ CXLIV
------------------------------------------------------------------------------------
Haluk Şahin, polisiye ‘romanımsı’ bu
kitabında bir suikast tehdidi üzerinden, gazeteciyi ve gazeteciliği kimin
öldürdüğünü araştırıyor (gibi)… romanın polisiye yanı zayıf, sonucu başından
belli. Zaten istenen de gazeteciliği sorgulamak. Romanın hangi zaman diliminde
geçtiği de belli değil. Okuduklarımdan çıkardığım, Ergenekon ve Balyoz davaları
sürecinde geçiyor (gibi)… roman tek bir kahramana çakılıp kalmış, oysa konusu
itibariyle değil bir roman, bir nehir roman demeti çıkar(dı.)
Romanla bağlantılı olarak yadırgadığım
en önemli şey, Haluk Şahin gibi ‘ gazeteciliği
ile tanınan ve bilinen birinin roman kahramanı olarak kendi sektöründen birisini
sadece adını vermeden tıpa tıp kullanması, adeta klonlanmış gibi … bence bu çok
yanlış ve etik değil… ya da kendisinin öz güveni çok yüksek.
Romanın ikincil kahramanı, eski bir
işkencecinin, birkaç satırda pişman olup tövbe ettirildikten sonra bağışlanması
da bir romancı refleksinden çok bir gazeteci refleksi mi? Bilmem, bu da birinci
paragrafın son satırlarında gizli olsa gerek…
Aşağıda okuyacağınız alıntılar, romanla
ilgili size bir şeyler anlatır.
“ Bir gazeteci ağabeyi yıllar
önce ‘Babıâli’de ima ile mana birlikte yaşar. Ne imayı mana sanıp kavga et, ne
de manayı ima sanıp kendini aldat.’ “ s.31 “Gazetecilik temas ve mesafe
mesleğidir her ikisine de ihtiyaç vardır.” S.52
“Holding’in altın madeni ruhsat
geçerliliği gereği yasa değişimini de kovalayan Kahraman teybi kapattıktan
sonra bakana…’ Madencilik Yasası, biraz daha update edilmeli, zamana
uydurulmalı…’ dedi.” S.35 Gazetenin sahibi Rıdvan Beytepe, Kahraman’a ‘Altın
işinde asıl para, çıkan külçenin satışından değil, borsadaki hisselerin
yükselişinden kazanılır… maden şirketi yükselince bileşik kaplar misali diğer
bağlı şirketlerin hisseleri de yükselir’ dedi.” S.38
“ Rıdvan Bey, Genel Yayın
Yönetmeni Korhan’ın… gazeteyi kendisine karşı bile koruyan tutumundan memnun değildi…
ama gazetesi Küre’nin sahibi olmanın özellikle toplumsal ve siyasal açıdan
kendisine getirdiği artıların farkındaydı.” S.51 “ … toplantılarda görüş
bildirmekten kaçınanlar, böyle yapmanın Korhan ile Kahraman arasından birini
seçmek anlamına geleceğini biliyorlardı. “ s.56 “ Korhan’ın haftalık Küre’sel
Bakış yazısı şöyle sona eriyordu… ‘ yalnız bağlı olduğu, siyasal partinin,
tarikatın, örgütün, şirketin işine gelen haberleri veren kişi gazeteci
değildir. Başka bir şeydir. Uygun kelimeyi bulmayı size bırakıyorum.’ “
s.156-157
“Ses sanatçısı yeni ilahe
‘Zeyna’ydı işte! Onun yükselmesinde ‘ Kahraman’ın’, kendisinin de payı
olmuştu.” S.43 “Kahraman’ Gazetecilik atlatmaktır…’ dedi. Emniyet Md. Şuayip, ‘
Aldatmak mı dediniz’ diye sordu.” S.140 “ Şuayip Bey ‘ Ceset de var, Katil de…’
dedi. “ s.226, “ Bazen ayak izleri denizin kenarına kadar gider, sonra yokluk
denizinde kaybolur.” S.77 “ Dönem sadece algı yönetimi değil, aynı zamanda
hayal yönetimi dönemiydi! “ s.154
Notlar:
Not 1. : Yazar, eskiden tuvaletlerde kullanılan taharet bezini, topun
makine bölümü ile personelini koruyan “Taret” bezi haline getirmiş! S. 109
Not 2. : Yazar “ Tesisin önüne
gelen büyük Jipler, Mercedes’ler, BMW’ler hatta Jaguarlar…” s.107 derken,
hatta ile neyi kastetmiş?
18. 07. 2017 mehmetealtin
--------------------------------------
KırmızıKedi Yayınevi, 2. Baskı,
Mayıs 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder