Peygamberin Şarkısı, Paul Lynch
Çeviri: Mert
Doğruer
-----------------------------------------------------------------------
1) Polis memurunun karısı arkadaşını bekliyor. Tarih 2 Haziran 1979 cumartesi. Her hafta olduğu gibi Armagh’da alışverişe çıkacaklar. Kadının beş çocuğu evde… Kocası David üniformasıyla karısının önünde duruyor. Arkadaşının arabasına eğilmiş sohbet ediyorlar.
Koyu renk bir araba geçiyor. Kadın şiddetli bir
gümleme işitiyor, geçen arabanın bir yere çarptığını sanıyor ama David iki
büklüm arkadaşının arabasının kapısına tutunuyor. Beyaz gömleğine kanlar
saçılmış, yere düşüyor. Otuz altı yaşındaki Protestan David Alan Dunne ölüyor.
Otuz bir yaşındaki, evli, üç çocuklu Protestan arkadaşı David Stinson da…
Eylemi İrlanda Kraliyet Ordusu üstleniyor.
3) Gabriel Wiggins, elli
altı yaşında Katolik ve on dört çocuk babası Batı Belfast’ta evlerinin
mutfağında bulaşıkları yıkıyor.
Tarih 12 Eylül 1979
Çarşamba, gece yarısını hemen geçe ön kapı çalınıyor. Wiggins koridor ışığını
açıyor ama hemen kapatıyor. Kapıyı açmıyor. Ulster Gönüllü Gücü mensubu camdan
ateş açıyor ve işsiz bahçıvan Wiggins’i öldürüyor.
Koloni.
Audrey Magee, DeliDolu Yayınları, 3. Baskı, Şubat 2024
Fotoğraf: Mobil Devriyedeki Coldstream Muhafızları, Argyle Caddesi, Belfast
***
Öğrendiğime göre Paul
Lynch'in beşinci romanı Prophet Song, Kasım 2023'te Booker Ödülü'nü kazanmadan
önce bile, etrafında hatırı sayılır bir tartışma varmış. Bir dostum bu kitabı bana
armağan edene kadar, pek güvenilir bulmadığım bu ödül altındaki hiçbir kitabı
almadığım gibi bu kitabı da almayabilir, distopik
olduğu söylenen ancak coğrafyamızdaki
güncel gerçekleri gören ve öngören bu kitabı kaçırmış olabilirdim.
Bazı eleştirmenler, romanı
"İrlanda'nın totalitarizmin pençesinde olduğu distopik bir vizyon"
olarak adlandırsa veya Dublin'in distopik kurgusal bir versiyonunda geçen bir
roman olarak tanımlasa da yazımın başındaki Koloni romanından alınan alıntılar
İrlanda’nın ve dünyanın gerçeğidir. Dünyanın genelinde giderek çoğalan, aslında
tarihten de yüzlerce alıntı yapabileceğimiz bu örnekler distopik değil, gerçektir. Distopya kelimesi belki bu romanı
pazarlamak için seçilmiş olabilir ama bu İrlanda’nın yakın tarihinde karşı
karşıya kaldığı iç savaş gerçeğini değiştirmez. Bana göre yazar, günümüz
dünyasında yaşanan gerçekleri, kurgusu ve fonu İrlanda’da geçen bir öyküyle,
“şarkıyla” bizlere anlatmakta, totaliter rejimlere karşı duyduğu öfkeyi
duyarlılıkla bizlere yansıtmaktadır.
Romanı göçmenlerin acıları
ve ruhlarında açılan yaralarla sınırlamak da çok yanlıştır. Ancak yazarın bir
eksiği var ki, bir toplumun yavaş yavaş ve acı çektirilerek nasıl
parçalandığını örneklerine uygun biçimde içgörü ve öngörülerle kapsamlı bir
biçimde anlatırken, bunun altındaki toplumsal gerilimin neden kaynaklandığını
ve/veya güdümleyenlerin politikalarını ve manifestosunu açıklamıyor. Kötüler
kim? Neden bunu yapıyorlar? Rejimin ve destekleyicilerinin amaçları nedir,
bilmiyoruz. Ancak dünyadaki gerçekler üzerinden varsayabiliyoruz.
Nitekim
buradan iz sürerek, kitabın kurgusunda satırlarında var olmayan ama satır
aralarında anılan yaşadığımız coğrafyanın çevresindeki ulus-devlet yapılarının
sistemli olarak zayıflatıldığını… Neoliberalizmin ekonomiyi
uluslararası sermayenin sınırsız kullanımına açarak, emperyalist şirketlerin
kamusal alanı ele geçirmesini… Kimi merkez ülkelerden fonlanan STK’ler yolıuyla
küresel kültür endüstrisinin etkilerini… Siyasi müdahalelerin basıncı altında
çevre ülkelerin ekonomik siyasi dengelerinin nasıl bozulduğunu, toplumsal
dokularının çözüldüğünü, etnik ve dinsel temelde bölünmeye doğru itildiğini an
be an izliyoruz.
***
Romanı, Peygamber “ Oku “
dedi ve günümüze, gündemimize yansıyan yukarıdaki iz düşümlerin örneklerini
okudukça kâbuslar gördüm. Ana karakter, Eilish Stack'ın kimliğine bürünüp
duygusal anlar yaşadım, bazen çaresiz kaldım, bazen yumruklarımı sıktım, ona
kızdım, ama “umut varsa umuttan, yoksa nasıl yaşar insan?” diyerek onun yanında
oldum.
Anlatıda,
konuşmalar, anlamını yitirmeden, uzun cümlelere yerleştirilmiş, çizgi veya
tırnak işaretleri ayrılmamış, paragraf kullanılmamış. Bu okuyucuyu başlangıçta
ürkütse bile merak ve kaygı ile sayfalar, kamera gibi Elish’in peşinden
sürüklenmekte, rejimin baskısı ve sopası altındaki satırlar ve satır aralarında,
Peygamber kural ve kanun tanımadan şarkısını söylemektedir.
Zaten
kitabın anlatısını belirleyen Peygamberin yazım kurallarını tanımayan, kanun ve
kurallardan uzak bu anlatısı değil midir? Kitabın anlatıcısı Peygamber, ne
diyor aşağıdaki şarkısında? “Dünya
kurulduğundan beri ne olduysa, yine o olacak, önce ne yapıldıysa, yine o yapılacaktır.
Güneşin altında yeni bir şey yok. Değişen bir şey de yok.”
«
Süleyman'ın Özdeyişleri 31 | Vaiz 1 » Her Şey Bomboş 1 Bunlar Yeruşalim'de
krallık yapan Davut oğlu Vaiz'in sözleridir: 2 “Her
şey boş, bomboş, bomboş!” diyor Vaiz. 3 Ne kazancı var insanın Güneşin altında harcadığı
onca emekten? 4 Kuşaklar
gelir, kuşaklar geçer, Ama dünya sonsuza dek
kalır.
Hep doğduğu yere koşar. 6 Rüzgâr güneye gider, kuzeye
döner, Döne döne eserek Hep aynı yolu izler. 7 Bütün ırmaklar denize akar, Yine de deniz dolmaz. Irmaklar hep çıktıkları
yere döner. 8 Her şey yorucu, Sözcüklerle
anlatılamayacak kadar. Göz görmekle doymuyor, Kulak işitmekle dolmuyor.
Önce ne yapıldıysa, yine
yapılacak. Güneşin altında yeni bir
şey yok.”
Her
şey çoktan, bizden yıllar önce de vardı.
Gelecek kuşaklar da
kendilerinden sonra gelenlerce anımsanmayacak. Bilgelik Boştur
-------- |
“Sevginin de şefkatin de, cezanın
da, şiddetin de, fazlası onları yoldan çıkartır. En yakınlarını bile kolayca
unuturlar. Öz çocuklarını bırakıp gider, sevdiklerinin gözyaşlarına bile
bakmazlar. ‘İnsanlara dikkat et Zeus!’ “ dedi, Prometheus. “Ben, yalnız Herakles’in
değil bütün mahlûkatın babasıyım… Devasa sunaklarda, kendi etlerinizi
sunacaksınız bana, … ama boşuna, asla bağışlanmayacaksınız. Hain, riyakâr ve
yalancısınız. Bir tanrıdan veya
tanrıçadan yüz bulamadığınızda derhal ötekine dönersiniz. Uğruna tapınaklar
diktiklerinizi, kurbanlar verdiklerinizi unutur, yardımını umduğunuz öteki
tanrı ve/veya tanrıçayı seçersiniz. Baba olmayı
beceremeyenler, tanrı olmayı da beceremezler. Dünyanın düzenini savunmak için
kendi evladımın bile acı çekmesine rıza gösteriyorsam eğer; saflık gerekir
bize… en masum, en vahşi ve en güçlü halimize dönmeliyiz. Gereksiz
merhamet ve şefkatten kurtulmalıyız. Ne acıyacak kadar kibirli, ne hataları
affedecek kadar şahsiyetsiz, ne de acizlere yardım edecek kadar çaresiz
olmaya hakkımız var. Tembellerin, hayatı
yavaşlatmalarına izin veremeyiz. Gerektiği kadar acımasız, kararlı ve inatçı
olmalı ve çelikten pençelerimizle parçalayıp düşmanlarımızın göğüs kafesini,
çekip çıkartmalıyız sefil yüreklerini… diyerek, yanıtladı Zeus.” Yaşamı veren de alan da
babadır/tanrıdır. Devlete ve babasından başka babaya sığınanlar, baba olacak
çocukları ve çocuk olmuş babaları her canlı gibi yaşamı ve ölümü tatmayacak
mıdır? Var eden de yok eden de “Baba=Tanrı” değil midir? “Sizi yok edecek
olan, sizi yaratandır.” S.338 Bu romanda Pergamon’u özel
kılan bir diğer unsur ise babalar ve çocuklar zincirlemesinde, yüksek
karakterli, sağlıklı, zeki ve cesur Arî ırk adına, partilerinin kartalı
altında, Federal Alman Cumhuriyeti’nin simgesi ile aynı kartalın kanatları altında
yer alan… Gerçek, vahşi ve kanlı bir sunakta, Nürnberg'deki Nazi Partisi
Miting Alanı'nda inşa edilmiş Zeppelin Tribünü toplanan Naziler’in ardılları…
gönüllü unutkanlık altındaki Almanlar, Neo-Naziler ve devlet kurumlarıdır. -------- Kayıp
Tanrılar Ülkesi, Ahmet Ümit, Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, Haziran 2021 |
Kitabın şarkısının, ana
kahramanı, biyoteknoloji alanında üst düzey yönetici Biyolog Dr. Elish Stack:
Peygamberlerin ağzından kimlik bulan Tanrı’nın kılıcının inişi ile yanıp
yıkılan, öğle vakti çarpan güneşle karanlığa savrulan dünyada… Tanrının
uzaklara defedilecek kötülüğe kustuğu öfkesi, bazılarının başına gelse de
bazılarının ayrı tutulduğunu gördüğünde, peygamberlerin ağızdan ağıza
yayılan şarkıların çağlar boyunca aynı olduğunu, hatta Hz. İbrahim ile başlayan
tek tanrılı dinler öncesinden beri söylenen şarkılar olduğunu anlar.
Nitekim romanın
öndeyişinin içeriğine, geçmişine ve arkasındaki sırra bakarsanız Vaiz’in 9. ve
10. paragraflarının Zeus’un koyu yazılmış sözleriyle biçimlenen “dinlerce” yıl
ötesinden gelen şarkılarla aynı olduğunu siz de anlarsınız.
-0-
Şarkı,
yerel rejimin demokrasiden
uzaklaşıp, parti, güvenlik ve adalet üçgenine dayanan faşizmin “ayakyoluna” girmesiyle
başlar. Eilish şarkının başından sonuna kadar, İrlanda Öğretmenler Sendikası Genel Sekreter
Yardımcısı kocası Larry,
Mark, Molly, Bailey ve Ben adlarındaki dört
çocukları yaşadıkları orta sınıf yuvanın birliğini ve onların yaşamını korumaya
çalışır. Kocası sendikal eylemde gözaltına alınıp kayıplara karışmasıyla onu
geri getirmek uğruna verdiği mücadelenin türevinde ülkenin tamamını yıkıcı bir
iç savaşın etkisi altına girer.
Karanlığa
gömülen ülkede artık özenilecek bir tarafın kalmadığını, karanlığın bir
parçasının da eve girdiğini hisseder. Ağaçların altında ölü yapraklarla kaplı
çimlerin, ölmekte olan kahverenginin üstünde yüzleri sapsarı yaprakların
altında mezarsız yattıklarını, gökyüzünde yeniden doğumun sunağı baharın
zirvesinde, çevik kırlangıçlar, kapkara ebabiller, kuşların dönüşünde geçmiş
yılları görür. Meyveleri tadına bakmadan ısırdığı, çekirdeklerini düşüncesizce
fırlattığı, meyvelerin kıymetini bilmediği masum zamanları düşünür.
Şarkının
fonu geniş, güftesi anlamlı ama karakterlerini derinden tanıma olanağımız yok.
Örneğin Larry’nin ailesiyle ilgili bilgilerimiz sınırlı. Ne yapalım ki,
Peygamber’in kalemini tutan yazarın, kaleminin kaçacak yeri yok. Çünkü
Peygamber, şarkısını böyle söylemeye karar vermiş.
-0-
Elish’in karşısında kara
bir delik açılmaktadır. Bundan kaçış sınırı geçilmiş ve rejim devrilse bile bu
delik büyümeye devam edecek ve ülkeyi onlarca yıl yiyip bitirecektir. Güc, eveti
hayır, hayırı evet yapacak, elma ağacından armut düşürerek gerçekleri değiştirmek
algı yaratmak peşindedir. Ama yalanlar, öğrenildikten sonra söyleyenin dilini
öldüren bir çeşit zehirli sarmaşık gibi ağızından sarkmaktadır. Ama her şeye
rağmen Elish, yanında bir şey getirmiş,
vücudundan yayılarak, şiddeti sürekli azalan bir korku, kendisinden bir şeyler
alsa da yerini dirençli bir sessizlikle doldurmaktadır. Kâbusunu çıkınına
gizlice sarmış, er ya da geç başkalarının ayağının altına bırakmaya hazırlanmaktadır.
Unutmayalım ki, tarih çekip gitmemiş, direnen insanların sessiz kaydıdır. Onların
ayaklarınız toprağa kök saldığında, onları oradan koparmanız kolay değildir.
-0-
Yazımın başında da
değindiğim gibi tam bir ay önce bu romanı her türlü tasayı ve kıvancı yarım
asırdır beraberce yaşadığım Sevgili Kardeşim Orbay Hazar, bu şarkıyı yorumlamam
için bana armağan edip kısa zamanda okuduğumda lirik bir manifesto ile karşı
karşıya kaldım. Şarkıyı her zaman yaptığım gibi sadece edebî ve teknik açıdan
yorumladım. Yazarın kaynaklarını ve duygularını etkileyen unsurları sizlere
yansıtmaya çalıştım. Ancak şarkının gözlerimden yaşlar gelerek okuduğum beni en
etkileyen kırılma noktası var ki onu buraya mıh gibi çakmadan bu yazıyı
bitiremeyeceğim.
“…Elish’in
içinde bükülmüş halde durulan şey kırılınca vücudundan korkunç bir haykırış
kopuyor. Yüzü ellerine alıyor, bakarken sadece yaşayan çocuğunu görüyor…
Önündeki yüz çürüklerle kaplı, dişler eksik, kırık, naaş torbasının fermuarını
indiriyor… Oğlunun el ve ayaklarının kırık, dizinin matkapla delindiğini
gövdesinde sigara söndürüldüğünü görüyor. Ellerini öpüyor, beden yıkanmış,
derinin altında biriken ve yıkanması imkânsız kanlar dışında kanı kalmamış.
Morg sorumlusu oğlunun takip numarasının 24, ölüm nedeninin kalp yetmezliği
olduğunu söylüyor.”
Günümüz coğrafyamızdaki
güncel gerçekleri gören ve öngören
Peygamberin
Şarkısı’nı kesinlikle okumalısınız. Anlaşılır çevirisi nedeniyle Firuzan Gürbüz
Gerhold’a teşekkür ederim. Kalın sağlıkla ve kitapla…
20 Temmuz 2025 mehmetealtin, 651/ CCXXIII
DeliDolu Yayınları, 2. Baskı 2024
https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder