Kuyu, Catherine
Chanter, 99 / CXXXV
-----------------------------------------------------------------
Bilindiği gibi kapitalist üretim süreci, aynı zamanda,
doğanın yağmalanması ve çevrenin daha fazla kirletilmesi sürecidir. Ekolojik
sorunların dünyada çok tehlikeli bir hâle gelmesinin kökenine inildiğinde de
kapitalist sistemin başlangıcı görülmektedir.
Ekoloji ve diyalektik materyalizm, 19. yüzyılda toplum ve doğa bilimleri alanlarında
yaşanan büyük gelişmelere koşut ve eşanlı olarak ortaya çıkmış ve karşılıklı
olarak birbirlerini etkileyerek gelişmiş kavramlardır. Marksist anlayışa göre ekoloji,
diyalektiğin canlı sistemlerine uygulanmasıdır.
İnsan, daha başından, bütün emek araçlarının ve
konularının birincil kaynağı olan doğaya karşı onun sahibi ve kendi malıymış gibi
davrandığı, sarıp sarmaladığı ve koruduğu ölçüdedir ki; alın teri ve emeği, zenginliğinin
kaynağı olur. Oysa doğa ile insanın karşı karşıya gelmesi kapitalist
ilişkilerin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve metabolizmada onarılamaz
bir çatlak yaratmıştır. [1]
… deyip, bu kitaba yukarıda
kullandığımız gözlükle bakarsak, oldukça kaygan bir düzlemde inşa edilmiş, her
an erozyona uğrayabilecek konusunun;
- gizemli bir cinayete mi?...
- Kıyamet ertesi, dinsel ritüeller eşliğinde fanatik ve feminist bir hezeyana mı?... odaklandığını veya konusunun
- bilim kurgu mu?
- Psiko drama mı?... olduğu
gibi sınıflandırmalardan da
kurtuluruz.
Özetle Kuyu,
yağış oranları istikrarlı ve açıklanamaz şekilde azalan İngiltere’de yeni bir
hayat kurmak üzere bir arazi satın alan Ruth Ardingly ve kocası Mark’ın çiftliğinin
bilinmeyen nedenlerle, ülkenin kalbinde yemyeşil bir vahşi bitki örtüsüne sahip
halâ yağmur düşen bir yer olarak ulusal bir önem arz etmesi platformunda…
çiftliğin, basın ve polis, hükümet yetkilileri ve dini fanatikler için hızla
bir hac yeri haline gelmesi yanında, kendisini Jericho Gülünün Rahibesi olarak
adlandıran bir kadın grubunun parçası olarak, roman kahramanı Ruth’un kişiliğinde
birinci dereceden akrabalarının neler yaşadıklarını anlatıyor.
Kitap yukarıda
da andığım gibi bilim kurgu değil. Kuraklık hakkında net bir açıklama yok ve Kuyu’ya
yağmurun düşmeye devam etmesi mistik bir olay gibi anlatılıyor.
En iyisi kitabı
okursanız eğer, masalın mantığını ya da eksikliğini kabul edin, kayıtsızlığı askıya alıp, bırakın kendinizi
akışa… bunun sizin için ne ölçüde çalıştığını görmek, sizin okuma yeteneğinize
bağlı olacaktır.
-o-
“Kuraklık Acil Durum Düzenlemesi Yasası hükümleri 70/651 no.lu
madde uyarınca Kuyu adıyla bilinen mülke el konulmuş, ancak mülkün eski sahibi,
-‘ülkenin su varlığını kendi çıkarı doğrultusunda yönlendirmeye çalışan ve
torununu katletmekten yargılanan…’ s.178- Ruth Ardingly’e kullanım hakkı önceliği
verilmiştir.” S.17
“O zaman kadar Mark’ın gözlerinde nefreti görmemiştim.” S.53
“…tertemiz suyla dolu bir havuza atlayıp, nefretle kirlenmemiş bir
dünyada değişik bir enerjiyle yaşamak ve sonunda hava almak için yüzeye çıkmak…
şehrin amansız ‘yaşamından kurtulmak’ ve kırlarda her şeye yeniden başlamak
fikrine kapılmıştım. …devam edip edemeyeceğimiz şey de görünürde küçük
çiftliğimizdi, gerçekte ise, ilişkimiz.” S.21 “…bizi burada kimse tanımaz…
imalı bakışlar ve kıkırdamalar sona erecek. Tertemiz bir sayfa.” S.29 “Tanrı
bilir nasıl becerdiğimiz evli kalabilmekle ilgili kitaplar.” S.32 “…çevredeki
insanlardan gitgide daha az davet alır olduk.” S.39 “ Bizde su, onlarda
olmadığı için diye düşünüyorum.” S.41 “ Toplum dışına itilmenin ne olduğunu
biliyorduk. Kocanızın bilgisayarında bulunanlar nedeniyle suçlanması bu dünyaya
dalmak için birebirdir.” S.42
“…benimle ışık arasında durmaya teşebbüs eden, -‘… bir gözetici
değil, gözetleyici olan’ s.287- onun gölgesiyle mücadele ediyorum.” S.58 “…kuralların yavaş yavaş aşındırılıp yerine
başka kuralların geçtiğini; hiçbir oyunun yalnızca mantıkla kazanılamayacağını
ya da kaybedilemeyeceğini; her şeyden önemlisi, tek bir oyuncunun sonuç
üzerinde sahip olabileceği gücü.” S.130 “… Biz kuru kadınlarız, ama Gül’ü
öpünce dudaklarımız çiğe değer ve biz de çiçekleniriz.” S.183
“ Lucien’in hâlâ çözülememiş olan ölümünü REM uykusunda şiddete
bağlayanlar mevcut.” S.71 “ Ben katil değilim. Dünya tek oğlunu kurban etti
diye Tanrı’yı çocuk katili mi sayıyor?” s.337
15.02.2017 mehmetealtin
--------------------------------------
Yapı Kredi
Yayınları, I. Baskı, Ağustos 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder