17 Mayıs 2016 Salı

Unutkan Ayna, Gürsel Korat, 230/CX
---------------------------------------------------------------------------------
Mine G. Kırıkkanat’ın, Hiç Kimse adlı kitabından sonra işte size, kolu kırılmış ama yeninin içinde bırakmamış, gözleriyle gören, kulaklarıyla duyan, kalbi her türlü mühre direnen bir roman örneği…
Böyle diyor, böyle yazıyorum, çünkü, eğer bir yazar, edebiyatta öznel yargılarla tarih tezi yazmaya, bir siyasetçi ve ideolog dili kullanmaya başlarsa roman anlatılanların, anlama ve anlatma gerçeğinden kopar. Oysa ve özellikle tarihi olayları anlatan bir yazarın görevi ve elbette ki yer aldığı safı, gerçeği ahlakî ve vicdanî bir sorumluluk altında aramaktır.  
İşte bu nedenle ki; Göksel Korat…
·       aynasının sırının, sırrında unutulanları, eğmeden, bükmeden, acılar üstüne mutluluk, ölüler üstüne bir yaşam yansımalarına izin vermeden olduğu gibi yansıtmış,
·    yaşayanların insan gerçeği, yaşananların insanlık gerçeğinden ne bir fazla, ne de bir eksik uzaklaşmamış, 
·       ve başına felaket gelmiş insan gerçekleri ile fırsat gelmiş insan gerçeklerinin değerler mücadelesindeki boyutları, kadrajının net ve mutlak dengesinde görkemli bir filme de zemin hazırlamış ki; kendisine ve emeğine bin şükran.
Romanın konusuna gelince… 1915’de İttihat ve Terakki kanunsuzlukları temelinde aynada unutulmuş Ermeni ve Rum, Çanakkale şehit ve gazilerinin ile aynanın önündeki Türk şehit ve gazilerinin birbirlerine uzanan ellerinin dekorunda, Kapadokya kırsalında, Nevşehir’de kapı, kapı insanlığa vurulan dipçik darbelerinin zulmeden sesleri ile zulme direnenlerin seslerinin, aşağıdaki satırlarından, anlarsınız elbette içeriğini…    
“ Bir devlet adamı ortalığa zulüm yaysa da ağzından kanun ve adaletten başka bir şey çıkmamalıydı… onun zulmü devleti koruduğu için yüceydi ve devlet vatandaşların üstündeydi… devlet onlara emrederdi. “ s.95  
Oysa “ Doğma büyüme buralıyım ben; Yunan nedir bilmem Yunancayı da okulda öğrendim, tıpkı Müftü Efendi’nin Arapçayı öğrendiği gibi… Yani ne ben Yunanım. Ne de Müftü Efendi Arap… bu durumda siz, Müftü Efendiye, ‘Bizi, Yemen’de kurşunluyor seninkiler diyor musunuz?’ Demiyorsunuz… Biliyorsunuz ki o buralıdır. Peki, ben niye değilim? Papaz Haçadur Efendi niye değil? Dedi Dimitri Efendi. S. 188
Kitabı aldıktan sonra, aynanızı alın, sırının sırlarına birkaç sır da siz damlatın…
-------------------------------------- 

Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, Nisan 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder