Unutkan Ayna, Gürsel Korat,
230/CX
---------------------------------------------------------------------------------
Mine G.
Kırıkkanat’ın, Hiç Kimse adlı kitabından sonra işte size, kolu kırılmış ama
yeninin içinde bırakmamış, gözleriyle gören, kulaklarıyla duyan, kalbi her
türlü mühre direnen bir roman örneği…
Böyle diyor,
böyle yazıyorum, çünkü, eğer bir yazar, edebiyatta öznel yargılarla tarih tezi
yazmaya, bir siyasetçi ve ideolog dili kullanmaya başlarsa roman anlatılanların,
anlama ve anlatma gerçeğinden kopar. Oysa ve özellikle tarihi olayları anlatan
bir yazarın görevi ve elbette ki yer aldığı safı, gerçeği ahlakî ve vicdanî bir
sorumluluk altında aramaktır.
İşte bu nedenle
ki; Göksel Korat…
· aynasının sırının, sırrında unutulanları, eğmeden,
bükmeden, acılar üstüne mutluluk, ölüler üstüne bir yaşam yansımalarına izin
vermeden olduğu gibi yansıtmış,
· yaşayanların insan gerçeği, yaşananların insanlık
gerçeğinden ne bir fazla, ne de bir eksik uzaklaşmamış,
· ve başına felaket gelmiş insan gerçekleri ile
fırsat gelmiş insan gerçeklerinin değerler mücadelesindeki boyutları, kadrajının
net ve mutlak dengesinde görkemli bir filme de zemin hazırlamış ki; kendisine ve emeğine bin şükran.
Romanın konusuna gelince… 1915’de İttihat ve Terakki
kanunsuzlukları temelinde aynada unutulmuş Ermeni ve Rum, Çanakkale şehit ve
gazilerinin ile aynanın önündeki Türk şehit ve gazilerinin birbirlerine uzanan
ellerinin dekorunda, Kapadokya kırsalında, Nevşehir’de kapı, kapı insanlığa
vurulan dipçik darbelerinin zulmeden sesleri ile zulme direnenlerin seslerinin, aşağıdaki satırlarından, anlarsınız elbette içeriğini…
“
Bir devlet adamı ortalığa zulüm yaysa da ağzından kanun ve adaletten başka bir
şey çıkmamalıydı… onun zulmü devleti koruduğu için yüceydi ve devlet
vatandaşların üstündeydi… devlet onlara emrederdi. “ s.95
Oysa “ Doğma büyüme buralıyım ben; Yunan nedir
bilmem Yunancayı da okulda öğrendim, tıpkı Müftü Efendi’nin Arapçayı öğrendiği
gibi… Yani ne ben Yunanım. Ne de Müftü Efendi Arap… bu durumda siz, Müftü
Efendiye, ‘Bizi, Yemen’de kurşunluyor seninkiler diyor musunuz?’ Demiyorsunuz…
Biliyorsunuz ki o buralıdır. Peki, ben niye değilim? Papaz Haçadur Efendi niye
değil? Dedi Dimitri Efendi. S. 188
Kitabı aldıktan
sonra, aynanızı alın, sırının sırlarına birkaç sır da siz damlatın…
--------------------------------------
Yapı Kredi
Yayınları, 1. Baskı, Nisan 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder