Annem Hakkında,
Tahar Ben Jelloun, 634 / CXLII
------------------------------------------------------------------------------------
Yazarın tüm kitaplarında olduğu gibi yine Fas’ta geçen bu kitaptaki kurgu,
tek bir kültürle sınırlı olmayıp, evrensel boyutta ele alınsa da Doğu ve İslam
kültürü ile yoğrulmuş az gelişmiş ülkelerin siyasi yapısından yoğun izler
taşıyor, ülkemize göndermelerde bulunuyor.
“ 1953
yazında ülke ayaklanmış, eniştem topaç çeviriyorum diye topacımı elimden
almıştı. Topacımın ülkenin özgürlüğünü nasıl engelleyeceğini anlayamıyordum.
Artık Fas eski Fas değildi. Şehir buruş buruş çarşafa bürünmüş, eğlenceye,
neşeye hatta ışığa hakkı yoktu. Fez, Fas milliyetçiliğin merkezi haline
gelmişti.” S.91 “ Fas, politika yapmadığını söyleyen ve yolsuzluğu bir yaşama
sistemi haline getirerek utanmazca zengin olanların işbirlikçiliği ile bir
polis devleti haline gelmişti. “ s.100 “
Eve hırsız girmiş, babamı ifade almak üzere karakola götürmüşlerdi. Saatlerce
sorguya çekilmiş, babam ‘ Üzgünüm beyler, size yemin ederim ki, bir daha
şikayet etmeyeceğim. Şimdi bırakın da gideyim’ diyerek kurtulmuştu.”s.77
“Fingirdekliği yüzünden amcamın apar topar evlendirdiği kız, bugün ateşli bir
dinci.” S.84
Kitap, yazarın, ölüler
çağırarak, hafızasını kaybetmeye başlayan, zaman zaman bilinç bulanıklığı
gösteren, hayatının son aylarındaki,
annesine övgüdür. Az konuşan, sessiz ve nazik kadının ağzından çıkan anılar ile
yakınlarının naklettiği ve iç monologlarla sayfa sayfa üreyen bu romanda Fez geçmişi
ve geleneği, Tanca ihaneti ve geleceği temsil etmektedir.
“ … babasının otoritesi altında yaşayıp onun
sözünden çıkmayan, Molla Ahmed’in kızı, evliliğe layık bakire Lalla Fatma
hanımı tam yirmi bin riyal değerinde başlık parası karşılığında gelin almıştır.
“ s.22 “… hayatı boyunca çalıştı… tek başına onlarca kişiye yemek hazırlardı.
Son dakikada, haber vermeden, eve
damlayan aile yakınları yazı bizde geçirirdi.” S.16 Bana “Baban bana düzgün davranmadı. Çok çalıştı
ama başarılı olamadı. Başkalarını kıskanmaya başladı. İnsanları kırar ama
farkına varmazdı. Ne uzun bir dil ve çene! Ne zeka ama kaba ve duygudan
nasibini almamış bir zeka neye yarar? S.42 “ iki defa dul kalmışım… son kocam
beni almış ama karısını yedekte tutmuş, ben hamile kalınca onu boşamıştı… daha
sonra son kocamdan hamile kalamayan Fatma, Kasap Larbi’ye on üç çocuk
doğurmuştu.” S.159
“Annemin
başucunda beklerken ne yapılır?... telaş geçince insan sıkılıyor… öylece
duruyorsunuz… nefesini izliyor, doktoru bekliyor, tavana bakıyor, hemşirelerle
konuşuyorsunuz. Bazı hemşirelerin aylığı bin dirhem, bazılarına ise para
ödenmiyormuş. Annem için işler iyi gitti. Ödemeler peşin yapılıyor, hemşire ve
hastabakıcılara dolgun bahşişler bırakılıyordu. s.31
Bunun
yanında Duygular Labirenti, Efsunlu Aşklar, Hata Gecesi, Işığın O Kör Edici
Yokluğu, Kum Çocuk, Kutsal Gece, Son Arkadaş, Ülkemde, Yoksullar Hanı gibi
kitaplarıyla kütüphanemde başköşede yer alan yazarlardan biri olan, Fas’ın
yazılı olmayan belleğini, kitaplarıyla yazıya kavuşturan, Tahar Ben Jelloun’un bu romanındaki,
hasta, hastabakıcı ve hastanın oğlu arasındaki bu üçlü gizli oturuma…
“ Ketum, yani bakıcı, telefonu fişten
çıkarmış… elindeki gücü hatırlatma. Anneniz yapayalnız ve ona erişemeyeceksiniz
işte… Her şey benim kontrolüm altında olacak, sonra bir de küçük bir teselli
bedeli istiyorum.” S.120 “ Ketum onun aklının gidip gelmesini kötüye kullanıp
defalarca parasını almıştır.” S.18 “… gerçek ölüm
hastalıktır, dayanılmaz kayıp ve yok oluştur… günlerce süren o kötüleşme
halidir, acı çekme çaresizliktir. Ölüm budur… kalbin durduğu o an değil.” S.186
“Evi büyük bir hızla yokluk kapladı, sonsuz bir yokluk.” S.204
elinizdeki
bu kitapla katılmanızı ve anlatılanları keyifle dinlemenizi öneririm.
07.06.2017 mehmetealtin
--------------------------------------
Kırmızı Kedi
Yayınevi, 1. Baskı, Şubat 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder