17 Şubat 2019 Pazar




Yalancı İpek Kız, Irmagard Keun, 310/CLXXXII

Çeviri: Nilay Kaya

“Şimdilik bütün şehvetli duygular kodese tıkılı. Aşk bu. Günün birinde salıverecek kendini.”s.163

Bu kitapla ilgili sözlerime kitabın adı ile başlamaya karar verdim. Kitabın konusu bin dokuz yüz yirmiler ile otuzların Weimar Cumhuriyeti dönemi Almanyası’nda geçmektedir. Kitabın kadın kahramanının gözüyle tutulan günlükte, henüz yeni tanınan kadın hakları doğrultusunda ataerkil düzene karşı başkaldırının hikâyesinde, kendini ve bir şehri saran siyasal alçak basınç sistemini sağa sola sapmadan açık bir dille anlatmaktadır ki… sadece bu nedenle kitabın adı, kitabın kapağındaki, kitaba çok yakışan, Ernst Ludwig Kirchner’in Gerda’nın Portresi’ndeki duru ve net kız sureti gibi Doğrucu İpek Kız olmalıydı derim.
·      Hem asalak üvey babası sürekli para isteğinden, hem de istem dışı alarak,  içinde yaşadığı ikinci deri gibi üzerine yapışan, geri veremediği, çalıntı durumuna düşen kürkü nedeniyle yaşadığı şehirden Berlin’e kaçan…
“Babam, annemle evlendiği için babam olmuştu sadece. “ s.74 “ Sadece bir kere anneme neden onunla evlendiğini sordum. Şöyle dedi: ‘ İnsan bir süre sonra öyle ya da böyle bir yere ait olmak istiyor.’” S.28  “ Askıda bir kürk asılıydı. Bana azizler tarafından gönderilmiş gibi gelmişti. Hubert’e kendimi böyle gösterip sonra yerine asacaktım. Ama kürk tenime yapışmış, birbirlerini sevmişlerdi. Sevdiğin bir şeye sahipsen ne diye geri vereceksin?” s.52.53

·   erkek egemen bir dünyada, faşist bir düzen sarmalında çocuk, ahlak ve mutfak üçgeninde hayatına karatma uygulanan, aynı düzenin sarsılmaz dişlilerinden biri olmaya aday,
“ Bir ara yanlarında kaldığım kuzenim Paul’e bakıp yılan gibi tısladı teyzem: ‘Bir dahaki sefere sen de para kazanmış olursan, o zaman insanlara şarap ikram edersin.’ Paul, aynı akşam intihar etti. Ailesi ağlıyor, biz ona karşı bu kadar iyiyken bunu bize nasıl yaptı diyorlardı.” S.74.75 “ Büyük Sanayi beni terk etti bile, siyasi nedenlerden; bana Yahudi olup olmadığımı sordu. Değilim, Tanrı aşkına – ama şöyle düşündüm: Eğer istediği buysa ona istediğini vereyim – ve dedim ki: ‘ Tabii ki – babam da geçen hafta sinagogda ayak bileğini burktu. Kıvırcık saçlarımdan anlamalıymış.’” S.41 “ Büyük Sanayi sarhoş olunca prensipleri de gevşemeye başladı. ‘Benim saçım aslında düz,’ deyince de beni damarlarımdan asil kan akan birine çevirdi.” S.42  “Lacivertli adama siyasetçilerin neden şehre dolduğunu sordum. Bana böğürtlen gibi gözlerimin olduğunu söyledi… yalnız bir adammış ve hep doğruyu söyleme ihtiyacı duyuyormuş. Hâlbuki ben ‘her zaman doğruyu söyleme ihtiyacı duyan insanların’ her zaman yalan söylediğini çok iyi biliyorum.”S.61

·  buna karşılık, memelerini erkekler nasıl yapıyorsa aynen öyle; rahatlıkla açıkta bırakmaya kararlı, geleneksel cinsiyet rollerini alaşağı eden… umut ile umutsuzluk tahterevallisine binmiş alt sınıflardaki kadınlara alkış tutan… ticaret, siyaset, ibadet, şeytan üçgeninde biçimlenen toplumun iç yüzünü arı bir dille ortaya çıkarıp sorgulayan… aynı düzenin kendi mikro evreninde kendi etik değerleri içinde hayatta kalmak için çabalayan…
“… batmakta olan sarsılmış bir dünyada kayıp düşmeye başlayan da ilk kadınlar oluyormuş, erkekleri kanunlar, kadınları da erkekler tutuyormuş!” s.129  “ Grönland’la ilk çıktığım zamanı hatırlıyorum. O sıralar bir kol saatine ihtiyacım vardı, en az üç gece kendimi bırakmamam en iyisiydi. Kapıya geldiğimizde ‘ Saat kaç, saatim bozuk da,’ dedim. Ertesi gece bir altın saatle geldi. Bir müddet sonra yine sıkıştırmaya başladı. Dimdik durdum. Ne de olsa bir erkeğin iç çamaşırlarıma iliştirilmiş yedi adet paslı güvenlik iğnesini görmesini istemem” s.17.18

·         kör bir komşusu için topladığı görüntüler ve onu mutlu etmek için verdiği öpücüklerle, aşkı uğruna, parasız bir erkeği kendisine rahat bir hayat sağlayabilecek erkeğe yeğ tutabilecek,
·         roman kahramanı Doris, Irmagard Keun’un kendisi midir, acaba?
“ Alt katımızda Bay Brenner oturuyor. Savaşta gözlerini kaybetmiş… Beni öpmeye cesareti yoktu. Cesaretlendirdi bu durum beni, bir sevgi doldu içime. Önceleri hep bir insana parayla yardım edebileceğimi düşünürdüm. Brenner bana boncuktan bir kolye izdi. Mutluluktan ağladım. İnsan her gün hediye almıyor birinden” s.Mar76.78.79 “ Hubert’le salaş evinde yediğim konserve sardalyenin lezzetini. Käsemann’la birlikte lüks lokantada yediğim şnitzelin lezzetine değişmem.” S.23

1933 yılında eserleri yasaklanan ve kitaplarının tüm kopyaları yakılan Irmagard Keun’un hayat öyküsü, bu romanın kahramanı Doris’in öyküsüne oldukça yakındır.
Çevirmen Nilay Kaya kitabın önsözünde yaptığı açıklama ve değerlendirmelerle çevirisi daha da değerli kılarken Doris’e de gerçek bir yaşam öpücüğü veriyor.  Kalın kitapla, tasasız ve sağlıkla…

İletişim Yayınları, 1. Baskı 2018 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder