15 Şubat 2017 Çarşamba



Kuyu, Catherine Chanter, 99 / CXXXV
-----------------------------------------------------------------
Bilindiği gibi kapitalist üretim süreci, aynı zamanda, doğanın yağmalanması ve çevrenin daha fazla kirletilmesi sürecidir. Ekolojik sorunların dünyada çok tehlikeli bir hâle gelmesinin kökenine inildiğinde de kapitalist sistemin başlangıcı görülmektedir.
Ekoloji ve diyalektik materyalizm, 19. yüzyılda toplum ve doğa bilimleri alanlarında yaşanan büyük gelişmelere koşut ve eşanlı olarak ortaya çıkmış ve karşılıklı olarak birbirlerini etkileyerek gelişmiş kavramlardır. Marksist anlayışa göre ekoloji, diyalektiğin canlı sistemlerine uygulanmasıdır.
İnsan, daha başından, bütün emek araçlarının ve konularının birincil kaynağı olan doğaya karşı onun sahibi ve kendi malıymış gibi davrandığı, sarıp sarmaladığı ve koruduğu ölçüdedir ki; alın teri ve emeği, zenginliğinin kaynağı olur. Oysa doğa ile insanın karşı karşıya gelmesi kapitalist ilişkilerin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve metabolizmada onarılamaz bir çatlak yaratmıştır. [1]

… deyip, bu kitaba yukarıda kullandığımız gözlükle bakarsak, oldukça kaygan bir düzlemde inşa edilmiş, her an erozyona uğrayabilecek konusunun;
  • gizemli bir cinayete mi?...
  • Kıyamet ertesi, dinsel ritüeller eşliğinde fanatik ve feminist bir hezeyana mı?... odaklandığını veya konusunun
  • bilim kurgu mu?
  • Psiko drama mı?... olduğu

gibi sınıflandırmalardan da kurtuluruz.

Özetle Kuyu, yağış oranları istikrarlı ve açıklanamaz şekilde azalan İngiltere’de yeni bir hayat kurmak üzere bir arazi satın alan Ruth Ardingly ve kocası Mark’ın çiftliğinin bilinmeyen nedenlerle, ülkenin kalbinde yemyeşil bir vahşi bitki örtüsüne sahip halâ yağmur düşen bir yer olarak ulusal bir önem arz etmesi platformunda… çiftliğin, basın ve polis, hükümet yetkilileri ve dini fanatikler için hızla bir hac yeri haline gelmesi yanında, kendisini Jericho Gülünün Rahibesi olarak adlandıran bir kadın grubunun parçası olarak, roman kahramanı Ruth’un kişiliğinde birinci dereceden akrabalarının neler yaşadıklarını anlatıyor.
Kitap yukarıda da andığım gibi bilim kurgu değil. Kuraklık hakkında net bir açıklama yok ve Kuyu’ya yağmurun düşmeye devam etmesi mistik bir olay gibi anlatılıyor.
En iyisi kitabı okursanız eğer, masalın mantığını ya da eksikliğini kabul edin,  kayıtsızlığı askıya alıp, bırakın kendinizi akışa… bunun sizin için ne ölçüde çalıştığını görmek, sizin okuma yeteneğinize bağlı olacaktır.
-o-

“Kuraklık Acil Durum Düzenlemesi Yasası hükümleri 70/651 no.lu madde uyarınca Kuyu adıyla bilinen mülke el konulmuş, ancak mülkün eski sahibi, -‘ülkenin su varlığını kendi çıkarı doğrultusunda yönlendirmeye çalışan ve torununu katletmekten yargılanan…’ s.178-  Ruth Ardingly’e kullanım hakkı önceliği verilmiştir.” S.17

“O zaman kadar Mark’ın gözlerinde nefreti görmemiştim.” S.53

“…tertemiz suyla dolu bir havuza atlayıp, nefretle kirlenmemiş bir dünyada değişik bir enerjiyle yaşamak ve sonunda hava almak için yüzeye çıkmak… şehrin amansız ‘yaşamından kurtulmak’ ve kırlarda her şeye yeniden başlamak fikrine kapılmıştım. …devam edip edemeyeceğimiz şey de görünürde küçük çiftliğimizdi, gerçekte ise, ilişkimiz.” S.21 “…bizi burada kimse tanımaz… imalı bakışlar ve kıkırdamalar sona erecek. Tertemiz bir sayfa.” S.29 “Tanrı bilir nasıl becerdiğimiz evli kalabilmekle ilgili kitaplar.” S.32 “…çevredeki insanlardan gitgide daha az davet alır olduk.” S.39 “ Bizde su, onlarda olmadığı için diye düşünüyorum.” S.41 “ Toplum dışına itilmenin ne olduğunu biliyorduk. Kocanızın bilgisayarında bulunanlar nedeniyle suçlanması bu dünyaya dalmak için birebirdir.” S.42

“…benimle ışık arasında durmaya teşebbüs eden, -‘… bir gözetici değil, gözetleyici olan’ s.287- onun gölgesiyle mücadele ediyorum.” S.58 “…kuralların yavaş yavaş aşındırılıp yerine başka kuralların geçtiğini; hiçbir oyunun yalnızca mantıkla kazanılamayacağını ya da kaybedilemeyeceğini; her şeyden önemlisi, tek bir oyuncunun sonuç üzerinde sahip olabileceği gücü.” S.130 “… Biz kuru kadınlarız, ama Gül’ü öpünce dudaklarımız çiğe değer ve biz de çiçekleniriz.” S.183

“ Lucien’in hâlâ çözülememiş olan ölümünü REM uykusunda şiddete bağlayanlar mevcut.” S.71 “ Ben katil değilim. Dünya tek oğlunu kurban etti diye Tanrı’yı çocuk katili mi sayıyor?” s.337

15.02.2017 mehmetealtin
-------------------------------------- 
Yapı Kredi Yayınları, I. Baskı, Ağustos 2016



[1] 1. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi, Marksizm ve Ekoloji, Altun Altun, s.183-186

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder