Yalancı İpek Kız, Irmagard Keun, 310/CLXXXII
Çeviri:
Nilay Kaya
“Şimdilik bütün şehvetli duygular kodese tıkılı. Aşk bu. Günün
birinde salıverecek kendini.”s.163
Bu
kitapla ilgili sözlerime kitabın adı ile başlamaya karar verdim. Kitabın konusu
bin dokuz yüz yirmiler ile otuzların Weimar Cumhuriyeti dönemi Almanyası’nda geçmektedir.
Kitabın kadın kahramanının gözüyle tutulan günlükte, henüz yeni tanınan kadın
hakları doğrultusunda ataerkil düzene karşı başkaldırının hikâyesinde, kendini
ve bir şehri saran siyasal alçak basınç sistemini sağa sola sapmadan açık bir
dille anlatmaktadır ki… sadece bu nedenle kitabın adı, kitabın kapağındaki,
kitaba çok yakışan, Ernst Ludwig Kirchner’in Gerda’nın Portresi’ndeki duru ve
net kız sureti gibi Doğrucu
İpek Kız olmalıydı derim.
· Hem
asalak üvey babası sürekli para isteğinden, hem de istem dışı alarak, içinde yaşadığı ikinci deri gibi üzerine
yapışan, geri veremediği, çalıntı durumuna düşen kürkü nedeniyle yaşadığı
şehirden Berlin’e kaçan…
“Babam,
annemle evlendiği için babam olmuştu sadece. “ s.74 “ Sadece bir kere anneme
neden onunla evlendiğini sordum. Şöyle dedi: ‘ İnsan bir süre sonra öyle ya da
böyle bir yere ait olmak istiyor.’” S.28
“ Askıda bir kürk asılıydı. Bana azizler tarafından gönderilmiş gibi
gelmişti. Hubert’e kendimi böyle gösterip sonra yerine asacaktım. Ama kürk
tenime yapışmış, birbirlerini sevmişlerdi. Sevdiğin bir şeye sahipsen ne diye
geri vereceksin?” s.52.53
· erkek
egemen bir dünyada, faşist bir düzen sarmalında çocuk, ahlak ve mutfak
üçgeninde hayatına karatma uygulanan, aynı düzenin sarsılmaz dişlilerinden biri
olmaya aday,
“
Bir ara yanlarında kaldığım kuzenim Paul’e bakıp yılan gibi tısladı teyzem:
‘Bir dahaki sefere sen de para kazanmış olursan, o zaman insanlara şarap ikram
edersin.’ Paul, aynı akşam intihar etti. Ailesi ağlıyor, biz ona karşı bu kadar
iyiyken bunu bize nasıl yaptı diyorlardı.” S.74.75 “ Büyük Sanayi beni terk
etti bile, siyasi nedenlerden; bana Yahudi olup olmadığımı sordu. Değilim,
Tanrı aşkına – ama şöyle düşündüm: Eğer istediği buysa ona istediğini vereyim –
ve dedim ki: ‘ Tabii ki – babam da geçen hafta sinagogda ayak bileğini burktu.
Kıvırcık saçlarımdan anlamalıymış.’” S.41 “ Büyük Sanayi sarhoş olunca
prensipleri de gevşemeye başladı. ‘Benim saçım aslında düz,’ deyince de beni
damarlarımdan asil kan akan birine çevirdi.” S.42 “Lacivertli adama siyasetçilerin neden şehre
dolduğunu sordum. Bana böğürtlen gibi gözlerimin olduğunu söyledi… yalnız bir
adammış ve hep doğruyu söyleme ihtiyacı duyuyormuş. Hâlbuki ben ‘her zaman
doğruyu söyleme ihtiyacı duyan insanların’ her zaman yalan söylediğini çok iyi
biliyorum.”S.61
· buna
karşılık, memelerini erkekler nasıl yapıyorsa aynen öyle; rahatlıkla açıkta
bırakmaya kararlı, geleneksel cinsiyet rollerini alaşağı eden… umut ile
umutsuzluk tahterevallisine binmiş alt sınıflardaki kadınlara alkış tutan… ticaret,
siyaset, ibadet, şeytan üçgeninde biçimlenen toplumun iç yüzünü arı bir dille
ortaya çıkarıp sorgulayan… aynı düzenin kendi mikro evreninde kendi etik
değerleri içinde hayatta kalmak için çabalayan…
“…
batmakta olan sarsılmış bir dünyada kayıp düşmeye başlayan da ilk kadınlar
oluyormuş, erkekleri kanunlar, kadınları da erkekler tutuyormuş!” s.129 “ Grönland’la ilk çıktığım zamanı
hatırlıyorum. O sıralar bir kol saatine ihtiyacım vardı, en az üç gece kendimi
bırakmamam en iyisiydi. Kapıya geldiğimizde ‘ Saat kaç, saatim bozuk da,’
dedim. Ertesi gece bir altın saatle geldi. Bir müddet sonra yine sıkıştırmaya
başladı. Dimdik durdum. Ne de olsa bir erkeğin iç çamaşırlarıma iliştirilmiş
yedi adet paslı güvenlik iğnesini görmesini istemem” s.17.18
·
kör bir
komşusu için topladığı görüntüler ve onu mutlu etmek için verdiği öpücüklerle, aşkı
uğruna, parasız bir erkeği kendisine rahat bir hayat sağlayabilecek erkeğe yeğ
tutabilecek,
·
roman
kahramanı Doris, Irmagard Keun’un kendisi midir, acaba?
“
Alt katımızda Bay Brenner oturuyor. Savaşta gözlerini kaybetmiş… Beni öpmeye
cesareti yoktu. Cesaretlendirdi bu durum beni, bir sevgi doldu içime. Önceleri
hep bir insana parayla yardım edebileceğimi düşünürdüm. Brenner bana boncuktan
bir kolye izdi. Mutluluktan ağladım. İnsan her gün hediye almıyor birinden”
s.Mar76.78.79 “ Hubert’le salaş evinde yediğim konserve sardalyenin lezzetini.
Käsemann’la birlikte lüks lokantada yediğim şnitzelin lezzetine değişmem.” S.23
1933
yılında eserleri yasaklanan ve kitaplarının tüm kopyaları yakılan Irmagard
Keun’un hayat öyküsü, bu romanın kahramanı Doris’in öyküsüne oldukça yakındır.
Çevirmen
Nilay Kaya kitabın önsözünde yaptığı
açıklama ve değerlendirmelerle çevirisi daha da değerli kılarken Doris’e de gerçek
bir yaşam öpücüğü veriyor. Kalın kitapla, tasasız ve sağlıkla…
17.02.2019 mehmetealtin, https://iskenderiyekutuphanesi.blogspot.com.tr/
İletişim
Yayınları, 1. Baskı 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder