7 Haziran 2017 Çarşamba



Annem Hakkında, Tahar Ben Jelloun, 634 / CXLII
------------------------------------------------------------------------------------

Yazarın tüm kitaplarında olduğu gibi yine Fas’ta geçen bu kitaptaki kurgu, tek bir kültürle sınırlı olmayıp, evrensel boyutta ele alınsa da Doğu ve İslam kültürü ile yoğrulmuş az gelişmiş ülkelerin siyasi yapısından yoğun izler taşıyor, ülkemize göndermelerde bulunuyor.

“ 1953 yazında ülke ayaklanmış, eniştem topaç çeviriyorum diye topacımı elimden almıştı. Topacımın ülkenin özgürlüğünü nasıl engelleyeceğini anlayamıyordum. Artık Fas eski Fas değildi. Şehir buruş buruş çarşafa bürünmüş, eğlenceye, neşeye hatta ışığa hakkı yoktu. Fez, Fas milliyetçiliğin merkezi haline gelmişti.” S.91 “ Fas, politika yapmadığını söyleyen ve yolsuzluğu bir yaşama sistemi haline getirerek utanmazca zengin olanların işbirlikçiliği ile bir polis devleti haline gelmişti. “ s.100  “ Eve hırsız girmiş, babamı ifade almak üzere karakola götürmüşlerdi. Saatlerce sorguya çekilmiş, babam ‘ Üzgünüm beyler, size yemin ederim ki, bir daha şikayet etmeyeceğim. Şimdi bırakın da gideyim’ diyerek kurtulmuştu.”s.77 “Fingirdekliği yüzünden amcamın apar topar evlendirdiği kız, bugün ateşli bir dinci.” S.84

Kitap, yazarın, ölüler çağırarak, hafızasını kaybetmeye başlayan, zaman zaman bilinç bulanıklığı gösteren, hayatının son aylarındaki, annesine övgüdür. Az konuşan, sessiz ve nazik kadının ağzından çıkan anılar ile yakınlarının naklettiği ve iç monologlarla sayfa sayfa üreyen bu romanda Fez geçmişi ve geleneği, Tanca ihaneti ve geleceği temsil etmektedir.
   
“ … babasının otoritesi altında yaşayıp onun sözünden çıkmayan, Molla Ahmed’in kızı, evliliğe layık bakire Lalla Fatma hanımı tam yirmi bin riyal değerinde başlık parası karşılığında gelin almıştır. “ s.22 “… hayatı boyunca çalıştı… tek başına onlarca kişiye yemek hazırlardı. Son dakikada, haber vermeden,  eve damlayan aile yakınları yazı bizde geçirirdi.” S.16 Bana “Baban bana düzgün davranmadı. Çok çalıştı ama başarılı olamadı. Başkalarını kıskanmaya başladı. İnsanları kırar ama farkına varmazdı. Ne uzun bir dil ve çene! Ne zeka ama kaba ve duygudan nasibini almamış bir zeka neye yarar? S.42 “ iki defa dul kalmışım… son kocam beni almış ama karısını yedekte tutmuş, ben hamile kalınca onu boşamıştı… daha sonra son kocamdan hamile kalamayan Fatma, Kasap Larbi’ye on üç çocuk doğurmuştu.” S.159

“Annemin başucunda beklerken ne yapılır?... telaş geçince insan sıkılıyor… öylece duruyorsunuz… nefesini izliyor, doktoru bekliyor, tavana bakıyor, hemşirelerle konuşuyorsunuz. Bazı hemşirelerin aylığı bin dirhem, bazılarına ise para ödenmiyormuş. Annem için işler iyi gitti. Ödemeler peşin yapılıyor, hemşire ve hastabakıcılara dolgun bahşişler bırakılıyordu. s.31

Bunun yanında Duygular Labirenti, Efsunlu Aşklar, Hata Gecesi, Işığın O Kör Edici Yokluğu, Kum Çocuk, Kutsal Gece, Son Arkadaş, Ülkemde, Yoksullar Hanı gibi kitaplarıyla kütüphanemde başköşede yer alan yazarlardan biri olan, Fas’ın yazılı olmayan belleğini, kitaplarıyla yazıya kavuşturan, Tahar Ben Jelloun’un  bu romanındaki, hasta, hastabakıcı ve hastanın oğlu arasındaki bu üçlü gizli oturuma…

 “ Ketum, yani bakıcı, telefonu fişten çıkarmış… elindeki gücü hatırlatma. Anneniz yapayalnız ve ona erişemeyeceksiniz işte… Her şey benim kontrolüm altında olacak, sonra bir de küçük bir teselli bedeli istiyorum.” S.120 “ Ketum onun aklının gidip gelmesini kötüye kullanıp defalarca parasını almıştır.” S.18 “… gerçek ölüm hastalıktır, dayanılmaz kayıp ve yok oluştur… günlerce süren o kötüleşme halidir, acı çekme çaresizliktir. Ölüm budur… kalbin durduğu o an değil.” S.186 “Evi büyük bir hızla yokluk kapladı, sonsuz bir yokluk.” S.204

elinizdeki bu kitapla katılmanızı ve anlatılanları keyifle dinlemenizi öneririm.

07.06.2017 mehmetealtin
-------------------------------------- 

Kırmızı Kedi Yayınevi, 1. Baskı, Şubat 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder